Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Nisan '09

 
Kategori
Felsefe
 

Mistik aforizmalarım

Mistik aforizmalarım
 

Geleneklere göre, Afrodit kadınların erkeklere olan aşkını temsil ederken Eros esasında erkek için o


Kullanıcılar ikişer gruplar halinde salon mağarasına girmektedirler.

Arkadan, mersin ağaçlarından ve birkaç kavaktan ibaret bir koruyla çevrili kayalar ve bir billur ırmak görülmektedir.


Ön planda, su perilerinin bir derenin kenarında oturmuş oldukları bir çayırlık bulunmaktadır. Mağaranın arka tarafında, bir çıkıntının üzerinde oturmuş olan tek-sen fark edilmektedir.


Bir psişe gibi beline kadar çıplak olan tek-sen’in zarif tenini, üstlerini örten mavi renkli bir buharı andıran ince tülün altında bütün masumiyeti ile görülmektedir. Mutlu bir hali vardır, güzelliğinden habersizdir ve çok renkli, uzun bir örtüyü işlemektedir. Yanında ise paşababası, elinde asası ve başında kalatosuyla, ayakta durmaktadır.


HERBİLAL - (gizemlerin habercisi, salondaki seyircilere dönerek) :Tanrı bizlere iki muhteşem hediye bahşetmiştir: Hayvanlar gibi yaşayalım, diye meyveleri ve de içinde yer alanlara hem bu hayatın sonuna, hem de ebediyete dair daha incelikli bir umut veren mavi salonu.. Şimdi duyacağınız sözlere, göreceğiniz şeylere dikkat edin.!


PAŞABABA - ( Ciddi bir sesle ) sevgili kızım, ben dönene dek bu mağarada kal ve örtünü işle. Gökyüzü evindir, evren senindir. Tanrı seni görüyor, çağırdığında yanına geliyor. Ama kurnaz Eros’un sesini sakın dinleme, onun yumuşak bakışlarına, kandırıcı önerilerine aldanma.


Mağaradan ayrılma ve sakın ola, yeryüzünün o baştan çıkarıcı çiçeklerini toplama, onların baş döndüren ölümcül kokusu yüzünden göklerin ışığını hatta hatıralarını bile kaybedebilirsin.! Örtünü işle, arkadaşların olan su perileriyle ben dönene kadar mutluluk içinde yaşa. Döndüğümde, seni yılanların çektiği ateşten arabamla bir kez daha Samanyolu’nun ötesindeki esirin görkemli güzelliklerine götürebileceğim.!


TEK-SEN - Peki, yüce ve saygı değer paşababam. Seni saran ve benim için değerli olan bu ışık üzerine söz veriyorum. Sözümde durmazsam, Tanrı beni cezalandırsın.! (Paşababa çıkar)


SU PERİLERİ KOROSU - Ey Tek-sen.. ’Ey temiz, ey örtüsüne hayatın yüzünü işleyen göklerin temiz masumiyeti; boş hayalleri, dünyanın sayısız kötülüğünü hiç tanımayasın.! Ebedi Hakikat sana gülümsüyor.! Tanrı arş-ı alada seni bekliyor. O bazen uzaktaki bir güneş suretinde görünür sana, ışınları seni okşar, nefesini içine çeker, sense onun ışığını içersin. Siz birbirinize aitsiniz. Ey tek-sen, kim senden daha mutlu olabilir ki.?


TEK-SEN - Kıvrımlarının sonu gelmeyen bu mavi örtüyü, fil dişi iğnemle varlıkların ve bütün nesnelerin sayısız yüzlerini işlemekteyim. Vuslatın tarihini bitirdim. Yüz başlı, bin kollu korkunç Kaos’u işledim. Ölümlü varlıklar bu kaostan ortaya çıkarlar, peki onların doğmasını sağlayan kimdir.? Herbilal bana, bunu sağlayanın Eros olduğunu söylemişti. Ama ben onu hiç görmedim, şeklini hiç bilmiyorum. Öyleyse onun yüzünü kim bana resmeyleyecek.?


SU PERİLERİ - Bunu düşünme bile.! Bu boş soru da nereden çıktı şimdi.?


TEK-SEN - ( Ayağa kalkar ve örtüsünü bir kenara atar ) Eros, salonun en yaşlısı ve en genci, sevinçlerin ve gözyaşlarının bitmez tükenmez kaynağı.! Seni bana böyle anlattılar. Korkunç salon, hiç tanınmayan, görünmez olan tüm ölümsüzlerin içinde tek özlenen, tek bilinmeyen, tek görünmeyen, esrarlı Eros.! İsmini andığımda beni kendimden geçiren, başımı döndüren de nedir.?


