- Kategori
- Şiir
Mintanı Sökük Derviş
Yorgun bir sözcüğün mezarını kazıyor zangoç:
Mevsimin ellerinden dökülen kül gibi
Nazarında yangının,
Bin bir yeis ile çalkalanan dimağın saklı düşleri
Körebe oynayan ölü sincap
Belki bir martının kanadına yapışan susam tanesi
Islahevinden firar eden ergenler
Aşkı rahmetle giydiren elem kadar…
Fevri nispette dokunulmazlığını
İlan eden kaderin safran sarısı güncesi.
Yetim notalar…
Bir piyanonun kırık tuşunda
Dününü besteleyen keman
Reşit bir imgenin telaşı ile
Boyalı yüzünden akan yaşta
Yok iken eseri mutlu bir esintinin.
Tahliye olsa keşke acılar
Karıp ömrü
Sitemle yüreğini boğan satılmış nidalar
Çehresinde süzgün güneşi gömen yakamoz
Oysaki dolunayın seyrine daha vakit var.
Sevdalı mizansen:
Kuru çeşmenin başında yaldızlı yemenisi:
Misafir olduğum bir kır düğünü
Göğün sefasına serili bulutlar.
Kazayağı acılarında yüzün
Ruhun tefe konduğu bir aksesuar adeta
Nöbetini tutan cefaya tuzak kuran hülyalı sema:
Nakaratın depreştiği o sessizlikte
Atağa kalkan bir aşkı da
Boylu boyunca seren mevsimin tinine
Devasa lanetin bitiminde
Kuş kondurduğumuz yaralı yüreklere.
Kıt kanaatmiş mutluluk
Hatta en hoyrat sevda
Masallardan firar eden yakışıklı kahraman
Edasında tutkulu bir serzeniş
Mintanı sökük derviş
Azığa alıp da evreni
Kürediği kadar kükrettiği nice duygu
Göz pınarlarında kayıp utku
Yarına saklayan yaralı manivela.
Köstekli saatin mazisi belki de
Zamana yenik düşen mühür ve mızrap
Göğün kanaviçesinde aksıran göçmen kuşlar
Nasıl ki göçmeyi unutmuşlar…
İzin isteyen seferi beyitler
Firar ederken şairin güncesinden
Beti benzi atan bir hece belki de kundaklanan
Sitayişi yüreğin sadece kendine.
Kor yıldızlar kör bakışlar
Aşkla dolu evren hala suskuyu mezarına saklayan
Bir melankoli ki;
Na’şı saklı bulutlarda
Yaratan izin verdiği kadar
Rahmeti de günden güne büyür
Umudun sarnıcında kâh acı kâh özlem
Titreyen ışığında mehtabın
Kayan bir yıldızdan arda kalan son bakış
Göğün serenadı nasıl ki tutuklu kalmışsa
Şairin sedef rüyalarında
Gün doğana kadar.