Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

mustafa kemal büyükmıhcı

http://blog.milliyet.com.tr/mihci47

04 Haziran '15

 
Kategori
Öykü
 

Mona bölüm - 11

Mona bölüm - 11
 

Binlerce yıl ötelerdeki bir gelecek...


 

Fermi arzu ettiği dönemece ulaşıyor.

MARN bölünüyor. Aydınlık hareketine ilgi artıyor.

Ali ve arkadaşlarını kurtarma planı netleşiyor.

MONA’nın yeni hali ve Kuzey Amur’daki tabii afetler sorun yığınlarının tuzu biberi oluyor.

“Uzaklardan iyilik yaptıklarını zannediyorlardı”

 

Fermi, Mira’nın evinin yakınında geniş bir araziyi, MARN’dan ömür boyu kiralamış, özellikle gençlerden seçtiği ekibi ile çay tarımına başlamıştı. Müzik aşığı Maldi ve güldürü ustası Neda da ekibin arasındaydı: evlenmişler ve bir de çocukları olmuştu, kendilerine uygun bir iş arıyorlardı. Ekibe katılmalarının nedenleri; Neda’nın Odo’da aldığı çay tarımı sertifikası, Maldi’nin doğayla iç içe bir yaşamı tercih etmesi ve Fermi’nin gösterdiği yakınlıktı. Fermi, “Aydınlık önderlerinin” yayınlarından öğrenip yapabildiklerini her fırsatta ekibine öğütlüyordu. Müşterisi giderek çoğalıyor, kazancının az bir bölümüyle yetiniyor, kalanıyla da ihtiyaç sahiplerini sevindiriyordu. Karısına ve kızına artık daha çok zaman ayırıyordu.    Dara’nın iyi bir eğitim almasına rağmen hala bir iş bulamayışına annesi kadar üzülmüyor, yeni işinin hayırlı olmasını diliyordu.

MARN yönetimindeki çekişme ve entrikalar, şirketi ikiye ayırmış; Fermi ailesinin bulunduğu bölgenin güvenliğini, MARN’dan kopan ve Kuzey Amur’un yaşam tarzını benimseyen MERNA üslenmişti. Bu değişim, aileyi çok kaygılandırıyordu. MERNA’nın baskıcı ve sömürücü kuralları, bölgede yaşayanları bezdiriyor, karşı hareketler gaddarlıkla bastırılıyor ve MARN bölgesine göçler artıyordu.  Bir bakıma bu bölünmeyi Hars körüklemiş; MERNA’nın başkanlığına da babası Cedan’ın arkadaşlarından biri getirilmişti. Hafızası yeniden yapılandırılan Cedan ise,  Gölgeliler’e karşı kullanılmaya başlanmıştı.

Hars bir süredir, MARN’da yeni bir yönetim tarzını kurgulamak için kolları sıvamıştı. Üst üste toplantılar düzenliyor, kristal piramidinki dâhil tüm bilgi bankalarını didik didik tarıyor, nefes alacak zamanı bile zor buluyordu. Kafasındaki model giderek şekilleniyordu: Kuzeyin yozlaştırıcı etkilerine karşı sağlam duran, bireylerin rıza gösterebileceği sürdürülebilir yeni bir toplum düzeni hedefliyordu. “Dediğim dedik, çaldığım düdük” alışkanlıklarını zaruri sınırlarına çekmek istiyordu... Kararlarına herkesin saygı duyacağı geniş katılımlı bağımsız bir hukuk sistemi olmalı; bu sistemin kuralları bir temsilciler meclisi marifetiyle konulmalı ve herkesi kapsamalıydı. İşleyiş; her geçen gün gelişse dahi yapay zekâlı makinelerin savunmaya yeterince fırsat tanımayan katı veürkütücü tutumlarından adım adım arındırılmalı, insan yargısı ön plana çıkarılmalıydı. Bu makinelerin denetimi dışındaki yöneticilerin akibetleri üstlerinin iki dudağı arasında bırakılmamalıydı. Zaten, oldum olası bu makinelere güvenememişti; bir gün insanoğlunun topyekün karşısına geçmeyeceklerini kim bilebilirdi ki, Gölgelilerin asi robotları yegane örnek olmayabilirdi... Kural koyanlar, adalet dağıtanlar ve yöneticiler özenle eğitilmeli; yetkileri yükseldikçe, yanlışa sapmayı caydıran cezaların dozajı da artırılmalıydı. Böyleşeyleri uzun yıllar düşleyegelmişti... Şimdi artık Başkandı ve MERNA safrasından da kurtulmuştu. ARCAD’ın deneyimlerinden de yararlanabilirdi ama disiplini birden bire elden bırakmak istemiyordu. Bir orta yol tutturup düğmeye basmıştı. İlk iş olarak, kontrolü altındaki şirketlerin başkanlarını güvendiği isimlerle değiştirdi ve seçilmiş yüzlerce genci ARCAD’ın eğitim kampüslerine yolladı. Adalet sisteminin yapılandırılmasında da Başkan Muur yardım edecekti.

