Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ocak '07

 
Kategori
Blog
 

Misafirperver Milliyet

Misafirperver Milliyet
 

Eğer zamanında okuduğum haber doğru ise, Aydın Doğan'a bir gazetecinin DIŞBANK'ı neden sattığı sorulduğunda "Kızlarım bankacılıktansa, gazeteciliği sevdi" demişti. Okuduğum haber doğru olmasa bile, bugün Milliyet İcra Kurulu Başkanı Hanzade Doğan'ın gazeteciliği severek yaptığına, bugünkü Blog yazarları zirvesinde bizzat şahit oldum.

Aslında bu kanım "Milliyet Blog sitesi açılmış" haberini duyduktan ve üye olduktan sonra adım adım pekişti. Site ilk aşamasında bile yaratıcılık ve sıcaklık barandırıyordu. "Trende hadi biz de katılalım" yaklaşımından çok daha öte, "biz eğer bu işi yapacak isek, kurumsal kimliğimizle bütünleşik hakikatli bir proje çıkartalım" yaklaşımı vardı.

Zamanla yazılarımızın arkasında "gerçek editörler" olduğunu hissetmek, insana biz gazetede yazma hazzını vermeye başladı. Hatta bir kaç yazımı hangi hassasiyette edit ediliyor düşüncesiyle test etmek için "gevşek" yazdım. Ve bu yazılarımın editörlerce pozitif bir yorumla onaylanmadıklarını görünce çok memnun oldum. Ve arkadaşlarıma "yazılarım reddedildiğini" söyledim, gururla :) Onlar da "aaa vay be demek hakkatten Milliyet'in editörleri tek tek okuyorlarmış onları " dediklerinde kendimi bir gazeteci gibi hissettim.

Gerçi ben gazeteci değilim ama bir dergiciyim. Gazete bayilerinde satılan ve Doğan Grubu tarafından dağıtılan Baz Lüks Yaşam ve Yorum Dergisinin 2 yıllık yazarıyım. Dergim tüm keskin yazılarımı aynen bastığı için, reddilme duygusunu merak ediyordum. Bu arada bir arkadaşım da bana "bana bak sen sadece Milliyet Blog'da yazıyorsun. Fazla uçma, sağda solda da ben "Milliyet yazarıyım" deme." diye takılmıştı bana :)

Geçen ay Milliyet Blog Yazarları toplanması için davet mesajı geldiği zaman bir kez daha doğru mecrada olduğumu hissettim. Çünkü o mesajdaki tasarım bile özenliydi, üzerinde düşünülmüş zarif bir davetti. İzmir'de yaşamama rağmen "bu sıcak davete hayır demek olmaz " diye düşünerek severek "geleceğim"i tıklamıştım. O gün, bugün oldu ve daha kapıdan girerken bunca yıldır katıldığım pek çok kurumsal organizasyondan farklı olarak, biz "misafirlere" gösterilen özeni, yaka kartlarındaki renklerden; içeride ise duvarların gökkuşağı haline getirilmesinden, sahnedeki büyük orkestradan gördüm. Kurumlar büyüdükçe hantallaşır ve kurallar içinde insanlar kaybolur düşüncesi yaygındır. Milliyet de dev bir medya grubunun içinde, eski büyük bir gazete idi. Ama çalışanları samimiyetlerini, sıcaklıklarını ve iş heyecanlarını yüzlerinde yansıtıyorlardı.

Hanzade Doğan gelip de bizlere "Hoşgeldiniz Milliyet Yazarları" şeklinde sıcak bir konuşma yaptığında, hemen arkadaşlarıma bu hitabını sms ile aktardım :) 6000 başvurudan seçilen 1000 "Milliyet Yazarı"ndan biriydik. Diğer yandan da eğer Hanzade Doğan bu görevini gerçekten benimseyerek, severek yapmasaydı bu kurumsal, bu heyecanlı, işiyle bütünleşmiş samimi kadro olmazdı dedim kendime. Bunu derken de yıllarca çeşitli sektörde, çeşitli kurumlarda projelerde yer almış Dünya Bankası'ndan sertifikalı bir yönetim danışmanı gözüyle de baktım ortama. Kendimi rahat hissettim. Orkestradaki Direnen Mızıkacılar'ını dinlerken, onların bizim hangi amaçla orada olduğumuzu, nasıl bir kitle olduğuğumuzu, bizi ne kadar özümsediklerini, bizi coşkulandırmak için nasıl uğraştıklarını ve onların da işlerini ne kadar çok severek yaptıklarını gördüm. Ve İzmir'li sevgili müzisyen arkadaşım Melda'nın sahnede bir şarkı yer alırken güçlü sesini (bence tanınmamış bir ses sanatçısı için muhteşem) dinlerken duygulandım, mutlu oldum, böylesine yetenekli bir arkadaşım olduğu için kendimi şanslı hissetim.

Ben de yıllarca çeşitli otellerde, çeşitli büyüklüklerde toplantılar organize etmiş bir kişi olarak bu organizasyonda samimiyet kadar yüksek profesyonelliği de gördüm. İkramlar zengindi, trafik yönetimi mükemmeldi, daha nolsundu :)Ayrıca Sedat Ergin ve Güneri Civaoğlu gibi usta gazetecilerin de aramızda bulunması Milliyet'in beyin takımının bu yeni yazarlarına verdiği önemin bir diğer göstergesiydi.

Bu arada gazeteden arkadaşım Çiğdem'in de (eee ikimiz de Milliyet bünyesindeyiz tabi, onu da tanımak için kısmet bugüneymiş) yani "Milliyet Dijital İş Geliştirme Direktörü Çiğdem Toraman"ın da işini ne kadar severek yaptığını, bizlere bu projeden doğan bebekler şevkati ve ilgisi ile yaklaştığını görmek de oldukça güzeldi. Sadece Çiğdem değil, aynı "medya grubundan arkadaşım" Beyza Belbek ile de ayaküstü tanışıp, yazım hataları üzerine sohbet etmek de ayrı bir memnuniyet anıydı benim için.

Buraya gelirken bize "gazetecilik yapma, bir gazetede köşe yazarı olabilme duygusunu tattıran Milliyet Ailesine bu kasımda internette ve D&R'larda satışa ancak çıkabilen kitaplarımdan ve bizim Baz lüks yaşam ve yorum dergisinden getirmiştim. Ama bunları kime, nasıl verebilirim hakkındahiç bir fikrim yoktu. Sonra baktım hepsi çok sıcak ve bu küçük zirve hatırası armağanlarımı kabul ettiler sevgili gazete arkadaşlarım :)

Bu yazının özeti olarak "İşini severek yaparsan, bunu çevrene yansıtırsın. Bu yansıttığınla da çevren, eşin-dostun ve misafirlerin ayndınlarınır-ısınır" olarak yazayım :)

İyi ki bu camiaya girmişim ve iyi ki bugün işimden izin yapıp İstanbul'a bu zirveye gelmişim...

Bu yazının sonucu ise, Misafirperver Milliyet'e her şey için çok teşekkürler...

 
Toplam blog
: 19
: 963
Kayıt tarihi
: 22.06.06
 
 

Endüstri mühendisi, ekonometri bilim uzmanı, kamu yönetimi lisanslı, Dünya Bankası’ndan sertifikalı ..