Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Kasım '12

     
    Kategori
    Blog yazarları tartışıyor!
     

    Modernizm - Medeniyet - Türkiye

    Dünya siyasi, ekonomik ve kültürel coğrafyasının yeniden şekillenme sürecine girdiği iddia edilen şu dönemde yoğun bir şekilde ince hesaplar, yeni ortaklıklar ve stratejiler yapılmaya başlandı. Kendi iç çekişme ve tıkanıklıklarından fırsat bulabildiğinde Türkiye’nin de yeni uluslararası stratejileri ile bu sürece dahil olmak istediğini gözlemliyoruz. Ancak ne zaman bu konular konuşulmaya başlansa modernizm ve medeniyet hakkında fikir ve uygulama safhasında farklılıklar ortaya çıkmaktadır.

    Konu özellikle Türkiye olunca bu fikirsel tartışmalar şizofrenik bir hal almakta. Başlangıç noktasında herkes modern bir toplum ve ülke noktasında hem fikir. Fakat bundan ileri bir adım atıldığında mutabık kalınan bir zeminin kalmadığını görüyoruz. Çünkü bir yanda genç, dinamik ve Kemalist devrimle modern dünyaya yaklaşan bir Türkiye vizyonunu savunanlar var. Diğer yanda ise genç, dinamik ancak köklü bir medeniyetten beslenen Türkiye tezinin tarafları mevcut.

    Bu iki farklı düşünceyi kabaca süzünce bile meselenin aslında modernizm algısındaki farklılığa ve beslenilen medeniyeti kabul noktasındaki tutum değişikliğine dayandığı aşikâr. Çünkü genç ve dinamik bir ülke konusunda her iki fikrin savunucuları hem fikir. Tam bu noktada modernizme ve medeniyet kavramına bakış açılarının tartışılmasından yanayım.

    Kemalist düşünceyi tezlerine ekleyenlerin, modernizme ulaşmayı amaçlayan stratejilerinde Avrupa’yı referans aldıklarını söyleyebiliriz. Devrim süreci boyunca uygulanan inkılaplar bu düşüncenin dayanağını oluşturmaktadır. Bu devrim inkılapları gerçekleştirilirken beslenilen medeniyete ait değerler yok edilerek yerlerine Avrupai alternatifleri getirilmiştir. Dolayısı ile geçmişle bağı koparılan topluma modernizm aşısı yapılmıştır. Yapılan bu aşının tutup tutmadığı bugünkü toplum yapısından ve strateji belirlemedeki yaşadığımız sıkıntılardan yola çıkarak değerlendirilip farklıca yorumlanabilir.

    Kemalizmin,  beslenilen medeniyeti yok sayarak Avrupa referanslı modernleşme ve çağdaşlaşma girişimi, Türkiye’nin jeokültürel birikiminin ve zemininin kaymasına neden olmuştur. Çünkü tam manasıyla tutmayan aşı ülkeyi ‘ne batıdan bakıldığında tam batılı ne de doğudan bakıldığında tam doğulu’ karmaşasıyla yüz yüze getirmiştir. Samuel Huntington’a göre bu durum ‘batı ile uyumlu’ seçeneği yerine ‘batılı’ seçeneğinin tercih edilmesinden kaynaklanmaktadır. Aynı tezinde Samuel Hungtington, Türkiye’ye Japonya’yı örnek göstermekte ve Japonya’nın ‘batı ile uyumlu’ tercihi ile ithal medeniyet yerine kendi kültür ve kaynaklarından beslenen modernleşme çabası ile Uzak Doğu’nun önemli bölgesel aktörlerinden biri haline geldiğini savunmaktadır.

    Köklü medeniyetin kuşatıcı özelliklerini tezlerine konu edinenler ise Kemalist Devrim’in başta demokrasi gibi toplumu oldukça ileri seviyelere taşıyan özelliklerini geliştirmeye ama aynı zamanda Orta Doğu ve Balkan topraklarında yaşayan nüfus ile ortak olan kuşatıcı kültürlerini yok saymadan yeni stratejilerin belirlenmesinden yanalar. Görünen o ki yıllardır Avrupa kapısında beklemek ve ‘bizim gibi değiller’ yargısı sebebiyle kabul edilmemek bu tezin üretilmesine ve kabul görmesine dayanak oluşturdu.

    Hangi tez sürdürülüp yeni bir konjonktür oluşturulur henüz belli değil ancak uzun süredir arada ve yalnız kalmışlığımızın oluşturduğu etki ile ürettiğimiz‘köprü ülke’ kavramını savunmaktan vazgeçmek en akıllıca olanı görünmektedir.

     
    Toplam blog
    : 1
    : 659
    Kayıt tarihi
    : 23.10.12
     
     

    İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğrencisi. Ekonomi ve politika meraklısı. ..