Kendisini bekleyen diğer işler de vardı; biraz da onlara vakit ayırmalı, aynı konularda takılıp kalmanın getirebileceği şartlanmışlıklara meydan vermemeliydi. Hem raporunun sonuçlarını dinlemek, hem de Ali, Veli ve Reyna için uzn zamandır hazırlanmaya çalışılan kurtarma planını tartışmak için, Mira, Dara ve Fermi’yi sabah kahvaltısına davet etmişti. Yalnızca Güney Amur’da yaşayan kuş serenatlarının karışımından kurgulanmış geleneksel sabah müziği eşliğindeki, yeşil bitkiler ve deniz ürünleri ile bezenmiş kahvaltıda, Fermi’nin yanında getirdiği kendi ürünü olan çayı hep birlikte yudumluyorlardı. Mira, raporunu anlatmaya koyulmuş, sözlerini şu cümlelerle tamamlamıştı:

“Sayın Başkanım, gördüğünüz gibi, MARN’ın dağılmasına Kuzey Amur’un yozlaştırıcı etkileri sebep oldu. Bardağın dolu tarafından bakacak olursak, safralarımızı attık diyebiliriz. Şimdi, yeni MARN için “Aydınlık“ hareketine biraz daha kulak kabartmayı öneririm. Bence, kurallarımızın adil olup olmadığını bir an önce kontrol etmeliyiz; insana ve bizi bir arada tutabilen değerlere odaklanmalıyız. Başkan Muur’dan da yardım isteyebiliriz,  eminim esirgemez.”

Bu konuşma kocası Fermi’yi hayli etkilemişti: “Sayın Başkanım! İzninizle eşimi, bu sözlerinden ötürü tebrik etmek istiyorum. Yeni düzenimi ona borçluyum.” 

Hars’ın da hoşuna gitmişti:  “Ben de kutlarım Mira; güzel bir çalışma olmuş. “Aydınlık” hareketine çok vurgu yapıyorsun. Raporundaki söylemleri bana pek uymuyorsa da giderek ilgimi çekiyor.”

“Beğendiğiniz için teşekkür ederim efendim.”

“Gerçekten de safralarımızı atarak temizlendik. Bir bakıma babamı da kutlamamız lazım; bölünmemizin bir sebebi de onun entrikaları idi. Umarım bir bölünme daha yaşamayız.” 

Dara da dayanamadı: ““Aydınlık Önderlerinin” söylemleri, bir zamanlar babama da uymuyordu. Şimdi ise bizleri geçti; kendisi ile yarışıyor sanki. Değil mi baba?”

“Sayenizde kızım, başka türlü yapamazdım emin ol. Kendimi hala çok boş hissediyor, kaybettiğim yıllara hayıflanıyorum.”

Dara, kaçırılan Ali ve arkadaşlarını merak ediyordu: “Sayın Başkanım, arkadaşlarımızı şu “Ali kıran baş kesenlerden” nasıl kurtaracağız? Bir plan yapmışsınız galiba.”

Bir süredir karıştırdığı piramit kütüklerinden ötürü yabancısı olmadığı bu deyimi duymak Hars’ı gülümsetti:  “Farkında mısınız? Sözcüklerimiz giderek değişiyor yahu... Evet Dara! Bu gün sizleri davetimin ikinci nedeni de o. İlk adımı basit bir planım var ama sizlerin de görüşünü almak istedim.”

Fermi araya girdi: “Eskilerin yılların deneyimi ile pişirdikleri sözcükler lügatimizi zenginleştiriyor Hars... Umarım planınız, tereyağından kıl çeker gibi uygulanır.”

