Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Haziran '09

 
Kategori
KOBİ
 

Misafir İşçilikten Küresel Girişimciliğe (1. Bölüm)

Misafir İşçilikten Küresel Girişimciliğe (1. Bölüm)
 

Osman Sirkeci


1975 – 2006 arasındaki son 20 yılımı Mikro İşletmeler dünyasında geçirdim. 1975’de bakkallık yapan bir ailenin oğlu olarak, bakkallıktan, Likit Gaz Tüpü ve İçecek bayiliğine nasıl geçileceğini, ikinci bir şubenin nası açılıp, işletilebilecğini bizzat çocuk yaşlarda ailem ile birlikte denedim.

Şirketleşeceğiz hayalleri ile, kendi muhasebemizi yapalım diyerek başladığım muhasebe kursunu, Esnaf ve Sanatkarlar Derneği’nin katipliğini yaparken bitirdim. Bu dernek bünyesinde Küçük Esnafın yapısını ve sorunlarını daha makro düzeyde izleme fırsatı buldum.

Küçük Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifi’nde olayın İzmir çapındaki boyutunu izleme şansım oldu. Bu süreç, yarıda kestiğim yüksek ögrenimimi, Dokuz Eylül, İİBF, Kooperatifçilik – İşletme Bölümünü bitirmem ile sonuçlandı.

Yüksek ögrenimim sırasında, Küçük İşletmelere hizmet veren, yine küçük ölçekli bir muhasebe bürosunu işletip, yönetmek ve İzmir Ziraat Odası ve Muhasebesi ile tanışmak, bu kesimleri benim hayatımın birer parçası haline getirdi.

Ardından 1986 – 2006 sürecinde Almanya’daki Küçük İşletmecilik, serbest girişimcilik deneylerim, beraberinde her zaman yürüttüğüm temel mesleğim muhasebecilik ve girişim danışmalığı faaliyetlerim beni daima bu kesimlerin içinde tuttu.

Avrupa Türk Küçük İşletmeciler Birliği’nin kuruluşu, Ekonomi Danışmanları Birliği üyeliğim sırasında edindiğim mesleki tecrübe ve bilgi birikimi, bu yüksek lisans programı ile başka bir üst safhaya daha ulaştı.

İşte tam da bu aşamada benim, Tez Danışmanım, değerli hocam Doç. Dr. Seval Kardeş Selimoğlu’nun teşvik ve önerisiyle ’MBA Dönem Projem’ ve konusu gündeme geldi.

Yöntem olarak bu proje kapsamında, başlarken uzunca tutuğum giriş hikayeme bağlı olarak, elde ettiğim verilerin, tecrübelerin, deneylerimin ve bilgi birikimimin bir tasnif edilmiş sunumunu vereceğim.

Bunu yaparken, 30 yıllık gözlemlerimin, Dünya çapında, 500 Milyonluk bir sayı ile ifade edilen, ülkemiz için 4 milyon olarak telaffuz edilen, yeterince anlaşilamamış bir sosyal tabakanın, anlaşilabilmesine küçük bir katkıda bulunmaya çalışacağım. 6, 5 milyarlık dünya nüfusu içinde, üstlendikleri ekonomik – sosyal ve siyasal rollerininin dikkate alınmıyor olması, önemsenmiyor olmasının altını bir kez daha çizmeye, gündeme taşimaya, anlaşilmalarını sağlama çabalarina katkıda bulunmayı hedefliyorum.

Gelecek yıllara ait bu beklentiler arasında, konuyu irdelemek, açıklayıcı araştırmlar yapmak, öneriler üretmek amacı ile son 20 yılımı aralarında geçirdiğim, Almanya’da özellikle, nüfusun %10’unu Türklerin oluşturduğu, Köln şehrinde yaşamakta, şimdilerde, medya-kültür-sanat şehrine evrimleşmekte olan, bu eski sanayi şehrinde, işsizlik sorununu, kendi hallerince, yöntemleriyle, yaratıcı fikir ve finansman imkanlarıyla çare bulup, yeni değerler üreten, yerel ve uluslararası ekonomiye katkılarda bulunan, 2.500 Türk Girişimcinin 200’üne danışmanlık ve muhasebe hizmeti veren bir kurumun sorumlusu olarak derlediğim verilerin analizini ve yorumunu yapacağım. Özellikle çalismami Mİ’ler ile sınırlı tutmaya çalışacağım.

