Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Temmuz '07

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Motorsikletle İ - F -İ - Kütahya - Afyon Kocayayla

Afyon'a yaklaşırken ilk dikkatimi çeken epey yüksekte bir kayanın üzerinde duran kalesi oluyor. Daha önce hiç böylesini görmemiştim. Kale resmen kartal yuvası gibi...

Böyle olunca ben de ilk hedef olarak kendime kaleyi seçtim ve tabelaları takip ederek tırmanışa başlanacak yere geldim. Ellerinde tartılarıyla harçlıklarını kazanmaya çalışan çocuklar karşıladı beni. Onlarla biraz sohbet ettikten sonra ikisinde tartıldım, ikisinde de dönüşte tartılmaya söz vererek merdivenleri çıkmaya başladım...Az buz değil merdivenler, ara ara dinlenmek gerekiyor ama yukarı çıkınca da epey geniş bir alan görülebiliyor. Ben de bunu kendime yeni hedefler belirlemekte kullanıp eski evlerin olduğu bölgelerde ziyaret edebileceğim eski eserleri tespit ediyorum. Cami, hamam benzeri yapılar ve tarihi evler seçilebiliyor yukarıdan. Hepsine nasıl gidebileceğimi kafama yazdıktan ve manzarayı biraz seyrettikten sonra aşağıya iniyorum.

İkinci tartılma faslından sonra (kilo kaybı yok:)) çocuklarla biraz daha konuşuyoruz. Bir tanesinin çok ağır aksanı var, o konuştukça benim gülesim geliyor...

İlk durak Ulu Cami. Herhalde her şehirde bir Ulu Cami var:) İçeride restarasyon çalışmaları sürüyormuş ama görevli orada olduğu için kapıyı açıp bana içeriyi gezdirdi. İçi tamamen ahşap, girer girmez çam kokusu gibi bir ağaç kokusu farkediliyor.. Cami 40 tane ahşap sütun üzerinde duruyor. Sütunların bazılarının üstü ve bağlantı kalaslarının üzerinde renkli süslemeler var. En ortadaki yer en süslü olanı, boydan boya ayetler yazılı. Bazıları hala rahatça görülebiliyor. Selçuklu döneminde 1272 tarihinde Sahip Ata oğullarından Nusretüddin Ahmet tarafından yaptırılmış.

Ulu Cami'den sonra eski evlerin arasında turluyorum. Burada da hayat devam ediyor. Bu yüzden evler yaşanabilir durumda. Ara ara durup fotoğraf çekiyorum. Bir ara tekneyle pişirdikleri kocaman ekmekleri taşıyan iki genç kız görüyorum. Ekmekleri pişirildiği yerden alıp bir eve götürüyorlar. Kütahya'da da ev yapımı ekmekler satılıyordu etrafta. Şu köyün ekmeği, bu köyün ekmeği diye. Demek ki köyden köye değişiyor...

Tepeden tespit ettiğim diğer camiye gidince buranın da eski mevlevihane olduğunu görüyorum. Afyon da Kütahya gibi mevleviliğin Konya'dan sonraki önemli merkezlerinden. Geniş bir avlusu ve avluda hala kullanılan ufak odaları var. Bizzat Hz. Mevlana'nın oğlu Bahaaddin Veled gelip kurmuş buradaki mevlevihaneyi. Ahşap olarak bir kaç kez yapılmış ama hep yangınlara yenik düşmüş. En son II. Abdülhamit tarafından şimdiki haliyle inşa edilmiş. Bahçede, caminin giriş kapısının hemen yanında Namık Kemal'in annesinin kabri var. Herhalde mevleviydi kendisi...İçeride de giriş kısmından sonra kabirler ve ortada da sema alanı var. Çıkışta imamla biraz sohbet ediyoruz. "Seyahatin hayırlı sonuçlara ersin" gibi hoşuma giden bir dilekle bitiriyor konuşmasını. Ersin inşallah...