KORO-Daha fazlasını merak etme..! Tehlikeli sorular insanları, hatta kullanıcıları bile yok etmiştir.!


TEK-SEN - ( Gözlerini korkuyla boşluğa diker ) Bu bir hatıra mı.? Yoksa korkunç bir önsezi mi.? Kaos.. İnsanın varlığı… Bedenli hayatlar uçurumu, doğuşların haykırışı, nefret ve savaşın öfkeli kargaşası.! Duyuyorum, bunların hepsini görüyorum ve bu uçurum beni kendine çekiyor, ele geçiriyor.! Öleceğim.! Korkunç rüya, benden uzak dur.! ( elleriyle yüzünü kapatır ve hıçkırır )


KORO - Ey ilahi tek-sen.! Bu henüz sadece bir rüya ama olur da o suçlu arzularına yenilirsen vahim bir gerçeğe dönüşecek ve cennetin, boş bir rüya gibi gözden kaybolacak.! Uyarımı dinle.! İğneni al ve örtünü işle.! Kurnaz, yüzsüz, suçlu Eros’u unut.!


TEK-SEN - ( Ellerini, ifadesi değişen yüzünden çeker, gözyaşları içinde gülümser. ) Sizler delirmişsiniz.! Meğer ne kadar hissizmişim.! Şimdi hatırlıyorum, Olimpos gizemlerinde bunu duymuştum. Eros salonun en yakışıklısıdır, kanatlı arabasına biner ve kendi özlerin karışımına, ölümsüzlerin tekamüllerine yön verir. Cesur insanları, kahramanları, kaosun derinliklerinden esirin yücelerine kadar o yönetir. O her şeyi bilebilir. Ateşin ilkesi gibi, tüm alemleri geçer, yerin ve göğün anahtarlarını elinde tutar.! Onu görmek istiyorum.!


KORO - Bedbaht varlık dur.!


EROS - ( Kanatlı bir genç formunda mağarasına girer ) Tek-sen, beni mi çağırdın.? İşte geldim.!


TEK-SEN - ( Oturur ) Senin için kurnaz dediler, oysa yüzün ne kadar da masum.! Senin çok güçlü olduğunu söylediler, oysa narin bir çocuk gibisin. Bir hain olduğunu söylüyorlar ama gözlerine her bakışımda kalbim daha da açılıyor, sana daha da güveniyorum, sevgili güzel çocuk.! Senin akıllı ve becerikli olduğunu söylüyorlar, bana bu örtüyü işlememde yardım eder misin.?


EROS - Zevkle.! İşte yanında, ayaklarının dibindeyim.! Ne harukulade bir örtü bu.! Sanki gözlerinin mavisinde boyanmış gibi. Ellerin ne hoş şekiller işliyor ama elbette, kendini aynada hiç görmemiş olan ustası kadar güzel olamazlar.! ( muzip bir ifadeyle güler )


TEK-SEN - Kendimi görmek mi.! Bu mümkün mü.? ( yüzü kızarır ) Peki, sen bu yüzleri tanıyor musun.?


EROS - Evet onları tanıyorum.! Hayat hikayesi bu.ama neden kaos’ta durup kaldın.?

Mücadele asıl orada başlıyor.! Develerin savaşını, insanların doğuşunu ve onların sevgisini işlemeyecek misin.?


TEK-SEN - Bilgim buraya kadar, hafızam daha fazlasına yetmiyor. Kalan kısmını işlememe yardım etmeyecek misin.?


EROS - ( ona ateşli bir bakış atarak ) Evet Tek-sen ama bir şartla, önce benimle gelip çayırda bir çiçek koparmalısın, bütün çiçeklerin en güzelini.!


TEK-SEN - ( Ciddi bir ifadeyle ) Yüce ve bilge paşababam bunu bana yasakladı. Bana, ’’Eros’un sesini dinleme’’ ve ‘’Çayırdaki çiçekleri toplama, yoksa ölümsüzlerin en sefili olursun’’ dedi.


EROS - Anlıyorum… Paşababan dünyanın ve cehennemin sırlarını bilmeni istemiyor. Çayırdaki çiçekleri koklamış olsan, bu sırlar kendilerini sana açarlardı.


TEK-SEN - Sen onları biliyor musun.?


