Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Temmuz '13

 
Kategori
Sosyoloji
 

Msır'da darbe

Msır'da darbe
 

Tahrir Meydanı


Küçükken radyoda Harbiye Marşı’nı duyunca içimiz heyecanla  karışık bir sevinçle dolar, “darbe oluyor galiba” derdik. Öyle ya, bayram değil seyran değil eniştem beni  niye öptü. Milli bayramlar haricinde durup dururken radyo niye harbiye marşı çalsın. Şu andan geriye dönüp geçmiş atmışbeş yıla bakınca, “sık sık darbe olurdu” demek pek de yanlış olmuyor. Eskiden darbeleri sevinçle ve otomatik bir kabulle karşılardık. Sonra sonra, çok sonra öğrendik ki, yok üniversite talebelerini tavuk yemi yapıyorlarmış, yok Et Balık Kurumunda bekleyen 100 kadar üniversiteli gencin cesedini  kendi gözleriyle görenler, yok efendim Harbiye  talebeleri trenle Ankaradan Konya’ya nakledileceklermiş de yolda tren havaya uçurulup hepsi imha edileceklermiş, Hariciye Bakanı Artvin’i Ruslara satılmış, Maliye Bakanı her ihaleden %10 komisyon alırmış da onun için uluslararası camiada onun adı Mr. Ten Percent imiş ve daha ne balonlar, ne balonlar. Ben bunların hepsini çocukluğumda kendi  kulaklarımla duydum, yaşadım. Çok çok sonra öğrendik ki bunlar hep psikolojik harbin cilveleriymiş, “our boys did it” falan bütün bunların arkasında kimlerin olduğunu, işin vatanı milleti kurtarmakla falan  alakası olmadığını çok sonraları öğrendik.

 

Ordunun görevi nedir? Genel olarak söylüyorum. Mesela Mısır Ordusu diyelim. Ordunun görevi halkın yarısını diğer yarısına karşı korumakmıdır? Ordunun görevi  gençlerin yarısını diğer yarısına karşı korumakmıdır?

 

Bugün aydın, gerçekten aydın, üniversite mezunu, vatansever ve kendisine  demokrasi  öğretilmesinden fevkalade rahatsız olan bir arkadaşım bana şöyle dedi.  Ayniyle vakidir.  Efendim televizyonda görmüş; Mısırda, bir tarafta 2000 genç varmış, diğer tarafta da 2000 genç varmış, ordu bıraksaymışta bu gençler birbirine mi girseymiş. Bak bak bak bak. Yani demeye getiriyorki, ordu iyiki darbe yaptı da, bir faciayı önledi.  O zaman iktidarı seçimle deviremeyeceğini anladın mı, veya seçime kadar beklemeye tahammülün mü yok, salarsın gençleri meydana, 2000 tane bir taraftan, 2000 tane de diğer taraftan, bir yaygara, bir feryat figan, facebook, twitter, biber gazı, tazyikli su falan bir karıştırırsın ortalığı, bu durumu da 19 -20 devamlı  fıştıklarsın, propaganda, uydurma  haber, yalan fotoğraflar, montaj  videolar, yabancı ajanlar vs güzelce koordine edersin arka plandan, ordu da gelir, “eee napalım çocuklar birbirine mi girsin” der, gelir idareye el koyar, iş olur biter. O demokrasi aşığı aydınlar da hepsi sevinç ve öç alma çığlıklarıyla sokağa dökülür orduyu alkışlar. Yook yok canım, hemen sinirlenmeyin, ben Türkiye’den bahsetmiyorum, ben Mısır’dan bahsediyorum.  Böylece 2000 kişi, veya 4000 kişi, hadi 10,000 kişi olsun, hadi 100,000 kişi olsun, 10 milyon kişinin, 30 milyon kişinin belki 50 milyon belki 70 milyon kişinin kaderini tayin etmiş olur.

 

Devletin, hükümetin, başbakanın, ordunun, valinin görevi nedir biliyormusunuz. Evvela ne olmadığını söyleyelim. Bunların görevi gençleri karşı karşıya getirmemektir. Eğer gelmişlerse bunu bir an evvel önlemek, iş çığırından çıkmadan durdurmaktır. Polisle, biber gazıyla, tomayla, tazyikli suyla, gerekirse copla. Polis yeterli olamıyorsa askerle, o da yeterli olamıyorsa sıkı yönetim ilan ederek. Yoksa iş çığırından çıkarsa, ordu gelir halkın yarısını diğer yarısına karşı, gençlerin yarısını diğer yarısına karşı koruyacağım diye idareye el koyarsa o zaman inanın bana işkencenin, faili meçhul cinayetlerin, tutuklamaların, yargısız infazların hesabını hiç soramazsınız.  Ve o biber gazını, o tomayı, o tazyikli suyu hatta o copları mumla ararsınız. Yok yok canım, hemen sinirlenmeyin. Ben Türkiyeden bahsetmiyorum. Ben Mısır’dan bahsediyorum. 

 

 
Toplam blog
: 326
: 941
Kayıt tarihi
: 10.03.11
 
 

Okullar: TED Ankara Koleji, ODTÜ, Bogaziçi Üniversitesi (Master) İş Hayatı: Philips, Anadolu Endü..