Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Nisan '09

 
Kategori
Dünya
 

Mısır demokrasinin neresinde?

Mısır demokrasinin neresinde?
 

Mısır devletini dört dönemde incelemek mümkündür: Bunlar; Kraliyet Dönemi (1923–1952), Cemal Abdulnasır dönemi (1952–1970), Enver Sedat dönemi (1970–1981) ve Hüsnü Mübarek dönemidir (1981-). Bu dört dönemin de kendine özgü bir siyaset anlayışı vardır. Özellikle demokratik ilkelerin uygulanması açısından bu dönemler arasında ciddi farklılıklar göze çarpmaktadır. Bu farklılıklar ve modern Mısır’ın geçirdiği dönüşüm, bugün yaşanan demokratikleşme sorununun oluşmasında çok önemli roller oynamıştır. İngiliz egemenliğinin resmen bitmesiyle (1923) Mısır’da krallık rejimi hayata geçmiş ve bu dönemde kısmen de olsa demokratik uygulamalar göze çarpmıştır. Bu uygulamaların başında çok partili sistem, seçimler ve temsil gibi özellikler mevcuttur. Bu dönemde yaşanan siyasal ve ekonomik sorunlara çözüm bulunamaması siyasal sürecin tıkanmasına neden olmuş ve 1952 de yapılan darbeyle kraliyet dönemi sona ermiştir. Söz konusu darbeden sonra görünüşte krallığa son verilerek cumhuriyet sistemine geçildi. Ancak ülkenin başına geçen yönetim krallığı mumla aratacak katı bir diktatörlüktü. Bu dönemde seçim hakkı herkese tanınmış fakat siyasal partilere izin verilmemiştir. Bu açıdan seçimler demokratik olmaktan çıkmış, iktidar tek bir siyasi organda toplanmıştır. Sonraki dönemde de bu dönemden farklı uygulamalar görülmemiştir. Daha sonraki Hüsnü Mübarek dönemi ise Mısır’ın günümüzde ne kadar demokratikleştiğinin ve demokrasiye geçişte yaşadığı sorunların göstergesi olacaktır.

Enver Sedat'a yapılan suikastın ardından Mısır Devlet Başkanlığına ve Ulusal Demokratik Parti'nin liderliğine seçilen Mübarek, 1987, 1993, 1999 ve 2005 yıllarında yapılan muhalefetin katılımının kısıtlandığı seçimlerde arka arkaya dört kez bu göreve seçildi. 1981'de ilan edilen ve halen devam eden sıkıyönetim ile Mübarek yönetiminin olağanüstü yetkileri muhalif sesleri bastırmak için kullanması ve Mısır'daki insan hakları ihlalleri Mübarek'i otokrat yönetim tarzının en açık ibaresidir. Mübarek döneminde demokratikleşmeye yönelik olarak ortaya çıkmış en önemli olgu siyasal partilere ilişkin yasalardaki yumuşamadır. Çok sayıda yeni siyasal partinin kurulmasına izin verilmiştir. Bunların kendilerine ait birer yayın organı vardır ve bunlarda hükümete sert eleştiriler yayınlanabilmektedir. Dahası, yargı geçmişe göre daha bağımsız bir organ niteliği kazanmıştır. Hatta verdiği hukuki kararlarla yasamayı bile etkiler hale gelmiştir. Ancak Mübarek’in hem yasama hem de yürütme üzerindeki hâkimiyeti demokratikleşme açısından olumsuz bir gelişme olarak görülmekte ve Mübarek yönetimi yarı-otoriter bir devlet rejimi haline gelmektedir. Mübarek, “geleceğimizin en iyi garantisi demokrasidir ” açıklamalarıyla iktidara gelişinin ilk yıllarında kendisini demokrasinin savunucusu olarak göstermişti. Bu açıklamalar Mısır’da ve tüm dünyada Mısır konusunda iyimser bir havaya neden olmuştu. Ancak aradan geçen yıllar boyunca ülkede yaşanan demokrasi ihlalleri, fakirlik, olağanüstü hal kanunu, yolsuzluklar, ülkedeki radikal İslamcı hareketler ve ard arda çöken binalar Mısır gündemini işgal etti. Mübarek’in ‘kalbi durana kadar’ iktidarda kalacağına dair yaptığı açıklamalar bir yana, ülkede Batılı anlamda ideal bir demokrasinin olmadığı halk ile yapılan en sıradan diyaloglarda dahi açığa çıkmaktadır. Mübarek yönetiminin demokratikleşme sürecinde oynadığı olumsuz rolü Mısırda yapılan seçimleri inceleyerek görebiliriz. Sözgelimi 1984 yılından bu yana Mübarek’in partisi (Milli Demokratik Parti) parlamentonun mutlak hâkimi olmuştur. 1984 seçimlerinde (%80), 1987 (%77.60), 1990 (%79, 6), 1995 (%95) ve 2000 ise %79, 6 oranlarında sandalye kazanmıştır.Bu veriler incelendiğinde Mısır’da demokrasinin olduğu varsayılabilir. Ayrıca Mübarek döneminde siyasal parti sayısı da artmıştır ancak seçimlere Mübarek yönetimine gerçek anlamda muhalefet edecek siyasal örgütlenmeler olan Nasırcı, komünist ve Müslüman Kardeşler gibi muhalif seslerin susturulması Mübarek ve ekibinin seçimlerden her zaman galip çıkmasını garanti altına almakta ve demokratik sürecin işleyişini durdurmaktadır. Ayrıca Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde demokratik reformlar yapılmasına rağmen uygulamada bunun ne denli anti-demokratik olduğu görülmektedir. Bu noktada Mübarek yönetimine en büyük muhalefet olarak bilinen Müslüman Kardeşler Örgütünden bahsetmekte yarar vardır:

