Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Haziran '12

 
Kategori
Sosyoloji
 

Miras yemek

Miras yemek
 

Miras beklemeden yaşamalı.


Miras veraset yoluyla intikal eden mal, mülk, para ve haklardır. Miras, Arapçadaki irs, veraset kelimesinden türemiştir. Sözlükte “gönderilen, arkaya bırakılan şey” demektir. Bir şahsın ölümü anında, hısımlarına (mirasçı olan yakın akrabalarına) intikal edecek bütün malları, hakları, borçları ve hukuki durumlarıdır.

İlk insandan bu yana, insan, mal, ölüm ilişkisi canlılığını muhafaza etmiştir. İnsan, yaratıldığı günden beri yaşamasını sürdürebilmek için mala, tabiattaki hissesine devamlı ilgi duymuştur. İnsan için en kutsal ve değerli olan şey canı, yani yaşama hakkıdır. Mal da hemen bundan sonra gelmiş ve bugüne kadar cana yoldaş olmuştur. Hatta insan, ölümünden sonra bile, malı ile olan ilgisini devam ettirmek ve mallarını, ya akrabalarına veya seçtiklerine bırakmak istemiştir. Ölümünden sonra kişinin bıraktığı mal, mülk, para, hak vs. ayrı bir bilim konusu olmuş ve bu konuda her toplumun kendi dini ve sosyal yapısına göre, kanuni düzenlemeler ortaya koymuştur.

Ayrıca, Bir kuşağın kendinden sonra gelecek olanlara bıraktığı her şeye de miras denir Ortak miras ise sadece belirli bir kuşağın kendinden sonrakilere bıraktığı şeyler değil, geçmişteki bütün insanlık tarihini ve geleceği de içine alan maddi ve manevi değerlerin tümüdür Her toplum bilim, teknoloji, sanat, edebiyat ve düşünce gibi alanlarda sürekli bir şeyler üretir İnsanlığın sanat mirası; mimarlık heykel, müzik, resim, bale, tiyatro, roman gibi dallardır Tarihin en eski çağlarından beri insanlar sanata ilgi duymuş olup, eski çağlarda mağara duvarlarına kayalara, resim ve heykeller yapmıştır Bu konudaki düşüncelerini kendinden sonraki nesillere aktarmış ve sonucunda zaman ilerledikçe insanlığın düşüncesi de ilerlemiştir Bu durum insan yaşamının kolaylaşmasını, bilim, sanat ve edebiyatın ilerlemesini sağlamıştır Aristo, Sokrates, Mevlana,Yunus Emre, gibi insanların ortaya koydukları düşünceler bugün bile geçerliliğini korumakta tüm insanlar bu düşüncelerden yararlanmaktadır

Olayların, düşüncelerin, duyguların ve hayallerin yazı dili aracılığıyla şekillendirilmesine edebiyat denmekte, edebiyatın kökleri çok eskilere dayanmaktadır. Homeros, shakespeare, Cervantes, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Nazım Hikmet tüm insanlığın ilgi duyacağı edebiyat mirası bırakanların başlıcalarıdır

Evreni ve evrende olan olayları konu edinen, deney ve gözleme dayanan, olaylar arasında neden-sonuç ilişkisi kurarak bazı kurallara ulaşmaya çalışan sistemli bilgiler bütününe bilim denir Tekerleğin bulunması bilimsel bir gelişmedir Sümerler, Babiller ve Mısırlıların ortaya koyduğu modern bilimsel çalışmalar daha sonra Yunanlılara, Yunanlılardan Müslümanlara, Müslümanlardan da Avrupalılara geçmiştir

Ampulün bulunması, buhar makinesinin icadı güneş sistemiyle ilgili bilgiler bilim alanındaki önemli aşamalardır Ortak Miras, insanlığın yüzyıllarca süren çabası ve birikimi sonucu oluşmuştur Ortak miras sayesinde doğaya hakim olan insan oğlu, insanların yaşamını kolaylaştırmıştır Daha gelişmiş uygarlıkların temelini oluşturarak, insanlığın zenginleşmesi, gelişmesi özgürlüğü, eşitliği, hakları ve mutluluğunun da geliştirilmesini sağlamıştır

