Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ekim '07

 
Kategori
Tarih
 

Modernizm açısından Osmanlı'dan günümüze kimlik ve büyük devlet sorunsalı..

Modernizm açısından Osmanlı'dan günümüze kimlik ve büyük devlet sorunsalı..
 

Bugün “Büyük Dünya Devleti Kimliği”ni kaldırmakta zorlanan siyasi kadrolar döneminde Türkiye neredeyse ikinci lige düşme tehlikesi ile karşı karşıyadır. Toplumun önemli bir kesiminin büyük politikalarda siyasi kadrolara güveninin kalmamış görüntü vermesi bütün umutların orduya dönmesine neden olmaktadır.

Günümüzdeki gelişmeleri ele alırken sorunları ve çözümleri yaşanan kaos-çözüm çerçevesinde görmenin problemler yaratacağı düşüncesindeyim.

Bugünkü temel yanılgı, problemlerin kökeninin Osmanlı devletine kadar dayandığı hissidir. Bu durum, cumhuriyet döneminde kadroların Osmanlı ile hilafeti bir ve aynı görmeleri sonucunda ortaya çıkan bir resim gibidir. Hilafet hiç bir zaman Osmanlı resmi ile bütünleşmemiştir. Osmanlı, problemlerin değil, çözümlerin ve ilhamın kaynağı olması gerekmektedir.

Bu görmenin sonucu olarak genç cumhuriyetin yeni kuşakları Cumhuriyeti sanki gökten zembille inmiş bir değer gibi görmeye başlamıştır. Osmanlı’nın devasa kimliği bir tehlike ve öcü gibi değerlendirilerek bir ulusun geçmişi ile bütün bağları koparılmış gerçekte ise diplomasiden ekonomiye kadar Osmanlı’nın bütün değerlerine genç Cumhuriyet sonuna kadar sahip çıkmıştır. (Genç Türkiye Cumhuriyeti borçlarını bile son kuruşuna kadar ödeyerek tam bir Osmanlı mirasçısı olduğunu kanıtlamıştır.)


Osmanlı ile gönülde bağlılık, güncel yaşamda kimliğin reddedilmesi eski Osmanlı topraklarında yaşayan soydaşlarımız ve yeni Türk devletine gönül verenleri de hayal kırıklığına uğratan bir nedene dönüşmüştür. Dış topraklarda yaşayan Türkler baskılara uğramış, özgürlükleri ellerinden alınmış, bütün bunların sonucunda da kendilerini ait hissedebilecekleri onları saracak bir büyük kimliğin eksiğini yüreklerinde hissetmişlerdir. (Bu konuda özellikle batılı devletler, Sovyetler baskıyı bir devlet politikası olarak sürdürmüştür.) Batılı devletler sınırları içerisinde yer alan Türklere inanılmaz baskılar uygularken yeni Türk Cumhuriyeti hedefini batıcı bir felsefeye yerleştirmiştir. Modern düşüncenin sadece batılı, batıcı olduğu fikri yanılgısı o zaman çok yaygındı.


Atatürk’ten sonraki Cumhuriyet kadroları “Büyük Dünya Devleti” kimliğini taşımakta zorlanarak ancak misak-i milli sınırları içindeki devlet ve toplum yaşamından kendilerini sorumlu tutmuşlardır. (Bu kadroların yapabilecekleri en büyük hata idi) Başta Avrupa olmak üzere içinde Sovyetlerin de olduğu batılı grup yeni Cumhuriyetin Misak-i milli dışında bir istek ve arzusunun olmamasından dolayı büyük ölçüde rahatlamış ve Türkiye dışındaki topraklarda Türk topluluklara önemli eziyetler gerçekleştirmiştir.


Bunun “Büyük Dünya Devleti” kimliğini kaldıramayan küçük kafalı yeni Cumhuriyet kadroları ve bürokratlarına bağlı olduğunu belirtmiştik. Yapılması gereken ise ulusal sınırlar içindeki Türkleri mümkün olduğu kadar gelişmiş, modern topluma dönüşmesi hedefi konulurken bu sınırlar dışında kalan Türkleri de kendi vatandaşı olarak belirlemek ve benimsemekti. Aslında o toplulukların tamamı bir Türk kimliği ve pasaportu özlemi ve hasreti içerisinde ömürlerini geçirmişlerdir.