Mesleki sektörel hizmet üretimine katkı sağlamayan, kaynak ve zaman israfına yol açan muhasebe uygulamaları irdelenecek. Muhasebeciliğin meslek olarak durumu ve paralelinde hizmet ve vergi kayıpları ele alınacak.

Çesitli önlemler; Götürü usulde vergilendirme, Vergi Teşvikleri, Vergiden, KDV’den muafiyetlerin negatif ve pozitif sonuçları tartışılacak.

Akıllı muhasebe programları, (Online Buchung) İnternet Muhasebe ve İnformation teknolojisinin muhasebe alanında sağladığı kolaylaştırmalar ve bu modern teknik imkanların daha yoğun kullanımının koşulları ele alınacak. Sonuç olarak güncelliğini koruduğu düşünülen önermeler ve Köln Sanayi ve Ticaret Odası’nın (IHK) tarafından sunulan bürokrasiyi önleme paketi ele alınacak

Bu yolla, önce, ortaya atılan problemleri, pozitif ve negatif yanlarından, rakamlar yardımıyla tesbit edeceğiz. Sonra geleceğe yönelik tahminlere dayanak sunacağız. Ve çözüm önerileri sunmaya çalışacağız.

Bu sorunların doğru tesbiti ve çözüm önermelerinin pratik uygulanabilirliklerini daha iyi görebilmek amacıyla, bahsi geçen mikro işletmelerin kısaca kuruluş ve gelişme süreçleri incelenecektir. Ekonomik, sosyal ve siyasal rolleri ve giderek artmakta olan önemleri üzerinde durulacak.

Yazarın 1979 yılında İzmir’de başlayıp, dil eğitimi aldığı Köln’de de sürdürmekte olduğu muhasebecilik, girişim ve şirket kuruluşu danışmanlığı faaliyetleri sürecinde elde ettiği fiili tecrübeler ve bilgi birikimi de kullanılarak özellikle Mikro aile ve şahıs girişimlerinin düşünülmesinde, planlanmasında, kurulmasında ve pratiğe geçirilmesi aşamalarında tesbit ettiği, bürokratik, personel, finansal ve vergi sorunları ve muhasebe alanındaki uygulamalar incelenecek.

GİRİŞ

Mikro İşletmeler olarak adlandırılan bu kesim, global dünya düzeninde yerini alan en örgütsüz kesimdir.

Örgütsüz olmaları nedeniyle, sosyal-ekonomik-mesleki haklardan en yoksun bırakılmış kesimdir.

Genel deyimle ekonominin, yakıtı kendinde saklı, itici motorlarıdır. Lokomotifdirler.

Ne bu günleri, ne yarınları, ne de ihtiyarlık zamanlarının ‘hiç’ (Ülkemizde Bağ-Kur’u yadsıyamayız. Almanya’da böyle zorunlu bir kurum yoktur.) bir teminatı yoktur.

Onlar iflas ettiklerinde, işletmeyi çesitli nedenlerle kapattıklarında, iş ve işçi bulma krumlarına gidip, işsizlik yardımı alamazlar. Hastalanmaları halinde, hastalık kasalarına, günlerce ‘hastadır kaydı yaptırıp’ maaşlarının % şu kadarını almaya devam edemezler.

Dünya’daki milyarlık işsizler ordusunun birer üyesi olarak, kendi işsizliklerine nerede ise, hiçbir kurumsal destek ve yardım görmeksizin, eş, dost, akraba gibi kendi oluşturdukları, maddi olanakları kullanarak son verme şanslarını denerler ve milyonlarca defa da başarılı olmuş bulunmaktadırlar.

Onların milyonluk danışmanlar istihdam etme, veya danışmanlık ücretleri ödemeye güçleri yetmez. Onlar ‘sokağa’, ‘kahveye’ danışırlar. Yapacakları işin, girişimin hayalini kendileri kurarlar. Tezgahın ardındaki bakkalı, dönen et yığınına ‘kılınç’ sallayan, dönerciyi, kendi gözleriyle süzüp, hafızalarına kaydederler. Kahvede, evde, bakkalda, bir iki yüzeysel sohbet esnasında, ücretsiz danışmanlarına gizlice danışırlar.

Kaybedecek fazlaca birşeyi olmamaktan, kazanılacak koskoca ‘Mikro’ bir girişim hayaline iyice yakn olmaktan kaynaklanan cesaretle, zahmetli, zorlu mücadeleye hazırdırlar.

