Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mart '15

 
Kategori
Kitap
 

Mizahın bizdeki Tanrısı Hüseyin Rahmi'den çağdaş edebiyatı kıskandıracak bir roman: Cehennemlik

Mizahın bizdeki Tanrısı Hüseyin Rahmi'den çağdaş edebiyatı kıskandıracak bir roman: Cehennemlik
 

Son günlerde müthiş bir roman okudum Hüseyin Rahmi Gürpınar'dan. Romanın adı Cehennemlik...
 
1918 yılında yazılmış bir roman...
 
Cehennemlik öylesine müthiş bir roman ki, mizahın ve komedinin geçmiş pirlerine âdetâ birer selam çakıyor.
Cehennemlik öylesine müthiş bir roman ki, New York Times Bestseller'in alengirli dolangirli, tatsız tuzsuz, kup kuru, ruhun neredeyse hiç uğramadığı, aşkın yalnız seks sanıldığı, o yapmacık romanları kıskançlıktan çatlatıyor.
Cehennemlik öylesine müthiş bir roman ki,  'Mizah edebiyata bu kadar da güzel mi yakışır?' diye sorduruyor.
 
*
Başlıkta 'Mizahın bizdeki Tanrısı Hüseyin Rahmi' dedim. Aslında Hüseyin Rahmi Gürpınar, başlı başına ayrı bir yazı konusudur. Hüseyin Rahmi külliyatımı biraz daha genişlettikten sonra, Hüseyin Rahmi üzerine yazı yazmak edebiyata verdiğim bir söz olsun.
 
Hüseyin Rahmi, 1864 yılında İstanbul'da doğmuş, 1944 yılında 80 yaşındayken İstanbul'da hayata gözlerini yummuştur.
Edebiyatçıdır, romancıdır, gazetecidir. Ömrünün son yıllarında milletvekilliği yapmıştır.
 
Hikaye, oyun ve roman türündeki eserlerinin sayısı 54'tür.
Hüseyin Rahmi, natüralist bir yazardır. Hayatı tüm gerçekliğiyle, tüm çarpıklığıyla yansıtır eserlerine.
Üslubu son derece açık ve yalındır. Mizahı, ironiyi, taşlamayı eserlerinde âdetâ dans ettirir.
 
Hüseyin Rahmi, Ahmet Mithat Efendi'nin yolundan gider. Hüseyin Rahmi, entelektüel bir meddahtır. Halk Edebiyatının geleneksel tiyatrosundan Kavuklu ve Pişekar'ı bünyesinde barındırır Hüseyin Rahmi.
Hüseyin Rahmi, sokağı edebiyata sokanlardan biridir.
 
*
 
Cehennemlik'in içeriğinden bahsedelim birazda.
 
