- Kategori
- Gündelik Yaşam
Mola
Güneşin doğuşunu fark etmemden hemen önce, bir saksağan ağaçtan boşluğa balıklama süzüldü
Keyif aldığı her halinden belliydi, tekrar tekrar aynı hareketi yaptı.
Bilmiyorum belki aynı kuş değildi, bana öyle geldi
Saat sabahın 6’sı.
Cümlelere o saksağan gibi ortadan dalmasam, bir türlü başlayamazdım bu yazıya
Balkondayım, güneş hafiften yüzünü gösteriyor
Eskisi gibi sık yazamıyorum, uzak kaldım çoğu şey gibi
Gidip gelen ruh halim yazdıklarımı yayınlamaya pek müsait değildi.
İnstagram biraz daha kolaydı, hiç bir şey yazmadan da bir fotoğraf koyabildim ya da hikayemde bir manzara paylaştım.
Bazen ara vermek gerekiyor
Kendine gelmen için ya da kendini bulman
Aynı aşk gibi…
Yazmak da gerçi bir nevi aşk değil mi?
Bu yüzden değil midir ilişkilerin grafiğindeki eğrinin bazen dibe vuruşu
O doymuşluk hissinin o tutkulu şeyi durağan hale getirmesi
Uzun yolculuklar mola ister, otobüsten inip bir nefes almak ister
Bir kahve alır; bir sigara yakarsın…
Yılın hangi mevsiminde olursa ol gecenin üçünde otobüsün durduğu o mola yeri soğuktur
Otobüsten ilk indiğinde o keskin soğuk ama bir o kadar da ferah hava ciğerlerini doldurunca kendine gelirsin
Uzun bir aradan sonra kanının damarlarından geçirdiği oksijen o kadar iyi gelir ki canlanırsın, uyuşukluğun gider, gözlerin açılır.
Ama bir süre sonra üşümeye başlarsın, ışık hızıyla indiğin otobüse yine koşar adımlarla geri dönersin
Sen bu otobüsün yolcususundur.
Ferahladığını hissettiğin yer ise sadece bir mola yeridir…
Yine lafı ziyadesiyle uzattım, saat 9 olmuş
Balkondayım.
Güneş tam tepede, ısıtıyor.
İlk aşk misali, yakıyor.
Terler boşalıyor ensemden sırtıma…
Sıcaklığı iliklerime işliyor
Mola yerinin soğukluğu vursun istiyorum yüzüme
Derken o saksağan yine karşıdaki ağaçtan diğerine süzülüyor
Neyse ki ufak bir moladan sonra semte dönüş yapıyorum hayırlısıyla...
Geçen sürede neler oldu bilmiyorum ama bir saksağan gibi şu an balıklama dalabilirim hayata…