Eski çarşıların orada dolaşırken artık birşeyler yiyeyim diyorum ve yerel tecrübeyi kullanmak üzere yol kenarındaki bir amcaya güzel bir lokanta bilip bilmediğini soruyorum. O da "Bizim buraların etliekmeği güzeldir. Sen en iyisi benim az önce yaptığım gibi yap, şurdan kasapta iç hazırlatıp fırında etliekmek pişirtip ye." diyor ve tutup kasaba götürüyor beni. Yemeklerde de Konya etkisi var yani:) Kasaptan içi hazırlatıp lokantaya gidiyorsun, senin için pişirip getiriyorlar. İlla etli olmasına da gerek yok, peynirini, patatesini, yumurtasını alan geliyor fırına. Tabi istersen kendileri de yapıyorlar ama anladığım kadarıyla insanlar genelde kendi malzemelerini getirip pişiriyorlar. Konya'daki fırınlar gibi...

Çıkışta amcayla da biraz sohbet ediyoruz. Şoförmüş, daha dün Konya'ya birilerini götürüp getirmiş. "Motor işi sakat, bırak sen bunu" diyor bana. "Gençken çok kullandım ama şimdi bronşitten çekiyorum" diyor. "Otobüslerin filan da arasına girme" diye uyarıyor beni ayrılmadan önce...Ne işim var otobüslerin arasında zaten...

Merkezde kocaman bir de külliye var: Gedik Ahmet Paşa külliyesi. Cami, hamam ve medreseden oluşuyor. Hamam hala işler durumda. Medrese kültür merkezi gibi düzenlenmiş. İçeride dükkanlar, atölyeler ve güzel bir kafe var. Caminin içi baştan başa yeni restore edilmiş sanırım, çok enteresan değil...Bahçesi de park gibi, gelenler geçenler, ağaçlar...

Dolaşırken müze, belediye binası gibi eski yapıların olduğu ve bir ucunda sucukçuların sokağı bulunan ana caddeye geliyorum. Buradan ne tarafa gideceğime de karar veremedim henüz...Hele bir ekmek kadayıfı yiyeyim de:) Yaşlı bir amcanın işlettiği güzel bir yer bulup yiyorum ama porsiyon kallavi, ye ye bitmiyor. Bu enerjiyle yola rahat rahat koyulabilirim:)

Tabi ne tarafa gideceğim hala bir muamma. Turizm bürosuna gidip biraz broşür alıp bilgi soruyorum. Broşürlerde çeşitli yaylalar ve Akdağ tabiat parkından bahsediliyor. Bana yayla desinler yeter zaten, hemen ilgim o tarafa kayıyor. Haritadan bakınca tabiat parkıyla aynı yoldan Uşak'a da gidilebildiğini görüyorum. Karar vermeyi mümkün olduğu kadar erteleme huyuma uygun olarak ya ona ya öbürüne giderim diyerek en azından başlangıç yolumu seçmiş oluyorum...

Akdağ için Afyon'dan Burdur Antalya yönüne gidiliyor. Sandıklı'dan da sağa Hocalar - Uşak yönüne. Bu yoldan da Akdağ için Sorkun'a sapmak gerekiyor. Sorkun - Uşak yol ayrımında kısa bir tereddüt yaşasam da Sorkun'u tercih ediyorum. Fakat etraftaki tepelerde pek bir güzellik göremiyorum. öyle olunca Sorkun'da Uşak tarafına tekrar nasıl giderim diye soruyorum. Şurdan, yok burdan diye her kafadan bir ses çıkarken yol güzel midir, hangi taraf daha iyidir filan deyince birisi "Esas bizim Kocayayla'ya gideceksin güzel yer istiyorsan" diyor. Çobanlar vardır orada şimdi, yoğurt yersin, ah ah ben de gitsem filan da deyince ve de yolun yakın olduğunu söyleyince en azından bir gidip bakayım diyorum, beğenmezsem geri dönerim...Her ihtimale karşı biraz yiyecek de alıyorum Sorkun'dan.

Toprak ama düzgün bir yoldan gidiliyor Akdağ Tabiat Parkı içindeki Kocayayla'ya. Yayla çamlar arasında, yeşillik, güzel bir yer. Böyle olunca da çobanlık günlerim başlıyor:)

http://www.geziyorumlari.com/index.php?option=com_content&task=view&id=1104&Itemid=149

 
Toplam blog
: 30
: 1532
Kayıt tarihi
: 15.04.07
 
 

Gezmeyi görmeyi severim. Aslında endüstri mühendisiyim ama 2 sene önce çalışma hayatına ara verdim. ..