Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Mustafa Çifci Aşk Yazarı

http://blog.milliyet.com.tr/mustafacifci

23 Eylül '13

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Mis gibi kokardı terlemiş teni

Mis gibi kokardı terlemiş teni
 

Mis Gibi Kokardı Terlemiş Teni


Bahar, aşkın mevsimidir, derdin hep.

Bahar, aşkların çiçek mevsimidir ama yağan karın altında aşkın tadı da bir başkadır. Bir başka olur, sevgilinin buza kesmiş ellerini tutmak. Bir başka güzelliği vardır buğulu nefeslerle konuşmanın. Buzda kayıp düşmesin bahanesiyle, daha da sokulmaların bir başka tadı vardır.

Yağmurun altında, ıslak kirpiklerle bakışmaların, ayrılırken nemli öpüşmelerin, yağmur kokan saçların parmaklarla taranmasının da bir başka tadı vardır.

Baharın çimen kokuları arasında öpüşürken, hep kapanırdı sevgilimin göz kapakları. Bazen de el ele tutuşur, yürüyerek evimizin alt yanından geçen derenin kenarına iner, otururduk.  Deniz uzaktı bizim köye. Hiç konuşmadan uzun uzun seyrederdik küçük dereyi. Sessizce otururduk zamana aldırmadan. Özlemlerimi karşı yamaçlara sererdim. Hayallerim derenin sularına karışıp uzaklara giderdi. Uzun uzun akan suları seyrederdim. Bazı düşlerim denize ulaşırken ben mutlu olurdum. Bazı düşlerim yarı yolda buharlaşıp yok olurdu. Bazı düşlerim ise, dere kenarlarında insanların ellerinde paramparça olurdu. Bazen de küçük çocukların yüzlerini yıkardım. Kendimi öylesine kaptırırdım ki akan sulara, sanki tüm geleceğin özlemlerini yıkardım o derenin sularında. Ayrılmak istemezdim oradan. Sanki korkardım düşlerimi yitirmekten. Korkardım çiçeklerin solmalarından, yarı yolda buharlaşıp kurumalarından.

            Bazen de, suyun tam göbeğine bir küçük taş fırlatırdı sevgili. Suyun sesinde uykudan uyanır gibi afallardım. Hiç bir şey olmamış gibi yüzüme bakar, gülümserdi. Gözleri büyür, kocaman olurdu göz bebekleri. Göz bebeklerinde kendimi görürdüm. Havaya sıçrayan küçük su kabarcıklarında baharın en mutlu ve doyumsuz anlarını yaşardım. Küçük su damlacıklarının balon olup kaybolması gibi kısa sürse de bu anlar. Sessizlik ve kaybolma arasında yapılan küçük yolculukların, doyumsuz tadı vardı.

            Geri dönüşlerimiz hep gecikmiş olurdu. Hızlı hızlı yürür, bazen de koşardık. Ayrılırken sımsıkı sarılırdım ona. Mis gibi kokardı terlemiş beyaz teni. Mis gibiydi. Kokusunu içime çekerdim. Yüzüm, uzun saçlarının arasında kaybolurdu. Gözlerimi hızlıca kaçırırdım suları ışıldayan dereden. Bakmak istemezdim akıntıya, bakamazdım öylesi anlarımda sulara. Sanki sevgilimi de alıp götürecekmiş gibi bir his duyar, korkardım. Ağlardım bazen de, sevdiğimi elimden alacağını, uzun yolculuklarda onu kaybedeceğimi sanırdım. Sanki o mutluluğum çok gelirdi bana. Bazen de, bu kadar sevgiyi hak etmediğimi düşünür, yaşadığımızın bir masal olduğuna inanırdım. Çünkü ben, küçük anlardan mutlu olabilen birisiydim. Yan yana gelmek bir yana, uzaktan bir gülümseyişi, bir selamı, içten bir bakışı bana yeter, kendimi mavilik yüklü bulutlarda hissederdim. Oysa baharda, onun yanındaydım. Ellerinden tutuyor, ayrılırken öpüyordum.

            Ben her bahar dere sularında yıkanırdım. Her aşkta çakıl taşlarına çarpar, her aşkta biraz daha ufalanırdım. Bazı aşklarımda ise, yosun tutar, kabuk bağlardım. Yalnız kaldığım gecelerin içinde hep ağlar, hep bekler, hep acıya düşerdi yolum. Mutluluk ise, gecenin karanlığına saklanır, sabahın aydınlığını beklerdi. Her baharın aşkı acı vermiş olsa da, hiç bir bahar aşkımı unutmaz, unutamazdım. Her bahar farklı coşkulara tutunurdum. Bazen, sessiz sakın, bazen de sonbahar fırtınaları gibi eserdim. Bazen de, sarı yapraklarının arasında kaybolup giderdim. Tutunacak bir dal arardı ellerim, bir yere tutunamaz,  boşlukta sallanırdım. Sonbaharlar benim için ayrılık demek olmuştu.

            Uzun kış gecelerinin beyaz kar yağışında yalnızlığımla üşürdüm. Yuvasız kuşlara acırdım. Kar beyazında baharı düşler, mutlu anılarımı tesellim yapar, ısınırdım.

            Tek sığınağım ise, bahar aşkımdan, güneşli günlerde biriktirdiğim, dere sularının su kabarcıklarında yaşanıp biten doyumsuz anlarımdı. Tıpkı bir sabahın, tatlı bir gülümseyişi, bütün bir güne, bir güzel günün de, bir haftaya bedel olabildiği gibi,  bahar gününün ortasında sımsıkı sarılıp, “seni seviyorum”  diyebilmemizde bir mevsim yeterdi. Bir anlık mutluluğum, bütün bir seneye bedeldi.

            Tıpkı kendiliğinden kapanan göz kapakları gibi...

            Her bahar benim için aşk demekti.

            Her aşk,  güneş gibi aydınlık ve çıplak olabilmekti.

            Ben her bahar aşık olurdum.

            Her bahar, sevgilimin göz kapakları kendiliğinden kapanırdı.

            Her bahar bir çocuk gibiydi sevgilim.

            Tatlı ve şımarık olurdu bahar aşkları.

            Her bahar sevgilim çiçeklere benzerdi.

            Kırmızı karanfiller gibiydi.

            Kardelenler gibi.

            Bahar aşkın kendisiydi.

 Yazar: Mustafa Çifci- www.mustafacifci.com

Kaynak: Bu eser Mustafa Çifci’nin “Ellerini Bana Sakla” adlı kitabından alınmıştır. Her hakkı saklıdır. Yazarın yazılı izni alınmadan kopya edilmesi, çoğaltılması, dağıtılması, özet olarak belli bir bölümün başka yerlerde yayınlanması 5846 sayılı fikir ve sanat eserleri yasası hükümlerince yasaktır.

 
Toplam blog
: 297
: 523
Kayıt tarihi
: 16.04.13
 
 

Yazılarında insanı derinden etkileyen yoğun bir duygusallık, hüzün, karamsarlık ve yalnızlık vard..