Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Şubat '08

 
Kategori
Felsefe
 

Mor bir düş kurdu soytarı, düşledi şehrin sokaklarını...

Mor bir düş kurdu soytarı, düşledi şehrin sokaklarını...
 

"Yanına bir anlam aldı... Kayığa bindi... Açıldı..."

Uzun zamandır bir eylem hazırlığındaydı, planları yapmış en ufak aksaklığa izin vermemek için ince eleyip, sık dokumuştu düşlerini... Bir de bildiri yazmak lazımdı bu rengini yitirmiş yaşam nefeslerinin soğukta buharlaşan boşluğunu doldurmak için... İnsanlar kendilerini tanımlamak için bir renk seçmişlerdi ışığın cömertçe dağıttığı bu reng cümbüşünün içinden... Ve nedense en çok tüketilen maviydi, yorgun, bitkin mavi... Şarap şişesi içindeki kırmızıyı son kadehle paylaşırken bir Zuhal Olcay şarkısı volta atıyordu odanın içinde... Yakamozu düşlerine halat yapıp bulutları ayın önüne çekti militan soytarı... Elinde tutuğu fırçayı bir maestro gibi ustaca yönetiyordu bu karanlık şehrin sokaklarında... Şehrin bütün arabalarının kornaları üflemeli sazlarıydı, gecekondular yılların getirdiği gerginlikle akortlarını çoktan yapmışlardı bile kemanlarının, göktelenler viyolonselleri olmuştu bu senfoninin... Şehrin bütün evlerinin penceresinden yükselen sevişme sesleri eşsiz bir aria gibiydi sanki... Pencerede sigarasınının dumanına hüznünü döken kadın yalnızlığın piyano solosu gibiydi... Kararlıydı soytarı soluğunu bile dinlendirmeden şehrin çatılarında elinde fırçasıyla kedilerin huzurunu kaçırıyordu... Sabah ezanı şafak sökümünün ufuk sokağının başında göründüğünü ve giderek yaklaştığını haber verdi... Şehrin bütün hayel perestleri görevlerini düşlere sadık kalarak yerine getirmişlerdi... Güneş günün ilk ışıklarıyla dokunmaya başlamıştı şehrin pencerelerine, saatlerin alarmları çalarken bu gün başlangıcının rengi çoktan değişmişti şehirliler için... Sokaklara çıkanlar onlar için yazılmış bildirileri okuyorlardı içlerindeki şaşkın cümlesi düşük gönüllerinde... Onlar için her sabah aynı binanın, bakkalın, sokağın kaldırımlarının gözlerine görünen alışkanlığını yitirmişlerdi... Kaybedicek çok şeyi olduğunu düşünenler her sabah aynı alışkanlıkla evden çıktıkları eşiklerinde bir yazıyla karşılanmışlardı törenle... Şehrin sahilinden bir halat çözdü mor düğümünü ipin, esaretten kurtardığı maviyide yanına alıp açıldı denize, uzaklaşırken şehre baktı militan soytarı neden yapmıştı bunu hiç sorgulamadı, sadece bütün gece senfoni gibi yönettiği şehrin duvarlarından mor bir reng akıyordu hala, eylem başarıyla bitmiş bütün şehir mora büründürülmüştü, elindeki şarabın son yudumunu kadehe bulaşan mor parmak izlerinin yansımasıyla içti...

-Anne köpekler bizim içimizde kemik olduğu için mi ısırır?

-Hayır çocuğum içimizde kalp olmadığı için....

Mor gecelere, mavinin sırdaşı olan unutulmuş rengi içinde büyütenlere ithafen...


 
Toplam blog
: 75
: 465
Kayıt tarihi
: 12.11.07
 
 

"Her umut bir olasılıktır" Her sabah evin eşiğinin kenarında duran çiçeğin her sabah orda olma ol..