Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Eylül '08

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Mısır güzelini seçtik.

Mısır güzelini seçtik.
 

Şimdiye kadar <ı>güzeller seçtik. Ağzımızı bal, gözümüzü hoş eyledik. Tatil demek, güzellikler zincirlerine, halkaları tek tek geçirmek demek. Uzun bir saadet zincirinin her bir halkası olmak, her şeyler demek turizm lisanında! İnsan tatilin her zerresinden faydalanmalı, hem de sonuna kadar. Eylül’leri geçtik. <ı>Son turfandaları yaşıyoruz.

Denizdesiniz. Bedeninizi serin sular kaplamış. Etraf cayır cayır. Kulaç atarken düşünürsünüz. ‘Şimdi şu an evde olsaydım. Aynı kanepede televizyon seyrediyor olacaktım. Klima yansa bile, ortalık yine sıcak olacaktı.’ Ve birden serin suları kulaçlamağa devamla: ‘Oh tatildeyim şimdi, <ı>serinliyorum şu an’ diyerek memnuniyetle tebessüm edebilirdiniz.

Şu orman yangınları. Hala yer yer tütenleri var Marmaris’te. Geride bıraktığı virane, kara delik gibi simsiyah. Ne zaman yeşerir burası acep? Yangınlara müdahale eden helikopterler kiralık. İçlerinde ‘temelli’ bizim olanı pek az veya yok. Çağrıldılar mı, geliyorlar. Kovaları var. Denizden doldurup doldurup, suyu boca ediyorlar yukarıdan. Yangını bol bir memleketiz. Cahili çok bir memleketiz. Bu ormanlar yanar cinsinden. Alsak ya temelli helikopterler. El kravatı ile gerdeğe mi girilirmiş? Heç!

Heç ki, heç!.. Ört ki, ölem!

Suda kulaçlara devam. Bu hengamenin içinden sadece bir satıcı bağırıyor: ‘’Kukurusa’ diye. Rusça’da adı ‘Mısır’ demekmiş.

Nicedir bu Marmaris’li yerli satıcılar, ellerinde bir kova. İçinde mısır. Habire plaj plaj o sıcaklarda dolaşırlar: ‘Kukurusa!’ diye diye. İçlerinden bir tanesini seçelim ‘Kukurusa’ güzeli diye, geldiğimden beri düşünürdüm.Yıllar geçti aradan, bir tanesini bile seçememiştim. Çünkü hiç biri yanaşmadı ‘Güzel’ olmağa.

Sonunda, kendimize turist süsü verdik. M.Ali’nin Rusçası ile konuşmağa çalışarak mısır istedik. Sık sık ‘da, da, da’ ile kelimeleri süsledik . Hem de resim çektik. Sonra da Türkçe teşekkür ettik. İşte o zaman ayıldı, kovasını topladığı gibi kaçarcasına yanımızdan ayrıldı.

Şiirsel bir anlatımları var satış yaparken. Müzikal bir <ı>sesle, dalgalı bir tonla, <ı> mimör tonu ağır basan bir söyleyiş tarzları var<ı>: ‘Kukurusa!’ diyerek. Satırdaki ‘Kuku’ ayrı bir tonda. ‘Ru’, ayrı, ve ‘sa’ ise en lirik tarzda ifade ediliyor. Üç etapta söyleniyor. İşte turistlerin iştahını kabartıyor bu söyleyiş tarzı: Kuku - ru - sa…Kukurusa…

Kukurusa güzelinin adını sorduk: ‘<ı> Duruyaz’mış. Ne güzel isim değil mi? Çat pat da İngilizceleri var. Kışın Marmaris’teki dil kurslarına da katılıyorlarmış. Her yıl aynı ekip, bıkıp usanmadan o sıcaklarda kovalarla boydan boya kumsalı dolaşarak mısır satıyorlar.

Onlar da kendilerine göre bir yaz düşlüyorlar: Duru, sade, dingin ve ferah. Ama nerdeee?! Yaz bitinceye kadar dur-durak yok onlara. Ekmek parası. N’aparsınız! Bu son kısmı, ertesi gün aynı yerde konuştuk. Kaçmadı bu sefer. Alıştı artık.’<ı>Gazatacı mısın?’ dedi. ‘Gazatacı’ değilim. <ı>Internette blog’da çıkacak yazın dedim. Durdu, durdu, bir şey söylemedi, yürüdü gitti. Anlamamıştı.

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..