Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mayıs '08

 
Kategori
Spor
 

Mourinho Olsaydı

Mourinho Olsaydı
 

Bu gece her ne kadar takımının başında olmasa da Rennes’den Peter Cech’i, Lyon’dan Essien’i, Marsilya’dan Drogba’yı bulup getiren, Ballack, Carvalho ya da Malouda gibi isimlerle takımın iskeletini oluşturan; her şeyden önemlisi bu “toplama” takıma takım olmayı öğreten Jose Mourinho hiç şüphesiz bu finali en çok hak eden isimdi. Finaldeki tutuk denilebilecek Manchester karşısında Chelsea’nın başında iyi niyetli ama tecrübesiz Avram Grant yerine Portekizli teknik adam olsaydı ve sahadaki 11 futbolcunun kendisinden edindiği hırs ve azim onun taktik planları ile birleşseydi, bu gece Şampiyonlar Ligi Kupası’nın Rio Ferdinand yerine John Terry’nin kollarında yükselmesi işten bile değildi.

İlk yarıda kırmızılıların ikinci yarıda ise mavilerin kontrolü ve etkisi altında ama toplamda vasatı aşamayan bir final seyrettik bu gece. İlk 45 dakikada sağ bekteki Essien’i sahadan silen ve müthiş oyununu bir de golle süsleyen C.Ronaldo ikinci yarıda bu kanada Ballack’ı da çekerek kendisini durdurmaya çalışan Grant’ın bu hamlesi karşısında fazlaca etkili olmadı. Bu yarıda bir Şampiyonlar Ligi finali için fazla sayılabilecek pozisyonlara giren kırmızı şeytanlar aslında görevlerini kendi bölgelerinde layıkıyla yerine getiren fakat girdikleri iki net gol pozisyonundan faydalanamayan Hargreaves ve Tevez ile maçı koparma şanslarını iyi kullanamadı ve ilk yarının son dakikasında gelen Chelsea golü soyunma odasına iki takımın da eşit gitmesini sağladı.

İkinci yarıda ise gerek United’ın kontak kapatması gerekse mavi beyazlıların müthiş mücadelesi sonucu bu kez oyun Manchester yarı alanında oynanmaya başlandı ve net olmasa da pozisyonları bulan ekip bu sefer Londra ekibi oldu. Ancak bu adına yakışmayan finalin galibi iki takımın da devre arasından sonra oynanan 75 dakikada gol bulamaması nedeniyle penaltı atışları ile belirlendi ve İngiliz finalini Sir Alex Ferguson’un öğrencileri kazanarak çok büyük bir başarıya imza attı.

Bu karşılaşmayı güney batı Portekiz’de, Setubal’de, muhtemelen denize nazır villasında televizyondan izleyen Jose Mourinho eminim maç içerisinde kaptan Terry’ye, takıma ilk geldiğinde kendisini en çok uğraştıran oyunculardan olan Joe Cole’a ya da genç yıldız Kalou’ya taktik vermekten kendini alamamıştır. Her ne kadar görev yaptığı yaklaşık 4 sene boyunca bu finali yaşayamamış olsa da bugün kadrosundan sistemine kadar tamamen kendi oluşturduğu ekibin başında olamayışı ve bu takımın önce ligi kaybetmesi ve bugün de finale kadar geldiği turnuvaya burada veda etmesi hangi kulüp olursa olsun teknik adamların sezon içindeki istifalarının ne denli yanlış olduğunu bir kez daha göstermiş oldu tüm futbol ilgililerine.

Penaltı Atışları Adil Mi?

Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu bugün sadece kulüpler değil belki de tüm takımlar arasındaki en değerli şampiyonluk ama bu şampiyonluğun maçın normal süresi ya da uzatma anlarında değil de sadece galibin belirlenmesi zorunlu olduğundan uygulanan penaltı atışları ile kazanılması bu kupanın tamamen hak ederek kazanıldığı konusunda hiç kuşku yok ki soru işaretleri oluşturuyor. Nitekim bu gece Manchester United maçı normal süre içerisinde kazanmış olsa kendisi için “En Büyük Manchester” ifadesini kullanmak doğru olurdu ancak şampiyonluğun penaltılar sonucu gelmesi aynı ifadenin kullanılmasını vicdanen engelliyor ister istemez. Zira penaltı atışları bana sorarsanız yazı turanın biraz daha futbola yakını ve içinde neredeyse onun kadar şans faktörü barındırıyor. Hatta maç sonlarında başvurulan penaltıların futbolun adaletine ters düştüğünü kanıtlarcasına bu atışlardan yararlanamayanlar bugünkü C.Ronaldo ya da geçmiş yıllardaki Zico, R.Baggio ya da D.Beckham gibi sahanın yıldızları oluyor.

Penaltı atışlarına alternatif olarak zaman zaman ciddileşmekle birlikte birçok alternatif ortaya atılmış ve bu doğrultuda geçtiğimiz senelerde gümüş ve altın gol uygulamalarına başvurulmuştu. Ancak bu uygulamalar, bekleneni veremeyip aksine takımları savunma ağırlıklı oynamaya teşvik edince 2004 yılında IFAB tarafından kaldırıldı. Yeni bir düşünce ki, Sepp Blater bu düşünceyi desteklemektedir, berabere tamamlanan 90 dakika sonrasında penaltı atışlarının yapılması, bu atışlardan sonra maça penaltı atışları yapılmamış gibi devam edilmesi ve uzatmaları önde bitiren takımın galip ilan edilmesi, şayet oynanan uzatma dakikalarında da eşitlik bozulmazsa önceden atılan penaltıların sonucuna göre maçın galibinin belirlenmesi şeklindedir. Bu uygulamanın en güzel yanı penaltıları geride tamamlayan takımın maçı çevirme şansının kendisine verilmiş olmasıdır. Benim penaltılara alternatifim ise uzatma dakikalarında da eşitliğin bozulmadığı durumlarda maçın galibinin en az kart gören takım olarak ilan edilmesidir. Zira bu uygulama futbolcuları daha dikkatli davranmaya teşvik ederken hem futbolun ruhuna hem de adil oyun kurallarına daha uygun olacaktır. Sadece hatırlatma adına bugün bu kural uygulansaydı da maçın galibi değişmeyecek, maç içerisinde rakibine oranla daha az kart gören Manchester United yine zafere ulaşan taraf olacaktı.

 
Toplam blog
: 788
: 1417
Kayıt tarihi
: 11.11.07
 
 

Çoğu çocuk gibi ben de futbolcu olmak istedim, olmadı. Bu oyundan kopmamak adına üniversite yılla..