Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Haziran '07

 
Kategori
Felsefe
 

Mithra

Mithra
 

“Mithraizm her şeyi üst üste koyar,

Her şeyin kendinde barıştığını kabul eder.

Fanatizm ve toleranssızlık ona yabancıdır,

Din yayma gayretleri yoktur.” der Vıktor Novella.

"Mitra" ifadesi en eski olarak, Hinduizm dininde Vedalarda kullanılmıştır. Daha sonra çeşitli versiyonları türemiştir, sonradan türeyen versiyonlarından en önemlileri Pers Mitraizmi ve Roma Mitraizmi'dir. Mithraizm’in temel felsefesi, iyi ile kötünün çatışmasıdır.

Perslerin Işık tanrısı Mithra daha geç bir dönemde, İ.Ö. II. yüzyılda yaygınlaşmaya başlamıştır. Mithra kültü, yaşamın başlangıcını Mithra tarafından yakalanan ve kurban edilen kutsal boğaya bağlamaktadır. Mithra, kendi zaferini güven altına almak için, doğanın prototipi olarak kabul edilen, büyük bir boğa kurban etmiştir. Bu kurban edilen boğa sayesinde, doğa verimliliğe kavuşmuştur. Pers kaynaklarına göre, kutsal boğa, ölümü ile göklerin, gezegenlerin, yeryüzünün, bitki ve hayvanların doğumunu sağlamıştır; böylelikle Mithra yaşamın yaratıcısı durumuna yükselmiştir. Mithra'cılıkta ölüm, yeni bir yaşamın başlangıcıydı. Boğayı öldürdükten sonra, boğanın etinin paylaşıldığı bir ziyafet düzenlenirdi. Mithra'ya inananlar, boğanın etini yemek ve kanını içmekle, yeniden doğacaklarına ve Mithra ile birlikte güneşin göklerdeki evine yükselerek, ölümsüzlüğe kavuşacaklarına inanırlardı.

Işık -Tanrı Mithra yaratıcı olmaktan çok, Büyük Güneş-Tanrıyla “Ahura Mazda”, insanlar arasında bir aracı durumundadır. İnsanların ruhlarını kurtarmaya çabalayan elçi, konumundadır. Bir ateş kılığına bürünüp karanlıkları yok edecek, insanlığı aydınlığa kavuşturacaktır. Bu nedenle ateş kutsaldır ve törenlerde önemli yer tutar. Mithra, Işık-Tanrı olarak kötülüklerle sonuna kadar savaştıktan sonra, Güneş-Tanrıyla birleşip göğe çıkmaktadır. Mithra tanrı olarak göklerdeki yerinden, insanların kötülüklerle savaşında onlara yardımcı olmaktadır. Her insan tanrının yardımıyla başarıya ulaşabilir. Bu nedenle her insanın ölümünde onu bir” yargılama” beklemektedir. Bu yargılamadan başarıyla çıkanlar, kurtuluşa ve ölümsüzlüğe kavuşmakta sonsuza kadar yaşamak için göğe yükselmektedir.

Mithra kültü, eski Ari'lerin Ahura-Mazda tapımlarından türemiştir. Mithra'nın Farsça karşılığı olan "Mihr" yalnızca "güneş" anlamına gelen bir sözcük olmakla kalmaz, aynı zamanda "dost, arkadaş" anlamını da taşır. İ.Ö. üçüncü yüzyıl başlarında, Pers İmparatorluğunun Batı sınırlarında bulunan askeri yönetimler Mithra'ya "ilahi savaşçı" olarak tapmaya başladılar. Mithra, artık sevgi dolu güneş tanrısı olmaktan çıkıp, gücün dostu, askerlerin "yenilmez" tanrısı haline gelmişti."

Mithra bir yandan güneş, yani Helios ile diğer yandan Apollon ve Hermes ile eşdeğerdi. Özgün olarak bu tanrı, Ahura-Mazda'nın yandaşı olarak savaşan bir ışık kaynağı, bir tür melek biçiminde kabul edilmişti. Mithra savaşçı niteliğini daima korumuştur.

Mithra'nın Ahura-Mazda'nın gözü olduğuna ve dünyayı onun yönettiğine inanılırdı. Bu kültün inançlarına göre, en yüce tanrının yerine Mithra geçmiş, İyi ve Kötü arasındaki büyük mücadeleye katılmış ve zaferle sonuçlandırmıştı.

Paulus, Mitra kültünü yeni inançla harmanlamaya çalışan ilk din adamıdır.