EROS - Hem de hepsini.. Görüyorsun ya, sadece bunun için daha genç ve çeviğim.! Ey paşababasının kızı, uçurumun, göklerin bilmediği dehşetleri ve sarsıntıları vardır ama yerküreden ve cehennemden geçmeyen kişi gökleri anlayamaz.!


TEK-SEN - Onları anlamama yardım eder misin.?


EROS - Evet, bak.! ( Yayının ucuyla toprağa dokunur ve büyük bir nergis bitiverir. )


TEK-SEN - Ah, ne harikulade bir çiçek.! Kalbimi heyecanla titretiyor, içimde ilahi bir hatıra uyandırıyor.! Ebedi bir gün batımının yaldızı boyadığı sevgili yıldızımda uyurken birkaç kez, koyu kırmızı ufukta, uçuk yeşil göğün inci gibi derinliğinde, gümüşi bir yıldız görmüştüm. Bu bana ölümsüz eşin meşalesi, tanrının ilahi söyleminde verdiği söz gibi gelmişti. Ama yıldız alçaldı, alçaldı ve meşale de uzaklarda söndü gitti. İşte bu harika çiçek, bana o yıldızı andırıyor.


EROS - Ben her şeyi dönüştürür ve birleştiririm, ben iki küçükte büyüğün görüntüsünü meydana getirenim, ben ki gökleri ve cehennemi dünya üzerinde birbirine karıştıranım, ben ki derin okyanusun içinde tüm formları yaratanım; senin yıldızını da Uçurum’dan çıkarıp bir çiçek şeklinde yeniden hayata döndürdüm ki, sen ona dokunabilesin, onu koparabilesin ve koklayabilesin.!


KORO - Dikkat et de bu sihir, bir tuzak olmasın.


TEK-SEN - Bu çiçeğin adı ne.?


EROS - İnsanlar buna nergis diyorlar, bense arzu diyorum. Sana nasıl baktığına bir bak, nasılda sana doğru döndü.! Beyaz taç yaprakları canlıymışçasına titriyor. Altın kalbinden tüm havayı zevkle dolduran bir koku yayıyor. Bu sihir çiçeği yüzüne yaklaştırdığın anda büyük ve muhteşem bir tabloda Uçurum’un canavarlarını, dünyanın derinliklerini ve insanların yüreğini göreceksin. Senden hiçbir şey saklanmayacak.


TEK-SEN - Ey harika çiçek.! Kalbim senin sarhoş edici kokunla çarpıyor, parmaklarım sana dokundukça yanıyor.! Seni koklamak, dudaklarıma bastırmak, öleceğimi bilsem bile kalbime yerleştirmek istiyorum.!


( Hemen yanı başında yer yarılır. Açılan karanlık yarıktan iki siyah atın çektiği ve giderek yükselen bir savaş arabasındaki nefis belirir. Çiçeği tuttuğu anda tek-sen’i yakalar ve onu sert bir şekilde kendine çeker. Nefsinin kollarında boş yere çırpınan tek-sen çığlıklar atmaktadır. Atlı araba tekrar yarığa girer ve gözden kaybolur. Gürültüleri, yeraltından gelen bir gök gürültüsü gibi uzaklarda kaybolur. Su perileri inildeyerek koruluğun dört bir yanına kaçışırlar. Erosta kahkaha atarak kaçar. )


TEK-SEN’İN SESİ - ( Yerin altından ) Babam.! Yardım et.. Babacığım..


SALON HALKI SÖZCÜSÜ - Ey gizemlerin, yaşamları hala kötü durumlarıyla kararan kullanıcıları, bu sizin hayatınızın hikayesidir. Kullanıcıların şu sözünü hatırlayın ve üzerinde düşünün. ’’Bedenlenerek doğmak canlı varlıkları ölülere dönüştüren korkunç bir yıkımdır. Bir zamanlar hakiki hayatı yaşamıştınız ama bu salon büyüsünün cazibesine kapıldıktan sonra dünyevi uçurum’a düştünüz, bedeninize boyun eğdiniz. Varlığınız ölümcül bir rüyadır, gerçekten var olan, yalnızca geçmiş ve gelecektir. Hatırlamayı öğrenin, geleceği görmeyi öğrenin.’’

 
Toplam blog
: 13
: 541
Kayıt tarihi
: 19.03.09
 
 

İstanbul' da yaşıyorum... İşletme 3.sınıf devam ediyorum...Bir kamu kuruluşunda Halkla İlişkilerde ..