Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

mustafa kemal büyükmıhcı

http://blog.milliyet.com.tr/mihci47

11 Haziran '15

 
Kategori
Öykü
 

Mona bölüm - 13

Mona bölüm - 13
 

Binlerce yıl ötelerdeki bir gelecek...


Ali ve arkadaşları kendilerini

Orion kuşağında bir yerde buluyorlar.

Orada yaşayan Olap’lılar,

Güneş sisteminin tarihçesini göstererek

yaklaşan bir tehdite karşı işbirliği öneriyorlar.

“İnsanın gücüne giden bazen hakkında hayırlıdır”

Dalgaların hışırtısı ile gözünü açtığında her zamanki bayılmalarından biri olduğunu düşünürken yabancı bir çevrede bulunduğunu farketti. Veli ve Orba da az ilerisinde kumsalda yatıyor, şaşkın şaşkın bakınıyorlardı. Etrafı birisi daha büyük olan iki güneş aydınlatıyordu. Yeryüzü ise Dünya’dakine çok benziyordu. Arkalarında, sanki balta girmemiş bir orman yüksek bir dağ yamacına uzanıyordu. Kuzey Amur’da kullandıkları giysiler üzerlerindeydi, sadece renkleri beyazlaşmıştı. Uzaklardan insanı andıran bir silüet, yaklaştıkça tanıdık bir görünüm alıyordu.

Orba’nın yüreği hoplamaya başlamıştı: “Aaa bu benim annem! Nasıl olur onu kaybetmiştik... (Annesi yanlarına geldiğinde) Anne, gerçekten sen misin? Nasıl geldin buraya?”

Anne benzerinin yanıtı gecikmedi: “Böyle bir ortamın sizler için daha kolay olacağını düşündük.  Sizi, Güney Amurda arayanların yanına göndermek istemiştik, henüz anlayamadığımız bir şekilde engellendik. Sinyallerimizi çözmenizi istiyoruz. Biraz yaklaştınız ama Ali’nin desteği lazımdı. Bu defa, tüm anahtarları öğretmek için sizleri buraya getirdik.”

Ali ise sorularını bir solukta peş peşe sıraladı: “Kimsiniz siz? Sinyallerimizi dediğinize göre Orion kuşağında bir yerde miyiz?   Nasıl geldik?”

Anne benzeri devam etti: “Evet Ali... Bizler Olaplarız, benim adım Raven, Olap konseyinin güvenlik senatörüyüm. Köklerimiz sizin sisteminizden gelmiş, sonra diğer uygarlıklarla karışmışız. Burası bizim üçüncü dünyamız; ilkini biz bozduk, ikincisinden ise kovulduk. Dünyanızdaki kavgalarınız tüm evren de de var; güçlü olan kazanıyor. Size de yönelen tehditler var; erkenden uyarmak ve yardım etmek istiyoruz.”

Bu sırada, ortam görüntüsü gidip gelmeye ve arka planda ürkütücü ortamlar görünmeye başlamıştı. Sanki bir görüntü paraziti oluyordu; bir süre sonra düzeldi.

Raven huzursuzlanmışa benziyordu: “Yine birileri karıştırıyor, fazla tutamayacağız...”

Orba dayanamadı: “Neler oluyor? Rüyadamıyız yoksa Ali?”

“Çevreyi istedikleri gibi düzenleyebiliyorlar galiba... Düşmanları da var sanki.”

Raven’in sözleri yatıştırıcıydı: “Endişelenmeyin! Her şey kontrolümüz altında. Şimdi gözünüzü kapayın! Kısa süreli bir şok hissedeceksiniz, korkmayın. Sizi rahat edeceğiniz bir bölgeye indireceğiz; orada, Reynayı da göreceksiniz, iyileşti.”