Avrupa Hıristiyanlığı benimsemeseydi, bugün için dünyaya Mitra Kültü egemen olurdu. Mithra kültü zaman içinde Romanya, Yugoslavya, Avusturya, Almanya, Polonya ve İngiltere’ye kadar yayılmıştır. Roma imparatoru M. Aurelius da Viyana yöresindeki Altenburg da bir Mithreum yaptırmıştır. Batıya yayılan Mithra inancı, Zerdüşt’ten de etkilenen dönemin uzantılarıdır.

Zerdüşt'ün geliştirdiği öğretinin kökeninde güneşin ve ateşin kutsallığına inanan eski İran dinleri "Zervanizm" ve "Mitraizm" yatmaktadır. M.Ö. 5.YY'da Anadolu'da Ege kıyılarında ortaya çıkan doğacı felsefe öğretisini de etkilemiştir. Mithra kültü, Romalı lejyonerlerce büyük ilgi ile karşılanmıştır. Mithra'cılık lejyonerlerle birlikte İran'dan Roma'ya, Tunus'a, Ren nehri boylarına kadar yayıldı. Mithra kapalı bir çevrenin gizli bağlarına göre oluştuğu bir kardeşlik topluluğuydu. Mithra'cılık, Roma İmparatorluğu'nun toplumsal yapısının içine yayılmış ve güçlü sadakat gerektiren bir sistem haline gelmiştir.

Mütevazı bir çevrede, ücra bir köşede, bir bakireden doğup; çilelerle dolu bir yaşamdan sonra, halkını kurtaran ve fedakârca bir ölüm yaşayan kahraman mitinin tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Budha, Dionysos, Attis, İndra, Adonis, Krishna ve Mithra. Hepsi bir bakireden doğma ve hepsi de İsa’nın öncülleri. Firavunlar da dâhil, kralların tanrı soyundan geliyor olması neredeyse tüm kültürlerde görülen bir gelenektir. Mithraism, daha eski bir Pers kültü olan Zoroaster’in Suriye’de filizlenen şeklidir ve Roma İmparatorluğu, Mithraism ile M.Ö. 67 de tanışmıştır. Doktrinleri arasında, Vaftiz, ayinsel yemek, ölümsüzlük inancı, yeniden doğuş, bir son yargı, cennet ve cehennem vardır.

Mithra öğretisi, kendi bedeninin üzerinde kudret kazanmak için kendini fiziksel olarak dizginlemekti. Mithra'cılık bu disiplin sayesinde tinsel güç kazanma yöntemini izlemektedir. Mithra'cılıkta kıyamet, yargı günü, diriliş ve Mithra'nın kötülük ilkesini alt ettiği ikinci gelişi dinsel gerçekler olarak kabul edilmiştir. Bir mağarada dünyaya gelen Mithra'ya çobanlar hizmet etmişler ve armağanlar getirmişlerdir. Mithra'cılar da kurtarıcılarının göklerden yere indiğine, on iki yandaşı ile son yemeğini paylaştığına, kendi kanını saçarak insanlığı günahlarından kurtardığına ve öldükten sonra yeniden canlandığına inanırlardı. Mithra bayramı, 21 Aralık’ta ışığın yükselişi ile başlar, İsa'nın doğum günü olan 25 Aralık' ise Mithra’nın da doğumudur. Her iki dinde de, vaftiz ile ekmek ve şarabın kutsanması törenleri vardır.

Mithra tapınaklarında yer alan merdivenler gibi, birçok simgeler bugün birçok ezoterik sistemde kullanılmaktadır. Masonlukla Mithra'cılık arasında birçok benzer noktalar bulunduğu ve Masonluğun eski ezoterik sistemlerin modern mirasçısı olduğunu yazarlar tarafından dile getirilmektedir.

Akıl ve hikmetin efendisi Mithra, ışık krallığına hükmederek, karanlıklar tanrısı Ahriman etrafında toplanan kötülük güçlerinin karşısında durmuştur. 21 Aralıkta yükselmeye başlayan ışık; bilginin, ilahi nurun temsilcisidir. Mithra kültünde temel düşünce, insanlar arası eşitlik, kardeşlik ve sevgidir. İyi düşünce, iyi söz, iyi çalışma, ilkeleri vazgeçilemezdir.