Bütün uluslar ortak mirasa katkıda bulunmalıdır Bu durum bilim, sanat, edebiyat gibi alanlardaki eserleri korumayı da gerekli hale getirmektedir Müzeler, sit alanları, kütüphaneler, ortak mirasın korunması için oluşturulmuştur Günümüzde tüm insanlık, ortak mirasın korunmasına önem vermelidir.

Osmanlının son dönemlerinde Anadolu’nun ne yer üstü ne de yeraltı zenginlikleri Türk milletine aitti. Örneğin Anadolu’da 4 bin km demiryolu vardı, fakat bunun bir metresi dahi bizim değildi. İşletmeleri yabancıların elindeydi. Kazançları da yabancılarındı. Harcamalarıyla nam salmış padişahlara para yetiştirmek için sürekli borçlanmıştı devlet, borçları ödeme vadesinde olmayınca, yabancılar borçları ödenmemesi nedeni ile kapitülasyonları getirdi. Toprak satışları başladı, Maden ocakları hisselerle yabancılara devredildi. Arkeolojik kazıların tüm değerleri yabancılara “bedelsiz” verildi. Tüm bunlar devletin müsrifliklerini karşılamak içindi, anlaşılacağı üzere “el kesesinden hovardalık” örneği yaşanmıştı. Sonuçta, Osmanlı Devletinden çok yüklü bir borç kaldı Cumhuriyete. Teknoloji zaten yok, hiç gelişmemişti. Böyle bir mirası devralan Cumhuriyet ne yapmalıydı? Çıldırması gerekiyordu normal şartlarda, ama çıldırmadı. Ulusal Önderimiz Mustafa Kemal bu kötü miras koşullarını sosyal bilimcileri şaşırtacak bir şekilde artıya çevirdi. Yaşanılan hiçbir şeyi, ne psikoloji ne de sosyoloji kuralları açıklayamıyordu, Sıfırdan yep yeni bir cumhuriyet kurulmuştu.

Kendisine önemli bir kalıt kalan, mirasa konan, ve bu mirası pervasızca, musrif bir şekilde yiyen, çok savurgan kimselere Mirasyedi denilmektedir.
Cumhuriyet dönemine ait elde edilen kazanımlarımız bir bir yok olmuş ve atadan, dededen kalan miraslarımız, kısa bir sürede, keyfince ve kimseye hesap verme zahmetine bile katlanmadan Mirasyediler tarafından yenilmiştir.
Bölgemiz insanının mirasyedi olma özelliği yok gibidir, çünkü; ölümden sonra bölünerek paylaşılan arazilerden, fazla çocuk sahibi olma nedeni ile deyim yerindeyse, bir mezar alanı kadar arazi miras kalmaktadır. Büyük kentlerde elde edilen mallar da aynı şekilde paylaşılmaktadır. Aileler çocuklarını mirasyediliğe değil daha çok çalışmaya, emeğin değerli olduğuna, üretmeye özendirmektedir.

Ben; Mustafa Osmançelebioğlu abimin kendisi ve annelerinin o engin hoş görüsüne sığınarak söylediği bir sözle yazımı tamamlamak istiyorum. “Herkese Babasından mal, mülk ve para miras kalmıştır, Bana ise Babamdan iki tane Anne miras kalmıştır” demiştir. Ben Nezire Annemin, Hatice Annemin ellerinden öpüyorum.

İnsanlığın yarattığı ortak mirası koruyarak, mirasyedi olmadan, emeğin kutsal değerinin bilinciyle, çalışıp üreterek, üretimin keyfine vararak yaşadığımız bir dünya olsun istiyorum.

Hoşçakalın

Nizamettin BİBER
Uzman İnşaat Mühendisi

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..