Dediğini yaptılar; vücutlarında garip bir çalkantı hissetmişler, yeni bir uyarıyla da gözlerini açmışlardı. Kendilerini, beyaz ışıkla aydınlatılmış duvarları hissedilemeyen geniş ve boş görünen bir mekânda buldular. Raven ile birlikte insan görünümlü ve beyaz giysili üç Olaplı da yanlarındaydı. Onlardan birinin bir el hareketi ile üç boyutlu bir uzay animasyonu ortaya çıktı. Animasyon Samanyolu galaksisine yaklaşıyordu ve bir süre sonra Güneş sistemi belirdi. Üçüncü yörüngedeki gezegen farklı görünüyor, dördüncü yörüngedeki de sanki Dünyaya benziyordu. Sistemin dış kuşağından gelen büyük bir gök cismi dördüncü gezegene doğru yol alıyordu. Gezegenden çıkan ışınlar cismin rotasını değiştirdi ve cisim üçüncü gezegene yöneldi. Çarpışmada cisim gezegenin içine gömülmüş ve gezegenden büyük bir parça fırlamıştı. Animasyon dondurulunca Raven açıklamaya başladı:

“Bu, üzerindeki yaşamı hazırlamak için Dünyanızın doğumu sayılabilir; fırlayan parça da sizin Mona dediğiniz uydu.”

Veli araya girdi: “Dördüncü gezegen Marsın geçmişteki hali olmasın?”

“Haklısın Veli… O zaman orada ileri bir uygarlık vardı.”

Orba, parçanın Mona olduğunu garipsemişti: “Mona o zaman çok şekilsizmiş.”

“Zamanla üzerine çarpan kayalarla büyüdü, yontuldu ve güzel bir yörüngeye oturdu. Dünyanızda sizden öncekiler ondan çok yararlanmıştı.”

Ali’nin kafası da allak bullaktı: “Mona sonra nasıl sabit bir konumda durur oldu? Birkaç gün önce de neden uzaklaşıp yörüngeye girdi?”

“Henüz birinci cevaba hazır değilsiniz; ama onu biz uzaklaştırdık.”

Orba’nın kızgınlığı yüzüne vurmuştu: “Mona uzaklaşırken bölgemiz de harap oldu, bu ne biçim yardım?”

“Uzak atalarınızdan sürekli azınlıkta kalanların ilgimizi çeken bir deyimi var: “İnsanın gücüne giden bazen hakkında hayırlıdır”. Kısa sürede daha iyi bir ekolojik-dengeye oturacaksınız. Ayrıca Mona, sizin bir anlamda zırhınız olacak.”

Sıra Veli’nin sorularındaydı: “Sistemimize gönderdiğiniz sinyal yığınlarından amacınız nedir? Kristal piramitten deşifre edebildiğimiz bilgilere neden benziyorlar? Bize yönelen tehditler nelerdir?” 

Ali, Ravenden önce davrandı: “Raven’e bakılırsa, bu gibi sorularımızın cevaplarını öğrenmek için buradayız. Öyle değil mi sayın senatör?”

“Evet, burada size lazım olacak diğer bilgileri de edineceksiniz. Ayrıca, kadim atalarınızın piramite koydukları bilgileri bizle paylaşmanızı istiyoruz; bizim de onlara ihtiyacımız var. Yine onların deyimi ile birlikten güç çıkaralım.”

Bu sırada Reyna’nın bir Olaplı eşliğinde yanlarına getirildiğini farkettiler. Çok sağlıklı ve neşeli görünüyordu. Raven devam etti:

“Bakın arkadaşınız iyileşti; eski sağlığının ötesinde bir kazanımı oldu. Kırk dokuz yerini onardık. Beyninde çözümleyemediğimiz ilginç bir bölüm var, umarız kendisine faydalı olur.”

“Selam arkadaşlar, sizleri yeniden gördüğüme çok sevindim. Kendimi eskisinden iyi hissediyorum. Sanırım şu anda size yaptıkları gibi, Olaplılar bana da önemli şeyler anlattılar. İsterseniz animasyona devam edelim,  eminim daha çok şaşıracaksınız.”

Veli anlayamamıştı: “Seni bizden önce mi getirdiler?”

Raven önce davrandı: “Evet Veli, acil müdaheleye ihtiyacı vardı. Yolculuğa zor dayandı, sanki bir yerden yardım aldı, kırk dokuz hasarının üçü yolda oluştu.”