“Ne gibi yani?”

Dara anlamıştı: “Kimseye zarar vermeden demek istedi Sayın Başkan.”

“Onu garanti edemem, bizimkileri sağ salim çekip çıkarabilirsek yeter bence.”

Mira atıldı: “Nasıl bir plan Efendim?”

Hars bir çırpıda anlattı: “Öncelikle babamı kullanıp, Yunk’un Orba’ya[1] olan ilgisini bahane ederek, Org’u ve arkadaşlarımızı onun eğlence merkezine davet ettireceğim. Org ve korumaları eğlenirlerken harekete geçeceğiz... Merkezin güvenlik birimlerini de şimdiden değiştirdim.”

Dara’nın aklına yatmamış gibiydi: “Kolay görünüyor sanki.”

Hars ekledi: “Yalnız, bir sorunumuz var; o da, bizimkilerin kollarına taktıkları güvenlik bilezikleri, Gölgeliler’in merkezlerinden kontrol edildiğini tahmin ediyoruz. Doğruysa bu iletişimi engellememiz lazım.” 

Çaresini Mira biliyordu: “Biliyorsunuz Başkanım, Mina-8’e yolladığınız ENİT modulü Orion araştırmaları için oldukça güçlendirildi. ENİT’le bu işi kolayca yapabiliriz.” 

“İyi fikir...   Aaa bu da ne?”

Masalarının yakınında değişen ışık tayfları içinde üç siluetin belirmekte olduğunu fark ettiler. Kimler oldukları seçilememekteydi. Sanki birileri ışınlanmaya çalışıyor ama başaramıyor gibiydi. Birisi Reyna’yı andıran siluetler bir süre sonra kayboldu. Bu sırada, R-50’nin MONA salınımının arttığını bildiren mesajını aldılar; ardından da, Ali’nin adaşının silueti ortaya çıkmıştı: “Uzaklardan iyilik yaptıklarını zannediyorlardı; henüz zamanı değildi, engelledim”.  Masadakiler dona kalmıştı; Hars, kızgınlıkla bir şeyler sormaya yeltendiyse de karşısında kimsenin olmadığını fark etti. Dara çok ürkmüştü:

“Sayın Başkan, bunlar ne demek oluyor? Bildiğim kadarıyla ışınlama henüz deneme safhasında. Karşımızda kimler var? Reyna sanki bir şeyler söylemeye çalışıyordu değil mi?”

“Diğer iki siluet belki de Ali ve Veli idi... Adamın sözlerinden ne anladınız? Çok ilginç; neyin zamanı değildi, uzaklardakiler de kim?”

Fermi’nin: “O üç kişinin buraya gelmesinin erken olduğu anlaşılıyor ama uzaklardakileri çözemedim,” şeklindeki çıkışını Mira yanıtladı:

“Belki de Orion’dakiler kim bilir.”

Bu konuşmalar Hars’ı germişti: “Bu günlerde anlayamadığımız şeylerden çok bunalmaya başladım. Bunları bir an önce çözmek zorundayız Mira. Kendimi akıntıda sürükleniyormuş gibi hissediyorum.”

Mira söze girmek üzereydi ki, R-50’nin Ali’den aldığı mesajı ile bir kez daha irkildiler: Mona salınımları Kuzey Amur’da büyük depremlere yol açmış, Gölgeliler’in barınakları büyük hasar görmüş, sarsıntılar Güney Amur’un içlerine kadar etkili olmuştu. Org ve tedavisi tamamlanan Reyna ağır yaralanmıştı. Orba, annesini ve kardeşini kaybetmişti. Ali, Veli ve Orba Ali’nin kontrol altına aldığı robotlarla birlikte yaralılara yerinde müdahale ediyorlar, Veli’nin enzimini ihtiyacı olanlara enjekte ediyorlar ve etrafı düzeltmeye çalışıyorlardı. Ali ve Veli ışınlanmayı hissetmişler ama bir anlam verememişlerdi. Bilinç merkezleri fay[2] yırtılması arasında kaybolduğu için asi robotlar hareketsizleşmişti. Yunk’un eğlence merkezi harabeye dönmüştü. Kuzey Amur’un batısındaki safari turizmi ile ünlü bir yarım adayı tsunamiler sular altında bırakmış, bölge genelinde talanlar başlamıştı.  