Onların, ne 40 saatlik iş haftası, 8 saatlik iş günü tereddüdü, ne de 4-6 Haftalık yıllık izin sorunları vardır. Hafta da 80 – 90 saat, yılda 12 ay çalismaya hazır ve alışkındırlar.

500 Milyonluk kendi kitleleriyle birlikte, en az bir o kadar milyon işsize de istihdam imkanı sağlayabilirler.

Bu çok zengin atıl, üretken, potansiyel işgücü kaynağı, çok küçük teşvik ve motivasyonlarla, maliyetiyle kıyaslanamayacak verimliliğe dönüştürülebilirler.

Ülkemizdeki tüm olumsuzluklara rağmen, Halk Bankası ve Küçük Esnaf ve Sanatkarlar Kefalet Kooperatifleri aracılığıyla, Küçük Esnafa, Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri aracılığıyla Köylülere verilen Mıkro Kredilerin sağladığı katkı küçümsenemez. Prof. Yunus’un Mikro Kredi buluşu ile Asya’da 100$, 500$ gibi, yaşadığımız coğrafyada, ancak bir ögün yemek yemeye kafi gelecek krediler ile ne kadar yeni imkanların yaratılmış olduğunu basından biliyoruz.

BM tarafından 2005 yılının Mikro Finans yılı ilan edilmesiyle, Mikro İşletmeler, Girişimler tüm dünyanın gündemine oturdu.

Dünya çapinda yapılan istatistkler, her yıl endüstri işçilerinin, sabit ücretli, ve diğer çalisanlarin, gelecekteki önemli bir kesıminin kendi hesabına çalışacak serbest meslek sahibi veya serbest çalisan kadroya dönüşecegi tahmin ediliyor.

1997 Şubatında Washington’da yapılan Zirve Toplantısında Dünya’daki fakirliğe karşi acil önlemler alınması tartışıldı. 30 yıl önce lokal bir uygulama olarak ‘<ı>Bangladeşli iktisatçı Prof. Dr. Muhammed Yunus'un fakirlere kefilsiz, senetsiz, teminatsız sadece güvenerek küçük krediler verilmesi fikri’, dünya yoksullarının hayatlarını değiştirecek bir süreci başlatmış oldu. <ı>Prof. Yunus, yoksullukla mücadele için farklı bir kredi sistemi geliştirdi. Her zaman parası, güvencesi olana verilen kredilerin, yoksullara sadece güvenerek verilebileceğini savundu. Uygulama onu haklı çikardi. Krediler, yüzde 98 oranında geri ödendi’. [1]

Bu ve benzeri deneylerden hareket eden Mikro Finanz Enstitüleri özellikle çok küçük miktarlardaki mikro kredilerle yine mikro ölçekli küçük girişimlerin, aile işletmelerinin desteklenebileceğini, atıl durumdaki bu üretici potansiyelin ve atıl kaynakların kullanılabilir hale getirilebileceğini tesbit etti. Giderek derinleşen yoksulluk problemine karşi arayış içinde olan MFI yaptığı çalismalarda, yoksulluk içindeki bu milyonlaraca insanın yaratıcı ve üretici gücünü mikro kredilerle birleştirerek gelecek 10 yıl içinde yoksulların sayısının yarı yarıya azaltılabileceği tezini ortaya attı.

Birleşmiş Milletler 22 Şubat 1999 tarihinde, 2005 yılını yoksullukla mücadele de Mikro Kredi Yılı olarak ilan etti.

Bu Mikro Kredi tanımına uygun kredi vermek isteyen finans kuruluşları, araştırma enstitüleri doğal olarak pazar araştırmalarına ve pazarın boyutlarının belirlenmesi çalismalarina başladılar. Bahsedilen bu Mikro Kredi, dünyanın gelişmiş, gelişmemiş bütün ülkelerinde yaşanmakta olan sürekli işsizlik ve sosyal bunalım karşisında başvurulacak bir çare olarak düşünülmeye başlandı.

MFI’leri bir yandan 100, 00 $, 1.000, 00 $ gibi çok küçük rakamlarla Afrika’da, Asya’da yaşayan yoksullara verilen bir yıl vb. kısa vadeli kredilerle yeni üretici-ekonomik potansiyelleri harekete geçirip şahsi ihtiyaçlar ve kısmi de olsa pazar için üretime soktu.