Raven’in işareti ile animasyon kaldığı yerden devam etmeye başlamıştı. Bu sefer olaylar çok daha hızlı akıyor, detaylar anlaşılmıyordu. Bir süre sonra yavaşladı. Olaplının uyarısı ile yaklaşık bir milyon yılı atladıklarını öğrendiler. Dördüncü gezegen aynı görünümdeydi, üçüncü gezegen ise ona benzemişti.

Açıklamaları Reyna devralmıştı: “Mars uygarlığı; sulu meteorları çarptırarak Dünya’nın bu hale gelmesine katkıda bulunmuşlar, öte yandan da Mars çekirdeğindeki metal miktarının azalmaması ve ayrıca güneş kalkanları için çok çaba harcamışlar.”

Animasyon Dünyaya yaklaştırıldığında, ortadaki ekvator şeridine yayılmış büyük bir kıta ile birlikte kutuplardaki kıtaları gördüler. Dünya’nın yaklaşık yarıdan fazlası denizlerle kaplıydı. Yeryüzünde volkanik hareketler ve atmosferde yoğun buharlaşma baskındı; sıcaklık ortalaması kırk derecenin üzerindeydi.  Meteor yağmurunun ay tarafından tutulamayan küçük bir bölümü dünyaya çarpmaya devam ediyor, çarpanların etkisini atmosfer azaltıyordu.

Animasyon yeniden hızlandırıldı, zaman su gibi akıyordu. Yavaşladığında, Mars’dan binlerce cismin fırlatıldığını farkettiler. Raven, bunların Mars’dan dış uzaya açılan gemiler olduğunu söyledi; gezegeni boşaltıyorlardı. Gezegenin rengi de değişmişti. Takip eden hızlanma sonrasında da ürkütücü bir manzara ile karşılaştılar. Çapı neredeyse Mona’nın yarısı kadar olan büyük bir kütle ile birlikte farklı yönden gelen disk şeklindeki dev bir uzay gemisi Dünyaya yaklaşıyordu. Gemi, ışınlarıyla kütleyi parçaladıktan sonra yüksek bir yörüngede durdu. Kalın bir ışık huzmesi ile Dünyadaki bir yeri bir süre aydınlattı ve geldiği gibi hızlanarak uzayın derinliklerinde kayboldu. Aydınlatmanın herhangi bir etkisi hissedilmemişti. Olaplı, Raven’in açıklamaları için animasyonu bir kez daha dondurdu:

“Marslılar Dünyayı hazırlamak istemişler ama zamanı gelmeden ayrılmak zorunda kalmışlar. Göç edenlerin ne kadar başarılı olduğunu bilmiyoruz. Uzay gemisinin Dünyayı neden aydınlattığını da henüz çözebilmiş değiliz. Sizin piramitteki bilgiler belki yardımcı olabilir.”

Ali endişesini gizlemedi: “Piramitimizi daha biz yeterince tanımıyoruz. Bilgi yığınlarını deşifre edebileceğinizi bilsek de, bilgileri paylaşmak için size nasıl güvenebileceğiz?”

“Kaygılanma Ali, dostluğumuzu önce biz kanıtlayacağız.”

“Nasıl olacak bu?”

“Sinyallerimizdeki bilgileri öğrenip uygulamaya ve yararlanmaya başlayınca anlıyacaksınız. Sonra, ikinci adımı sizden beklemek hakkımız sanırım. Amacımız ortak çıkarlarda birleşmek.”

Veli razı gibiydi: “Bence uygun, nasıl öğreneceksek başlayalım o zaman.”

Diğerleri de Veli’nin görüşünü onayladılar. Başka bir Olaplı hepsinin başına cihazlar taktı, bir süre bekledikten sonra çıkardı ve Raven’e işlem tamam dercesine kafa salladı. Bir miktar baş ağrısı ve uyku hali ötesinde önemli bir değişiklik hissetmemişlerdi. Uykudan önce son hatırladıkları: Raven’in “Teşekkür ederiz, iyi yolculuklar, yine görüşeceğiz” sözleri olmuştu. Uyandırıldıklarında kendilerini Mina-8’de buldular..

 
Toplam blog
: 112
: 152
Kayıt tarihi
: 18.09.12
 
 

ODTÜ'lüyüm, makina yüksek mühendisiyim, vicdanı rahat bir memur emeklisiyim, iki çucuk babasıyım,..