R-50 ve Mina-8 ekibi, yoğunluğu artan ve bir ara kesildikten sonra azalarak devam eden Orion iletişimini çözümlemeye uğraşıyorlardı. Elde edilebilen bilgiler artık analiz sınırlarını aşmıştı. Olaydan sonra Mona’nın uzak bir yörüngeye oturması ise ayrı bir bilmeceydi.

Mira’nın kaygısı yüzünden okunuyordu: “Şu anda ne diyeceğimi bilemiyorum. Karşımızdakiler kim? Dost mu düşman mı?”

Hars yine hızlı karar verme yetisini konuşturdu: “Başkanları toplantıya çağırsak iyi olacak. Dünya genelinde bir pozisyon almak ve Kuzey Amura da hemen yardım götürmek zorundayız. Bölgedeki karmaşayı yayılmadan söndürmeliyiz.”

Kalkıp Mina-8’e gitmeye karar verdiler. Hars’ın başkanlara tahsis edilmiş olan Marna’sına binmek üzereyken Fermi Yunk’un feryat eden sesi ile durakladı: “Fermi, çok kötüyüz, bölge darmadağın oldu, oğlum kayıp bulamıyorum, birileri bize yardım etmeli.”

Yanlarına acil yardım ekibi alarak Yunk’un eğlence merkezine uğradılar. Yunk kalan personeli ile birlikte, en azından sağlık ve gıda birimlerini ayağa kaldırmak için merkezin enerji santralini onarmaya çalışmakta, artçı sarsıntılar işlerini zorlaştırmaktaydı. Sağlık birimine Hars’ın Marna’sından enerji aktarımını ve malzeme naklini başlattılar. Yunk,  Fermi ve yanındakileri fark edince umutsuzluğu bir anda kaybolmuştu:

“Sizleri görünce yeniden doğmuş gibi oldum. Ne olur! Bir şeyler yapın Fermi!”

“Endişelenme, getirdiklerimizle acil ihtiyaçlarını karşılarsın, daha fazlası da yolda yarın ulaşır. Seni Başkan Hars ile tanıştırayım; şimdiki ve sonraki yardımlar için ona teşekkür et!”

“Sayın Başkan! Nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum, halimizi mazur görün, bizi onurlandırdınız. Yer sarsıntıları, lav akıntıları, tusunamiler, yoğun yağış ve yıldırımlar bölgeyi harap etti. Hayatta kalanlar birbirlerine saldırıyorlar.”

“Tanıştığımıza memnun oldum, isminizi babamdan duymuştum. Böyle felaketler sadece antik kayıtlarımızda bahsediliyor, hepimize geçmiş olsun. İnsanın inanası gelmiyor ama bunun da üstesinden geleceğiz elbette.”

Fermi’nin “Bunlardan ders almamız lazım, olayların sebepleri vardır. Bu felaket belkide iyiliklerin başlangıcıdır, neden olmasın,” şeklindeki sözleri Mira’yı biraz kızdırmıştı:

“Felsefenin sırası değil Fermi, vakit kaybetmeden Mina-8’e gidelim, afet bölgesini oradan tarayabiliriz.”

YUNK’u da alarak Mina-8’e doğru yola çıktılar. Hars’ın en yeni teknolojilerle donatılmış Marna’sı, bölgede süregelen yoğun manyetik değişimlerden ve elektrik yüklü bulutlardan rahatlıkla sıyrılmıştı. Mavi gökyüzünde Mona’nın küçülmüş ve güneş aydınlığından zor farkedilen siluetini,  uzayın karanlığına dalana kadar, hayret ve korkuyla izlemişlerdi...



[1] Orba: Gölgeliler’in başkanı Org’un yakınındaki çekici fiziğe sahip bayan güvenlik görevlisi.

[2] Fay: Yeryüzünü oluşturan kayaçların bir yüzey boyunca kırılması ve oluşan iki parçanın birbirine göre yer değiştirmesi.

 
Toplam blog
: 112
: 152
Kayıt tarihi
: 18.09.12
 
 

ODTÜ'lüyüm, makina yüksek mühendisiyim, vicdanı rahat bir memur emeklisiyim, iki çucuk babasıyım,..