Diğer yandan gelişmiş Avrupa ülkelerinde, Globalleşmenin, otomasyon ve emek verimliliğini arttıran üretim tekniklerinin kullanılması nedeniyle, üretim dışı kalan sürekli işsizlik bunalımından kurtulamayan, umutsuz işsizler tabakalarına, hafifletici bir çare olarak yeni meşguliyet imkanları yaratma arayışları hız kazandı.

<ı>Zukunft Institut ve Nürnberg Messe GmbH tarafından yayınlanan Biofachletter Dergisinin ocak 2006, 3 Nolu sayısında M. Horx (2) aşağıdaki tahminlerde bulunuyor. Bu tahminler önümüzdeki yıllarda Mİ’lerin daha da önem kazanacağına işaret ediyor.

Februar 2006

<ı>® Der Selbstständigen-Anteil in den Wohlstandsnationen wird sich in den nächsten Jahrzehnten mehr als verdoppeln. 20 bis 25 Prozent aller Erwerbstätigen werden dann reine Selbstständige sein. ( Gelecekteki birkaç on yıl içinde, gelişmiş ülkelerdeki Serbestçalışanlar, Girişimciler, iki kattan dahafazla artış gösterecek. O zaman toplam çalisanlarin %20-25’i serbest girişimci statüsünde olacak.)

® <ı>Weitere 40 Prozent der Erwerbstätigen haben so genannte „prekäre Arbeitsverträge“. Dies sind entweder Werkverträge ohne zeitliche Angaben (produktorientiert) oder befristete Arbeitsverträge. Viele dieser Verträge versuchen Selbständigkeit mit Anstellung zu kombinieren: „Angestellte Freelancer“. (Çalışanların %40’ı sözleşmeli, sınırlı işgören olarak veya ‚kendi hesabına çalisan memur’ statüsünde çalisiyor olacak.)

<ı>

<ı>® Nur die restlichen 30 bis 40 Prozent haben noch regulierte Arbeitszeiten und unbefristete Verträge, vor allem im Staatsdienst (15 Prozent). (Sadece kalan %30-40 düzenli iş saatlerine bağlı, genelde devlet memurları, süresiz iş anlaşması ile çalisiyor olacak.)

<ı>® Die Arbeitslosigkeit wird durch „proaktive“ Sozialsysteme eher zurückgehen. Sie liegt dann konstant zwischen fünf und zehn Prozent. Allerdings wird jeder im Laufe seiner Berufsbiographie drei- bis viermal arbeitslos. (İşsizlik %5-10 arasında sürekli olarak bulunacak. Herkesin Biografisi, üç, dört kez işsiz kalmış olduğunu bildirecek.)

<ı>® Da der Frauenanteil im Management auf rund 40 Prozent steigen wird, nimmt auch die Differenzierung der Arbeitskulturen zu. (Yönetim kademelerinde kadınların oranı %40’lara kadar yükselecek.)

<ı>

<ı>® Ein „Grundlohn“, von dem man gerade die Miete bezahlen kann, wird durch vielfältige Erfolgsbeteiligungen ergänzt. Feste Zahlungen werden mehr und mehr in Erfolgstantiemen umgemünzt. (Belki sadece kira ödemeye yetecek kadar küçülecek, Ücretin asıl kısmı bile çok çesitli performanas faktörlerine tabi olacak. Sabit ücret her geçen gün çalismada gösterilen başarıya bağlı hale gelecek.) [2]

Özellikle Alamanya’da 1990’lar ile başlayan Birleşme bayramının hevesleri daha ilk yıllarda kursaklara dizilmeye başladı. Yıllarca süren doğuyu kalkındırma vergisi, o bölgenin kalkınması, artık umutsuz bir hayal haline dönüşmesine rağmen, vergi mükelleflerinin sırtında bir yük olmaya devam ediyor. Ve biz yabancılar bakımından ise bu daha katmerli bir anlam taşiyor. Kendi doğduğumuz coğrafyanın geri kalmışlığını ve çarelerini tartışır ve çare bulamaz ve olamaz iken 15 yıldır doğu Almanyanın kalkınmasına katkıda bulunuyor olmak anlaşilmaz bir olgu olarak varlığını sürdürüyor. Buna benzer daha birçok ‘Reform’ da işin cabası olarak işsiz ve çalisiyor olsa dahi bir daha artık 1980’ler deki refah düzeyine asla ulaşma umudu olamayan milyonlarda hoşnutsuzluğa dönüşmüş bulunuyor.

