Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Nisan '14

 
Kategori
Tarih
 

Mübadele

Mübadele
 

sevgi güzelliktir


Yunanistan’da yaşayan Türkler ve Türkiye’de yaşayan Rumların değişimi anlamında kullanılan “mübadele” kelimesi, o günleri yaşayanların gözlerinde yaş ve kalplerinde ağır duygusal esintilere neden oluyor. Bir yandan Yunan elinden kurtulduk, yaşasın Türkiye diyenler, öte yandan Rumlarla iç içe, kardeşçe yaşayan Türklerin eski komşularına ve yaşadıkları yerlere duydukları şiddetli özlemin ruhlarında fırtınalar estirdiği belli oluyor. Aynı duyguları Rumların'da yaşadıklarından hiç kuşku yok. Gelenlerin çoğu, yaşam şartlarının daha iyi olduğunu ama huzur kalmadığını söyleyerek Türkiye’ye şükranlarını belirtiyorlar. Ahali mübadelesi adı verilen 19 maddelik sözleşmenin ilk maddesine göre 1 Mayıs 1923 yılından başlayarak Yunan uyruğunda yaşayan Müslümanlar ile Ortadoks dininden olan Türk uyruklularının karşılıklı olarak yer değiştirmesini öngörüyordu. Rumların önemli bir kısmı, “Kemal” in Yunan Ordusu’nu denize dökmesinden sonra, Yunan Ordusu’nun ardından Yunanistan’a dönmüştü.

Hazırlanan iskan cetveline göre Türkiye’ye gelenler ülkenin çeşitli bölgelerine yerleştirilmeye başladılar. Türkiye’de yaşayanlar onları davul ve zurnalarla, törenlerle karşılar “muhacirler geliyor, Türkler geliyor” diyerek adeta bayram ederler. Göçmenlerin çoğu deniz yoluyla az bir kısmı da kara ve demiryoluyla gelir. En büyük sıkıntı Türk hükümetinin yanlarında getirdikleri eşyalara kısıtlaması koymasıdır. Kendilerine devlet tarafından arazi ve ev verilmesi de, savaştan yeni çıkmış fakir Türk halkının bir miktar tepkisini çekmiştir. Ama birkaç yıl içinde uyum sorunları biter. Zaten Türkçe bilen yeni gelenler kısa süre içerisinde tamamen Türkçe konuşmaya ve Yunanistan’da kısmen uyabildikleri Türk ve Müslüman adetlerini uygulamaya başlar. Muhacirler yerleşik olanlarla kısa süre içerisinde kaynaşır. Geldikleri yerlerin bazı gelenek ve göreneklerini, yemeklerini, oyunlarını ve daha birçok şeyi de zenginliğimize katarak.

Memleketlerinden kopup gelen, oralarda sevdiklerini, komşularını, topraklarını, evlerini bırakıp gelen bu insanlar, Mustafa Kemal Atatürk’ün onları Türk topraklarına getirmesine, yaşadıkları bu kadar zorluk ve acıya rağmen şükran duydular. Bugün ilk gelen “muhacirlerin” çoğu hayatta değil. Ama çocukları ve torunları da aynı duygular içinde. Soylarının geldiği toprakları merak ediyor, aile içinde yerleşik bazı değer yargıların, sevilen şarkıların ve alışkanlıkların Yunanistan’da yaşadıkları yerlerden geldiğini düşündükçe hissiyat duyuyor.

Bu Türk ve Müslümanlar Orta Asya’dan gelip Anadolu’ya yerleşen Müslüman Türk boylarının, Balkanlar’ın fethi sırasında o topraklara yerleştirilen ileri uçlarıdır. Osmanlı Devleti Balkan Savaşı’nda Rumeli topraklarının hemen hepsini kaybetmişti. Bu topraklar üzerindeki siyasi ve idari haklarıyla mülkiyetini tamamen kaybederken geride yüzbinlerce Müslüman Türk kalmıştı. Bunlar Osmanlı tebaası iken, yani Osmanlı Devleti’nin yurttaşlarıyken birden bire başka devletlerin vatandaşı oluvermişlerdi. Üstelik de azınlık statüsündeki vatandaşlar. Özellikle Yunanistan topraklarında kalanlar, Yunanlılar tarafından potansiyel tehlike ve tehdit olarak görülüyordu. Bu yüzden Epir bölgesi, Selanik ve çevresindeki şehirler ile adalardaki Müslümanlara karşı yoğun bir baskı ve kimi yerlerde de şiddet uygulanıyordu. Bu yüzden ki şehirlerinden, topraklarından, işlerinden ve çevrelerinden kopup Anadolu’da Adana, Edirne, Balıkesir, İzmir, Diyarbakır, Niğde gibi şehirlere, hiç tanımadıkları ve bilmedikleri topraklara gelen Müslümanlar, yine de onları zorunlu göçle getiren Türk devletine ve Kemal Atatürk’e şükranlarını belirtiyorlardı.

Anadolu’da yaşayan Rumlar açısından savaş sonrası durum o kadar vahim değildi. Bunlar zaten eskiden beri Türk ve Müslüman idaresinin hakim olduğu Osmanlı Devleti’nin yurttaşlarıydı. Savaş sonrası, Yunan topraklarındaki Müslümanlara uygulanan türden bir baskı ve şiddet gördükleri söylenemez. Belki bu yüzden zorunlu göçle Anadolu’dan ayrılmak zorunda kalanlar bu mübadeleden daha kötü etkilenmiş olabilirler. Ancak zorunlu göç anlaşması imzalanmadan önce, Yunan Ordusu’nun yenilerek Anadolu’dan ayrılması yüzünden kendiliğinden Anadolu’dan Yunanistan’a göçen Rumların, Yunanistan’da yaşayan Türkleri evlerinden çıkarmaya çalışması da mübadele kararının alınmasında etkili olduğunu unutmamak gerekir. Zorunlu göçten, Türkiye tarafında sadece İstanbul’da, Bozcaada ve Gökçeada’da bulunan Rumlarla, Yunanistan tarafında da sadece Batı Trakya’da bulunan Türkler muaf tutulmuştu.

Mübadele’de Yanya, Kavala, Girit, Drama gibi şehirlerden yaklaşık 500 bin Müslüman ve Türk Anadolu’ya gelirken, Anadolu’dan 1 milyon 200 bin Ortodoks Hristiyan Yunanistan’a gönderilmiştir. Bu zorunlu göç süreci en büyük oranda 1923-1924 döneminde olmuştur. Göç etmek zorunda kalan insanların yaşadıkları zorluk ve acıların yanında, hem Yunan hem de Türk devletlerinin ekonomileri çok büyük zarar görmüştür. Yaşadıkları yerlerde üretici konumunda olan insanların ayrılıp da yerlerine bir süreliğine sadece tüketici olan insanların gelmesi ülke ekonomilerine 20 yıldan fazla süren krizlere mal olmuştur.   

 
Toplam blog
: 26
: 254
Kayıt tarihi
: 24.05.12
 
 

Yüksek öğrenim. Tarih, felsefe ve sosyoloji alanlarına ilgim var. Güncel politikayı takip ediyoru..