Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ağustos '11

 
Kategori
Deneme
 

Modern yaşamın insana ettikleri

Modern yaşamın insana ettikleri
 

Mağaraların önü bayram yeri gibiydi o gün;
Avcılar ve balıkçılar bereketli bir gün geçirmişlerdi...
Herkes kendisinde olanın fazlasını veriyordu diğerlerine...
Kadınlarda en olgun meyvelerle doldurmuşlardı meydanı…
Yağlı etleri doyasıya yemiş ve silivermişiz ellerimizi koltuk altlarımıza…
Mağaranın önünde oturmuşuz hep birlikte, güneşin keyfini çıkarıyoruz...
Bir tek başımızda dolaşan bitlerin tatlı kaşıntısı hareketli kılıyor bizi...
Ufacık yerlerimiz dışında bedenlerimiz çıplak…
Yaz günü, Akdeniz güneşinin alevi yansıyor taşlardan yüzümüze…
Gece ay ışığı, yakamoz üstüne yazıyoruz düşlerimizi.
Bir bavul gelse şimdi göklerden diyoruz; 

Ve geliyor bavul…
Başlıyoruz bavulu boşaltmaya...
Önce yolları açıyoruz, malum yol medeniyettir!
Yolların kenarına evler yapıyoruz...
Suları bağlıyoruz evlere...
Ev dediğin gece ışıksız olmaz diyoruz…
Evlerin içini dolduruyoruz bilindik eşyalarla...
Bütün dolapları da ağzına kadar yiyecekle tabi ki...
Kapıların önüne arabalar koyuyoruz...
Şehirleri çoğaltıyoruz...
Şehirleri birbirine bağlıyoruz karadan, denizden...
İnsan mutlaka uçabilmeli diyoruz sonrada…
Bunları yaptıktan sonra çağırıyoruz meydana insanları...
‘’Gelin, buralar sizin, artık burada yaşayacaksınız!
Ne soğukta üşüyeceksiniz, ne sıcakta terleyeceksiniz...
Karanlıktan korkmayacaksınız…
Temiz pak bir yaşamınız olacak...
Hastalık öldürmeyecek, sakatlık süründürmeyecek…’’ 

Çığlık çığlığa koşuyor insanlar evlere...
Bir paylaşım savaşı başlıyor ve ilk kan dökülüyor...
Bu savaş işte o gün bu gündür devam eder durur…
Çünkü insanlar toplanıp da birbirinin gözüne yüzüne bakmıyor artık…
Bir ‘’şehrin’’ katili diğer ‘’şehrin’’ kahramanı…
Yetimlerin, sevgililerin ve anne babaların gözlerine bakmak zorunda kalmıyor artık katiller! 

Yerleşenler sonra bir şey aramaya başlıyorlar...
Göz göze oldukları, bir sesle yanında olabildikleri insanları aramaya başlıyorlar...
Telefonla, televizyonla, gazetelerle, mektuplarla ve internetle yardımıyla hem de...
Her tür yolla, yanındaki insanları aramak saplantı oluyor insanda…
O mağaralardaki insanlığı aramaya başlıyor insan…
Oradaki doğaya karşı verilen yaşamı aramaya başlıyor.
Orada yaşayan insanları aramak insanın temel görevi olmaya başlıyor...
O eski insanlardan kalan bir kemik parçası, bir diş, bir kolye üzerine kitaplar yazılıyor…
Bir su kabı, bir tuvalet taşı kutsal bile olabiliyor… 

Başarı mı? Evet insanın başardığını kabul ediyorum…
Kendisine cinnet geçirten korku ve yalnızlık uygarlığını kurmayı başardı insan…
Yıldırımdan korkardı; Şimdi tanrıdan korkuyor, cehennem ateşi daha bir beter yıldırımdan…
Büyücülerden korkardı şimdi hukuktan korkuyor…
Düşmandan korkardı şimdi dostlarından korkuyor…
Karanlıktan korkardı şimdi üzerine dönen projektörlerden korkuyor…
Açlıktan korkardı şimdi yediği yemeklerden korkuyor…
Cehaletten korkardı şimdi en büyük düşmanı bilgi…
Yitirilmiş cenneti kazanılmış dağlarda aramak galiba insanın kaderi...
Kibrimizden bize küsmüş kalpleri (ki en çok sevendirler) anımsamak değil mi zaman?
Hep öyle değil mi zaten yaşam; Kazanılan kulelerden terk edilmiş kulelere bakmak değil mi? 

 

 
Toplam blog
: 615
: 948
Kayıt tarihi
: 25.06.10
 
 

1959 Denizli doğumluyum.. İ.Ü. İktisat Mezunuyum.. Emekliyim ve hala çalışıyorum.. Yaşam bizden önce..