Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Kasım '06

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Modern çağda karanlık günlerden kalma kölelik

Modern çağda karanlık günlerden kalma kölelik
 

Köle Karşıtlığı Örgütü çok kısa bir süre önce Britanya’da köleliğin kaldırılmasının 200’üncü yıldönümünde “acı” bir rapor açıkladı. Bu raporun sonuçlarına bakıldığında gerçekten durum çok acı.

Dünyada çoğu çocuk 12 milyon kişinin köle olduğunun açıklandığı rapora göre 8.4 milyon çocuk köle bulunmakta. Yine bu rapora göre Sudan’da iç savaşın patlak verdiği 1983 yılından bu yana 10 binlerce kişinin kaçırılarak köleleştirildiği, Burma’da 100 binlerce kişinin tarım işçisi, orduda görevli yada inşaat işçisi olarak çok düşük ücretlere veya ücretsiz çalıştırıldığı, Arnavutluk ve Moldova gibi ülkelerden çalışmaya gelen kadınların ise Fransa, İtalya ve Britanya gibi ülkelerde hayat kadınlığına zorlandığı, Meksikalı erkeklerin de ABD’deki tarlalarda çalıştırıldığı belirtilmiş. Çocukların büyük bir kısmının da çocuk pornografisi tuzağına düşürüldüğü açıklanmıştır.

Şimdi bu acı tablo karşısında insanın aklına kölelik hala devam etmekte mi, ediyor mu sorusu gelmeli? Evet ne yazık ki modern çağda şekil değiştiren ve daha tehlikeli bir kölelik ticareti yapılmaktadır. Yani kölelik şekil değiştirerek aynı utançla devam etmektedir. İşin tuhafı da yüz yıllar önce ilkel dönemde yapılırken şimdi ilkel olmadığımızı söylediğimiz bir dönemde yasal olmadığı halde yapılabiliyor olmasıdır? Türkiye’deki duruma baktığımızda da durumun fazla bir farkı yoktur. Sayılarla ne kadar ifade edilebilir bilmiyorum ama dilencilik yapılmak için kaçırılan çocuklar, Moldova, Ukrayna gibi ülkelerden kaçırılarak getirilen fuhuş batağına sürüklenen kadınlar, şimdilerde pornografi ticaretinde kullanılan çocuklara baktığımızda bizim ülkemizde de durumun ciddiyetinin büyük boyutlarda olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin 1 milyon kölenin Afrika’dan ABD’ye ve Karayipler’e taşınmasında kullanılan Liverpol limanı 1999’da utanç verici köle ticaretinden kâr ettiğinden dolayı İngiltere Kilisesinde 2006 Şubat’ında pişmanlık beyanatında bulunmuştu. Peki bu beyanatlar, önlemler bu gidişe dur diyebilmiş mi?

Medyaya yansıyanlara ve bu raporlara bakıldığında durumun değişmediğini üstelik daha ciddi boyutlarda olduğunu görüyoruz. Yani kısacası günümüz dünyasında da hala karanlıktan kalma günleri yaşıyoruz. Savunmasız insanlar birilerinin rant aracı olmaya devam ediyor. 2000’li yıllarda bu utanca bizlerde sanırım seyirci kalarak ortak oluyoruz. Ne yapabiliriz dediğinizi duyar gibi oluyorum? Açıkçası bu sorunun cevabını ben de tam olarak bilemiyorum. Bildiğim bu utanç tablosuna ortak olmamamız gerektiği. İnsan hakları savunucularına, Sivil Toplum Örgütlerine burada büyük görevler düşüyor. Benim amacım burada durumun ciddiyetini bir kez daha gözler önüne sermekti. Köle ticaretinin karanlık yıllarda kalmadığını medeniyet dediğimiz yaşadığımız yıllara da damgasını vurduğunu göstermekti. Sanırım burada önemli olan bu gerçeği bilmek değil bu gerçekte olayın neresinde yer aldığımızı bilmek. Bu ayıba ortak mıyız yoksa bu ayıba ortak olmamak adına ciddi çabalar içerisinde bulunuyor muyuz? Bence önemli olan bu gerçeğin neresin de yer aldığımız.

Aslında bu konu bu kadarla da sınırlı kalmıyor bence şimdilik konunun rakamlarla tespit edilen boyutunu vermekle yetinmek istiyorum ileride ki yazılarımda daha farklı bir boyutta konuya tekrar değinmek istiyorum. Çünkü bana göre kölelik dünyada şekil değiştirerek hatta bir çok insanın özellikle kadınların ve çocukların bilerek yada bilmeyerek içinde olduğu bir hal almış durumda. Örneğin bana göre genelevler devletlerinde desteklediği şekil değiştiren birer yasal köle evleridir.Yine kimilerinin hayat kadınlığını, metres olarak yaşamayı kölelik olarak kabul etmediğini kimilerinin ise hayır her ikisi de birer kölelik çeşidir dediğini düşünürsek bu konunun çok daha derinlere inilerek incelenmesi gerektiğine inanıyorum. Bu yüzden bu konuda daha ciddi çalışmalar yaparak dilim döndüğünce konuyu ele almak istiyorum. Eğer kişisel sorumluklarımızdan biri de konulara dikkat çekerek o konuyu gündeme getirerek toplumsal sorumluluğa ortak olmak ise böylesine önemli bir konunun çok daha derinlere inilerek gözler önüne serilmesi az önce söylediğim gibi konunun neresinde yer aldığımızın da cevabı olur diye düşünüyorum.

 
Toplam blog
: 295
: 3718
Kayıt tarihi
: 01.10.06
 
 

Milliyet Bloğa nasıl geldim ve nasıl yerimi aldım bilmiyorum. Sanırım uzun yıllar okuduğum bölüml..