Mithra'cılık, tanrısal bilginin yedi derecede düzenlendiğini kabul ediyordu. Üyelerin bir dereceden bir sonrakine geçmeleri, her dereceye özgü özel bir inisiyasyon töreni, cesaret ve dayanıklılık sınavları ile gerçekleşmekteydi. Yedi bilgi derecesi, yedi gezegene karşılık geliyor, dereceleri tırmanmak ruhun gezegen katmanlarını aşarak cennete yükselmesini simgeliyordu. Bu yedi derece sırasıyla: "Corax" (Kuzgun), "Nymphus" (Damat), "Miles" (Asker), "Leo" (Aslan), "Perses" (Pers), "Heliodromus" (Güneşin Habercisi) ve "Pater" (Baba) dır.

Mithra'cılık yalnızca erkeklere açıktır. Mithra, yenilmeyen ve hiç bir zaman da yenilmeyecek olan güneşi yani “sol invictus”’u temsil etmekteydi. Kabul edilen yeni üyeye ölümünü ve bambaşka bir insan olarak yeniden doğumunu simgeleyen inisiyasyon uygulanmakta idi. Aday, gizlilik andı içtikten sonra, yalnızca kült üyelerinin bildikleri kutsal sözcükleri öğrenirdi. Göğsüne takılan altın bir yılan adayın bir inisiye olduğunu kanıtlardı.

Tören diğer inisiyelerin kardeşi olarak ve Baba’nın oğlu olarak adlandırılan ve kabul edilen yeni inisiyenin iki eline yapılan dövmelerle mühürlenerek tamamlanırdı. Capoue’deki bir mağarada bulunan kabartmalarda, adayın kabul töreninde sınamalardan geçişi canlandırılmıştır. Tapınaklar dikdörtgen şeklindedir, İki yanda oturma sıraları, ortada Atlar vardır. Tapınaklar genel olarak yeraltında, mağaralarda yapılmıştır. Mağara göğü sembolize eder. Tavan yıldızlarla süslüdür, Ay öküzün çektiği arabada yer alır. Pencereler görünmez bir şekilde yapılır ve alaca karanlık bir mabet olması sağlanmıştır. Oturma yerlerinin duvarları genelde mozaiklerle süslenmiştir. Mithra’nın fonksiyonu, kurtarıcı ve yaratıcıdır. Boğanın ölümü yeni hayatın doğmasına sebep olur.

Mircea Elliade şöyle der: “ Yeni uygarlıklar ve inanç sistemleri, bir önceki uygarlıkların ve onların inanç sistemlerinin kalıntıları üzerine kurulur”. Günümüzdeki inanç, töre ve dinlerin temelinde, geçmiş inanç, töre ve dinlerin izleri bulunmaktadır.

İnsanoğlu kıymetli büyük inisiyelerini de ancak onlar öldükten sonra yüceltmiş; onların düşünce sistematikleri üzerine tapınaklar yapmış ve putlaştırmıştır.

Bizler, hiç bir düşünce, inanç, din ve felsefeye bağımlı olmadan, geçmiş öğretilere çağdaş bir bakış açısından yaklaşımla, aklın ve mantığın süzgecinden geçirerek, diyalektik açıdan inceleyerek gerçeğe ulaşacağız. Bu yaklaşım bizi, kısır çekişmelerin ve çatışmaların tuzağından koruyarak, zaman içinde gelişen düşüncelere ve dünyaya uyum sağlamamıza yardımcı olacaktır. Böylece düşüncelerimiz dogmalaşmadan ve bizler onların tutsağı olmadan gelişme fırsatı bulabileceğiz.

Zerdüşt şöyle der: "Hum'ata, Hak'ata, Hve'sta” “Düşünce İyi Düşünülsün! Söz İyi Söylensin! İş İyi Yapılsın!"

Ve şöyle bitirir:

“Kötü her yerdedir, senin beynindeki düşüncede senin dilinde ve senin eyleminde. Kötüyü ara ve ona diren içine dön, içini dinle.”

Yolculuğumuz ışığa doğrudur; tekâmül yaşamın gerçeğidir. İyi, doğru ve güzele giden yol zorluklarla doludur. Bizlere düşen çalışmak ve ışığımızı taşımaktır; bir gün gelir ışığı arayanlar ve bu ışığı taşıyan eller yorgun düşer; o noktada ışık ölümsüzdür; yeni kuşaklar ışığı devir alacak ve bu evrimi devam ettireceklerdir.

Ve bu hakikat arayışı sürecektir... Sürecektir...

Berk Yüksel

 
Toplam blog
: 242
: 32770
Kayıt tarihi
: 09.03.07
 
 

21 Aralık 1973, Ankara doğumludur. Lisans ve yüksek lisansını “İşletme” alanında yapmıştır. Araşt..