İstanbul'da bir konak...
Konakta iki aile ve bu ailelerin hizmetinde çalışanlar yaşamaktadır. 
Konakta yaşayan iki ailenin reisleri, aynı zamanda enişte kayınlardır. Bu enişte kayın, altmışlı yaşlarını süren iki ihtiyardır. Enişte kendi halinde bir ihtiyarken, kayın ölümden çok korkan hastalık hastası bir entelektüeldir. Enişte kayının eşleri kendilerinden yirmi yaş küçüklerdir. Henüz kırklı yaşların başında olan bu kadınlar ise, yaşlı eşlerinden âdetâ nefret etmektedirler; yaşlı herifleri kendilerine dokunmaya izin vermedikleri gibi, muhatap almayıp aşağılayıcı tutumlar sergilemektedirler.
Bu kadınlar, eşlerin denk olmamasına isyan ederken, aşk özlemiyle yanıp kavrulmaktadırlar. Genç erkeklere karşı aşırı ilgi duyarken, yokluğunu damarlarında hissettikleri aşk duygusunu genç erkeklerle yaşamanın derin bir özlemini duymaktadırlar. 
Konakta iki genç erkek vardır. Biri eniştenin oğlu, diğeri de kayının evlatlığıdır.
Aşksızlıktan yanıp kavrulan henüz kırklarındaki ihtiyar beylerin eşleri, bu gençleri ağlarına düşürmek ister. Eniştenin eşi, kayının evlatlığına göz dikerken, kayının eşi de eniştenin oğluna gözünü dikmiştir. Epey uğraştıktan sonra gençleri ağlarına düşürürler. Gençlerle olan ilişkileriyle hem kendi aşk özlemlerini giderirler, hem de bu gençlere damakta kalan bir lezzet yaşatırlar.
Konaktaki bu gençlerden evlatlık olanı, efendisinin(kayın) kızıyla nişanlıdır aynı zamanda. Eniştenin 18 yaşındaki genç kızı da, bu gence karşı derin bir aşk beslemektedir. Yani evlatlık olan bu genç, hem annenin ağındadır, hem annenin kızının derin bir aşkıyla karşı kaşıyadır, hem de efendisinin kızıyla nişanlıdır.
Bizim ihtiyarlar, eşleri tarafından boynuzlanırken, konak entrikanın ve tutkulu aşkların içerisine gömülmektedir.
 
*
 
Eşler arasında 15-20 senelik yaş farkı olması Osmanlı toplumunun bir âdetiydi. Erkeğin kadından 15-20 yaş büyük olmasına özen gösterilirdi.
Sanırım bunun sebebi de kadının erkeğe göre daha çabuk çökmesiydi. Böylelikle erkek ihtiyarlasa da, kadını daha dinç olarak duracaktı. (Kadının bir seks metası olarak görüldüğünün bir kanıtı.)
 
Evlenecek kadın ve erkek arasında 3-5 yaşın haricinde pek bir fark olmamalıdır. Eşler yeniyken de denk, yani gençken de denk, yaşlıyken de denk olmalıdır; beraber eskimelidir, yani anca beraber kanca beraber diyerek beraber solmalıdır eşler.
Eşler arasında fazla bir yaş farkı varsa, aldatılmak yani boynuzlanmak haktır. Bence bu ayıp değildir, günahta olmamalıdır, çünkü suç yaşayan cehâletindir.
 
*
 
Aşk, en lezzetli duygu olduğu kadar, en yakıcı, en keskin, en kör duygudur.
Aşk, imkansızlıkları imkana çevirir.
Aşk, ne ana-baba dinler, ne de evlat...
Aşk, ne Tanrı dinler ne de din...
 
Aşkın neler yaptırabileceğini görmek için, bu romanı okumalısınız.
 
*
 
Hüseyin Rahmi'nin kitaplarını genelde Everest Yayınları yayımlıyor.
Everest Yayınları, 2015 yılında kitap kapak tasarımlarında yeniliğe gitti; bu yenilik bazı Hüseyin Rahmi romanları içinde yapıldı.
Kapak tasarımlarındaki bu yenilik Hüseyin Rahmi kitaplarına âdetâ lezzet kattı. Evet, ilgi çekmek adına kitap kapakları çok önemlidir. Örneğin kapağı ilgisini çektiği için kitap alan biri, kitabın içeriğini de çok beğendiyse, bu durum kitaplara karşı bir sempati kazandırmış olmaz mı? Yüreklerin edebiyata ısındırılmasını sağlamak için destekliyorum kitap kapağı yeniliklerini.
 
Everest Yayınları, kitap dilini biraz günümüz Türkçesine sadeleştirmiş, ama bu işlem orijinalliği pek bozmadığı gibi lezzette katmış kitaba.
 
*
 
Kitap 430 sayfa...
 
Öneririm herkese...
 
-Mustafa Yıldırım - 08.03.2015
 
Toplam blog
: 480
: 715
Kayıt tarihi
: 03.11.12
 
 

Konyalıyım. Edebiyat okudum. Amatör yazar ve şairim. ..