Bütün düşünceler ve başlar Misak-i Milli sınırlarına dönünce güçlenmek yerine kaos ve karmaşa daha da artmış olduğunu çok sonraları anlayabildik. Bu durumdan yararlanan devletlerin tamamı bu sınırların içine odaklı toplumumuzu içine alacak gizli servis organizasyonları, karıştırıcılık, ayrımcılığın hedefi olmak zorunda kaldık.


Aydınlar, batılı olunmadan modern olunamaz korkusu ile batı kavramlarını taklityaşam felsefesine, yüzyıllardır süren hesaplar nedeniyle İran’ın ve Ermenistan’ın iç karıştırıcı stratejilerine, yüzyıllardır Anadolu Müslümanlığı ile savaşan Arapların da Araplaştırma politikalarına hedef olduk. Son olarak ta önce demokratik talepler adıyla, sonra etnik ayrımcılık şimdi ise belirsiz bir zeminle ayrılıkçılık misak-i milli sınırları içinde ciddi kaoslara neden olmaktadır.


Batı taklitçiliğini getirdiği kimliksiz aydın kadrolar, Arap sermayesi destekli din eksenli siyaset yapan kadrolar ve batı gizli servisleri destekli ayrılıkçı terör yine de bu coğrafya da bugüne kadar korkulan ve beklenen ayrıma ve parçalanmaya yol açmamıştı. Bunda liderlerinde olmayan “Büyük Dünya Devleti” genlerini taşıyan Türk toplumu her dönemde uçurumun kenarına geldiğinde kullandığı sağduyusuyla devleti yeniden düze çıkarabilmiştir.


Bugünün siyasi kadroları da Cumhuriyet döneminin en zayıf kadrolarıdır. Benlikleri net değil, sisli ve bulanıktır. İnançtan gelen taviz verme özelliklerini kullanan batıya karşı güçsüz durumdadırlar. Hiç bir konuda bir kesinlik ve duruş sergileyememektedirler. (İnanç eksenli duruşların temel problemi budur) Arada kalmış kimlikleri nedeniyle ne İsa’ya ne de Musa’ya yaranamamaktadırlar. Duruşlarındaki güvensizlik, diplomasi, gelenekler ve ekonomi dahil her alanda belli olmakta ve sırıtmaktadır. Bugün beden dillerini incelediğiniz bu politikacıların giderek omuzları düşmekte, takke düşüp kel görünmektedir. Bugünkü kervancıbaşılarımız bu yolculuğu kaldırabilecek, "Büyük Devlet Kimliği" ile toplumumuzu modern yaşam gereklerine götürecek yüksek bilince sahip değillerdir.


700 Yıllık geleneğe dayalı bir devleti sadece ekonomik başarıyla ve toplumun belirli bir kesiminin inançlarına dayanarak inanç eksenli olarak yönetemezsiniz. Cumhuriyetin oturmuş kurumlarının o güne kadar gelen başarılarının üzerine eklenmiş büyük borçlar, “Arap” sermayesi desteği sadece geçici bir başarı görüntüsü verebilir. Baktığınızda ekonomi (o da şüpheli) dışında hiçbir alanda bir büyük devletmiş gibi davranamamaktayız. Toplumda Amerika ile yapılmış olduğu düşünülen gizli anlaşma görüntüsü bugünkü siyasi kadroların omuzlarını her geçen gün daha da aşağı düşürmektedir.


Çözüm başta 2009 yerel seçimleri olmak üzere “Büyük Devlet Yönetimi” ve Büyük Türk Ulusu kimliğinden uzak bu kadroların yerine halkın sağduyusu ile yeni, modern, yüksek kimlikli yeni kadrolar getirmektir. Bu kadrolar bugün herkesle çatışma ve aykırılık içindedir. Her şeyi bir iddia ve güç gösterisi ile çözülmektedir. “Büyük Devlet” bu davranış kalıplarını kullanmamalıdır.


Bu ve birçok nedenle toplum devletine, geleceğine vr modern yaşam değerlerine sahip çıkarak daha zengin ve uygar bir ülke yaratabilir.

 
Toplam blog
: 202
: 994
Kayıt tarihi
: 29.06.07
 
 

Sosyal medya danışmanı, grafik tasarımcı.  ..