Bu Mikro Kredi vb. arayışlar, bu çalismaya sığamayacak birçok nedenden dolayı hem işsiz, hemde gelecekten ve yaşamından umutsuz insanları belli bir üretkenlige teşvik etmek ve atıl işgücünü en masrafsız yollardan yeniden özellikle hizmet ve mal üretimine koşmada çok yararlı oldu. Bu teşvik programalarından birisi olarak, Almanya’da yeni girişimde bulunacaklara 25.000, 00€’ya kadar Mikro Kredi uygulamaya konuldu. Bir diğeri ise; işsiz olarak kayıtlı bir kişinin yeni bir girirşimde bulunması halinde, girişimcilik faaliyetini sürdüreceği ilk üç yıl boyunca aylık 600, 00€ dan başlayan toplam 14.400, 00€ kadar çikan küçük finansman yardımı biçiminde uygulamaya başlandı.

Dev Alman ekonomisine yabancı sayılacak bir çok tanım ve kavram son 15 yılın gündeminde önemli bir yer işgal etti. ‘Einmann GmbH’ (Bir kişilik Limited Şirket), ‘Ich AG’ (Ben Anonim Şirketi – Burada Anonim Şirket ile anlatılmak istenen sembolik olup, teşvik ediciliği bakımından böyle adlandırılmıştır. Bu teşvik projesi kapsamında, 3 yıl gibi kısa sayılacak bir uygulama döneminde 70.000 girişim teşvik edilip gerçekleştirildi.) projelerinin uygulanmasına devam ediliyor. Bu mikro teşvikler Almanya’da yaygınlaşirken, ‘Mikro Unternehmen’ bütün AB ülkelerini kapsayan bir tanımlama olarak ekonomik yaşama damgasını vurmaya başladı.

Doğal olarak tüm bu gelişmelerle en çabuk tanışan ve etkilenen tüm AB ülkelerinde yaşamakta olan yabancı kökenliler oluyor.

Bu gelişmeler henüz sıcaklığını korumaktayken Aşgidaki[3] TAM tarafından yapılan en son güncel sayıları yansıtan tablo okunduğunda Mİ’ler büyüklüğü bir kez daha önem kazanıyor. Son on yılda AB ülkelerindeki Türkiye’li Girişimcilerin sayısı %73, 1 artış göstermiş. İşletmelerin sermaye yapıları gelişmiş, sermaye yoğunlukları %12 oranında artış göstermiştir. Toplam yatırım hacimleri ise %92, 5’lik artışla, on yıl içiçnde neredeyse ikiye katlanmıştır.

Ancak İşletme büyüklüklerinin belirlenmesinde önemli rol oynayan iki göstergeden birisi olan işletme başina ortalama ciro, 439 bin Euro’dan 430 bin Euroya gerilemiştir. Ortalama çalisan sayısı en çok 5’e yükselmişken, yeniden düşüşe geçmiş, işletmeler istihdam bakımından küçülmüştür. Ortalama çalisan sayısı güncel rakamlarla 4, 8 olarak tesbit edilmiştir.

Tablo 1. AB Ülkelerindeki Türk Girişimcilerin Ekonomik Gücü 1995-2005 (3)

Gösterge
1995
1999
2001
2003
2005

Sayı
54.300
73.200
81.000
87.600
94.000

İşletme Başına Ortalama Yatırım (€)
97.000
107.400
109.000
111.000
108.500

Toplam Yatırım Hacmi (milyar €)
5, 3
7, 9
8, 8
9, 7
10, 2

İşletme Başına Ortalama Ciro (€)
397.300
427.400
430.800
439.000
430.700

Toplam Yıllık Ciro (milyar €)
21, 6
31, 3
34, 9
38, 5
40, 5

İşletme Başına Ortal. Çalışan Sayısı
3, 9
5, 0
5, 0
4, 9
4, 8

Toplam Çalışan Sayısı
212.000
366.000
405.000
429.000
451.000

Bu tablo Mİ’lerin kendilerine özgü konumlarının daha detaylı incelenmesini, sorunlarının bir bütün olarak, yüzeysel değil, derinliğine ele alınması gerektiğini bir kez daha gözler önüne sermektedir.


 
Toplam blog
: 15
: 1082
Kayıt tarihi
: 11.10.08
 
 

İzmir'in ılık kış günlerinden biri 21 Ocak 1959 günü Bulgurca Köyü'nde dünyaya geldi. O günlerde ..