Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mayıs '16

 
Kategori
İstanbul
 

Modalı

Modalı
 

Nostaljik takılanlar, bu tramvayla özdeşleştirirler kendilerini...


Doğduğum şehir İstanbul'a, yerleşmek üzere geldiğimiz 8 Temmuz 1992'den beri, Anadolu yakasının en sevdiğim, günün birinde oturmak, yaşamak istediğim birinci semttir Moda. İnsan, neredeyse 23 yıldır her fırsatta gittiği, her anını yakaladığında kaçamak yaptığı bir yerin sakinlerini, izleye izleye bir derece de olsa, tanıyor. Bu tanışıklığımıza dayanarak, Modalıyı anlatmak istiyorum size bu yazıda:

Çok eskileri, yani atadan, babadan Modalılar, son derece alçakgönüllü, ölçülü, mesefali. Klasik giyinmeyi, ağırbaşlı davranmayı tercih ediyorlar. Güngörmüş. görmüş geçirmiş tavırlılar. Halleri, jest leri, mimikleri, biz buranın yerlisiyiz yavrum. Başın sıkıştığında bize gelebilirsin, güvenebilirsin, diyor.

Sonraki kuşak, yani Modalılığı aileden gelenler çeşit çeşit: Bunların bir bölümü, son derece özgüvenli, hatta biraz kendini beğenmiş denebilir. İç dünyasıyla, kimliğiyle, kişiliğiyle barışık tipler. Yaşama güvenle yaklaşıp, geleceğe  umutla bakıyorlar.   Yarından beklentileri oldukça yüksek. 

Kronik kuşkucuları... Aristokrat davranışlı... Yabancı saydıklarına, sandıklarına karşı, bazen açık, bazen gizli bir endişe sarıyor ruhlarını. Söylenenlere, duyduklarına çok itibar etmeyip, öznel deneyim ve birikimlerini her şeyden üstün tutarlar. Hani ne desen, ben bunu da biliyordum, diyecek gibiler.

Geldik şimdinin Modalısına:

Esnafın; yerlisini , rehber edinebilirsin kolayca. Adım adım, santim santim bilir muhitini. Yeni gelenleriyse, kendi alemlerinde, başka bir gezegenden ışınlanmışlar oralara! Ne seninle ilgililer, ne kendilerinden haberdar!.. 

Genci ya atak ya çekingen... Hiperaktiflikle asosyallik, içine kapanıklık arasında gezinir çocukları...

Arsızı, uğursuzu, görgüsüzü, ayısı, efendisi; benim gibi kıyısına köşesine tutunmak, iz bırakmak isteyeni mi ararsın, yoksa yazar, çizer, ressam, heykeltıraş, sanatçı, entel, dantel, lümpen, okumuş, kültürlü, zırcahili mi? İçip içip nara atanı da bulunur, sevgilisine şiir okuyup, şarkı döktüreni de...

Geleneksel yemekler yapanı da var, üç çeşit tabldot yiyeni de. Yazları, çekirdek çitlenir hala. Kışın, yağmurlu soğuklarında boş boş gezinilir.

Kimi, nostaljik tramvayına meftun, kimi, eski Amerikan arabalardan bozma sarı dolmuşlarını sayıklar; sanki donmuş, durmuş bir geçmişin, 70'lerin, 80'lerin yolcusu... Dilinde tek bir nakarat: "Ah eski Moda! Vah eski Moda! Nerde kaldı o güzel, mutlu günlerimiz!" Tıpkı güzel Anadolu'mun bütün yaşlı, yorgun insanları gibi... Geçmişi günden ayrı tutarlar. Sanırlar ki... Çağırmakla gelir dün!.. Bilseler de kabullenemezler gerçeği...  

Tepede, denizi kuşbakışı seyreden banklarda; kafa dinleyen, benliğini sorgulayan, dalgın dalgın mavi suları izleyenler... Dondurmacı Ali'de, Moda Çikolatacısı'nda kuyruk olmuş, salkım saçak sırasını bekleyenler... Modern, şık, salaş, otantik mekanları, cafe ve barları mesken edinenler... Küçük, büyük Moda burunlarında, çay bahçelerinde hasbihal edenler... Seyrek rastlanan sahaf gezginleri... kahve tiryakisi mi arıyorsun, nargile çeken mi, ya da gezmeye meftun turist gurupları mı? Tarihi meklanları inceleyenler bi yanda, hiçbir şeyden habersiz, dünyadan ipini koparmış, yarı uyur yarı uyanık bilinç yoksunları öte yanda...

Kısacası, ne ararsan var Moda'da. Yeter ki sen, ne aradığından haber ver.

Her şeye rağmen, başkadır Moda. Tıpkı minicik bir yüzölçümüne sıkışmış binbir çeşit insanı gibi...

 

Not: Yazıda kullanılan görsel internetten alınmıştır.

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..