Müslüman Kardeşler, 1920'lerde Hasan el-Banna tarafından Mısır'da kurulan siyasal İslamcı bir örgüttür. Mısır ve Suriye'deki en kuvvetli ve önemli muhalif örgüttür. Mısır'da 2005 seçimlerine bağımsız aday statüsündeki katılan 88 üyesinin 454 kişilik parlamentoya seçilmeleri Mübarek hükümetinde endişelerin oluşmasına yol açmıştır. Mısır'da ve Suriye'de yasadışı olarak kabul edilen, bununla birlikte faaliyet göstermesine izin verilen Müslüman Kardeşlere yönelik süregelen operasyonlar son zamanlarda daha da artmıştır. Her şeye rağmen Müslüman Kardeşler örgütü hâlihazırda Mısır toplumunun çoğunluğunun desteğine sahip. Bu nedenle de iktidarın baskılarına uğruyor. Açıkça bir rejim krizi yaşanıyor. Bu örgütün de halk desteğini almasına rağmen demokrasi rejimini savunduğu pek söylenemez. Öyle ki halkın iradesiyle iktidara gelmiş partilerinde tamamen demokrat oldukları söylenemez. Bu da Mısır’da demokrasiye geçişte yaşadığı farklı bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yine 2005 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde anayasanın 76. maddesinin değiştirilmesiyle çok adaylı cumhurbaşkanlığı seçimlerine imkân tanınmış, ancak seçim sonucuna göre, bundan önce dört kez olduğu gibi Hüsnü Mübarek, yine yüksek oranda oy alarak seçimin galibi olmuştu.Ancak Mısırda ki tablo incelendiğinde seçimlerin hiçte demokratik yollarla yapılmadığı ortaya çıkmıştır.

"Artık Yeter" sloganıyla düzenlenen protesto eylemlerinde meydanlara yansıyan muhalefet nasıl olmuşsa sandıklara yansımamıştı. Oysa işin gerçeğinde seçmenlerin yüzde doksanı seçimi protesto ederek hiç sandığa gitmemiş, oy kullanma oranı yüzde onda kalmıştı. Hüsnü Mübarek de işte bu yüzde onun yüzde seksenini almış görünüyordu. Kaldı ki o yüzde seksenin de belki yüzde sekseni hile ve oyun yoluyla alınan oylardı. Toplumda Mübarek’e yönelik protestoların bu denli çokluğuna rağmen seçimlerden büyük farklarla galip çıkması yapılan seçimlerin ne derece demokratik olup olmadığını düşündürmektedir. Ayrıca muhalif seslerin susturulması da görünürde demokrasi rejimiyle yönetilen Mısır’ı bir diktatör rejiminden farksız kılmamaktadır.2011 yılında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçiminde ise şartlar daha da zorlaştırılıyor ve ancak parlamento seçimlerinden yüzde 5 barajını geçebilen partinin başkanı seçimde cumhurbaşkanlığı için aday olabilecek. Uzmanlara göre bu şartlar, iktidar partisinin tek başına aday göstermesi anlamına geliyor. Demokrasi açısından Mısır örneğinin incelenmesinin ortaya koyduğu sonuç, mevcut rejimlerin hayatta kalabilmek için demokratikleşme taleplerine direndiği, ancak bu direncin bir sınırı olduğudur. Çünkü dışsal baskılar ve halk talepleri mevcut rejimin artık demokratik olmayan uygulamalardan vazgeçmesi yönünde taleplerde bulunmaktadır. Bunun en iyi örneğini son parlamento seçimlerinde Müslüman Kardeşler adlı muhalif örgütün seçimlerde kazanmış olduğu başarıda görebilmekteyiz. Her şeyden önce sistem tarafından yasa dışı ilan edilen Müslüman Kardeşler ülkedeki en geniş kitlesel tabana sahip muhalif grup olduğunu ortaya koydu. Ancak Müslüman Kardeşler Grubunun da siyasal İslam’ı destekler nitelikteki politikaları demokratikleşme yolunda Mısır’ın yaşayacağı diğer sorunlardan biri olarak görülmektedir.

 
Toplam blog
: 3
: 923
Kayıt tarihi
: 11.04.09
 
 

1984 yılında Sivasta doğdum. İlk ve Orta öğrenimimi Sivas'ta tamamladım. Halen Akdeniz Üniversitesi ..