Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Eylül '11

 
Kategori
Yemek - Mutfak
 

Mor abiyeli damak çatlatan patlıcanı Hünkârbeğendi!!!

Mor abiyeli damak çatlatan patlıcanı Hünkârbeğendi!!!
 

internetten alıntı


Benim can’dan aziz, çok değerli okuyucularım.

Bugünkü menümüzde mor abiyeli damak çatlatan patlıcan var.

Hani sofralarımızın, özellikle yaz aylarının vazgeçilmezi patlıcan.

Her ne kadar’’hiçbir faydası yok!!!’ ‘’Nikotin içeriyor’’ diye iftiralara uğrasa da!

Hangi tencerenin kapağını kaldırsak bir başka çeşidiyle haşır neşir olduğumuz, sırık ya da bostan gülü patlıcan, tüm muzipliği ile gülümser.

Kırağının bile çalmaya kıyamadığı patlıcan, tüm karalama kampanyalarına can siperane karşı koyar ve başköşeye kurulur.

Aleyhinde kampanya düzenleyenlere de lezzet kattığı nefasetlerle direnir.

Aynen, yüzyıllar önce padişahı bile fermanından vazgeçirdiği gibi!

Rivayet odur ki!

Uzun ve yorucu muharebeden galip çıkan padişah; sarayda kendine sunulan her sofrada patlıcanın mutlaka bir çeşidi ile karşılaşınca, mahiyetindekilere hiddetle bağırmış!

- Hele zındıklar!

- Bundan kelli yasaktır!

- Patlıcanla matlıcanla yapılan yemek istemezük!

- Mutfağa alanın da, pişirenin de vay haline!

- Derhal kellesi vurula!

- Aman hünkârım, etmeyin eylemeyin. Deseler de!

Padişah; Nuh der! Peygamber demez!

Padişah bu! Sözü kanun! Var mı sözünün üstüne söz koyan!

Patlıcanın adını ananlar, sorgusuz sualsiz zindanı boylar!

Daha ağzını açıp da ‘pat’ deyemez insanlar!!!

Zindanlar, insanlarla dolar da taşar!!!

Durum vahim! Saray mutfağındakileri alır bir telaş kıyamet!

Eeee, kolay mı? Patlıcan en büyük destekleri!

Kara tasalara bürünürler!!! Şimdi ne olcek halimiz deye!

Çareyi yeni yeni tariflerle, çeşitlerle aramaktalar!

Neler neler yapmazlar ki!

Kavundan dolmalar!

Patatesten medet umarlar!

Nafile!

Dile kolay patlıcan bu sana!

Yapılmadığı çeşit var mı ki! Mutfak kesat o olmayınca!

Karnıyarık, dolma, musakka, kebap, köpoğlu, kızartma, közleme, çığırtma, tazesi ve kurusu. Saymakla bitmeyecek kadar yemeği yapılmakta!

Saray mutfağında yaşanan bu patlıcan krizi, dalga dalga ülkenin her yanına yayılır!

Halk da bu işe şaşırır!!!

Gel git zaman, saraya hırpani kılıklı bir dağ çobanı gelir!

- Ben bu krizi çözerim. Az izin verin bana! Der.

Valide sultana danışırlar ve yüksek müsaadelerini alıp, çobanı önce yıkayıp aklayıp, bir güzel de giydirip, mutfağa sokarlar.

Çoban, kolları sıvar ve patlıcanlı yemeği hazırlamaya koyulur.

Doğal yollarla kendi yetiştirdiği bostan patlıcanlarından dört tanesini ilk birkaç yerinden deler ve ateşte közler. Közlenen patlıcanları bir limonun sıkıldığı büyükçe su dolu kaba salar. Daha sonra çıkarıp kabuklarını soyarak, tokmakla bir güzel ezip püre haline getirir ve bir kıyıya koyar.

Yarım kiloda kuzu etini(köyünde beslediği kuzulardan) kuşbaşı olarak kıyıp, su ile yıkayarak büyükçe bir tencereye yerleştirir. Etler suyunu salıp, tekrar çekinceye kadar bekler.

Bilahare, kıydığı bir baş soğan ile halka halka kestiği yeşilbiberleri de etlerin içerisine katar ve bir bardak su ilavesiyle çok kısık ateşte pişmeye bırakır. Tuzu ve karabiber ile bir kaşık muskatı da etlerin    pişmesine yakın içerisine ekler.

Bir diğer tarafta da 2-3 domates ile birkaç tane biberi közler.

Bir başka kaba 2 kaşık tereyağının içine 1,5 fincan unu koyarak sarartmadan kavurur ve yarım kilo sütü de katarak, muhallebi kıvamına gelince, püre haline getirdiği patlıcanları da ekleyerek, iyice koyulaştırır hazırladığı sosu.

Büyücek, düz bir bakır sahana önce patlıcanla hazırladığı sosu döker, üzerine de pişirdiği etleri yerleştirir düzgün bir şekilde. Sahanın kenarlarını da közlediği domates ve biberler ile maydanoz yapraklarıyla süsler.

Yemek padişaha sunulmaya hazır amma önce çeşnicibaşının test edip tastiklemesi gerek.

Valide Sultan, saraydakileri bin tembehler – sakın ola ki padişaha bu patlıcanla yapıldı demeyin!

Neyse!

Tüm saray erkânı nefeslerini tutar ve neticeyi bekler!

Padişah, bu yeni lezzeti pek beğenir ve bir tabak daha ister!

Haremağası, kaftanının eteklerini savura savura gelir ve heyecanla, sabırsızlıkla bekleyenlere müjdeyi verir.

Hünkârbeğendi!

Hünkârbeğendi!

Herkes derinden bir ohhh çeker!

Kolay mı? Patlıcanın affı söz konusu bu haykırışta!

Valide Sultan çobanı altınlara boğar, fakir gelen çoban köyüne pür zengin bir adam olarak döner.

Padişahtan da patlıcanın affını diler!

Mor abiyeli damak çatlatan patlıcanı hünkâr beğendiğinden dolayı da, patlıcanın sürgün hayatı sona erer!

O gün bu gündür, patlıcan hala mutfaklarımızı başköşede süsler!

Zindandakiler mi? Yargıya güvenleri sonsuz! Halen yargılanmayı beklerler!

Saraydakiler, onlardan bihaberler!

Bu öykü de burada biter!

Deneyenler, afiyetle yerler.

Saygı ve sevgiler.

 

Ayşen Arslangiray Kura

29.9.2011/İzmir

 
Toplam blog
: 533
: 1375
Kayıt tarihi
: 14.11.10
 
 

Aydoğdu; kızgın güneşinde Ağustos'un, sararmıştı altın sarısı başaklar. Kırlangıçların göç dansın..