Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ekim '10

 
Kategori
Siyaset
 

Mücadelenin dünü ve bugünü

Mücadelenin dünü ve bugünü
 

Ya bize okullarda tümüyle yanlış bir takım teoriler bellettiler; ya da konuşurken başka ülkelerden söz ediyor; yaşarken başka ülkelerde geziniyoruz...

Türkiye’de üretim ha durdu, ha duracak bir noktada seyrediyorken, Türkiye pazarı sürekli olarak ithalatla pompalanıyorken, cari açık ürkütücü noktalara gelmiş dayanmışken, işsizlik, hayat pahalılığı diz boyunu geçmiş, gırtlağa ulaşmışken, işsiz nüfus rekor bur düzeye ulaşmışken, kapanan fabrikaların boş binaları yürek parçalayıp, istatistiklere tavan yaptırırken, ve bütün bu gelişmelerin sonucu olarak hırsızlık, kap/kaç ve gasp almış, yürümüş bir rekordan diğerine koşup dururken...

Bu ülkenin Başbakanı televizyon ekranlarından “ulus”a şunları söyleyebiliyor: - Dünyanın en büyük ekonomilerini yakaladık; sollamak üzereyiz!.. Durum feci… Vaziyet vahim!.. Avrupa Birliği iskelesine yanaşmak istiyoruz. Hazretler alacaklarını almışlar, bir verecekleri yok… - Ucu açık, diyorlar; Bir başka zamanda, bir başka kapıya!.. Ortadoğu’nun ateş çemberi içindeki karanlık oyunların dibinde müteahhitlerimize iş yaratmakla meşgulüz… Olmuyor, olamıyor; tutturamıyoruz bir türlü… Rusya’ya uzanıyoruz, Çin’e başvuruyoruz; Arap milletine şirin gözükebilmek için yalancıktan İsrail’e saldırıyoruz… Olmuyor. Maya çalamıyoruz yoğurda bir türlü; ekşiyip gidiyor güğüm; rezil oluyoruz ele güne karşı; beceremiyoruz…

Ve bu ülkenin Başbakanı çıkıyor televizyon ekranlarına yine ve şöyle buyuruyor: - Türkiye yakın gelecekte çevresinin hakim bir Dünya gücü haline gelecektir!.. Bakıyoruz yüzüne Başbakanımızın, ablak ve ablak… Tıpkı referandum sonuçları açıklandığı andaki gibi, aval aval… Değişen bir şey yok… İt bakıyor aval aval, kervan yürüyor tisman tisman… Ama devran dönüyor! İşsiz yine iş bulamıyor. Yoksulluk rakamları dibe vurdukça acıklı sesler getiriyor. Cari açık büyüyor; ithalat çığ gibi artıyor, tüketim her geçen gün daha da çılgın bir düzlemde yuvarlanıp gidiyor… Ve insancıklar, ceplerindeki üç/beş/on kuruşu ovalayıp, mıncıklayarak… Pazar tatillerini alış-veriş merkezlerinin koridorlarında volta atarak geçiriyor…

Türkiye büyüyor, ihracat küçülüyor… Fabrikalar kapanıyor; yenileri açılmıyor… Ülkenin tüm yerel kaynakları yabancı holdinglerce sağılıp, suyu çıkartılmış…. Ve Türk insanı çalışıp duruyor; [biteviye] çalışıp duruyor… Türk milleti çalışkandır… Türk milleti zekidir! Türk milleti büyük bir millettir… Türk milletine bu ülke [gittikçe] dar gelmektedir. Türk milleti kabına sığamamakta ve giderek [her köşe başında] etnik, coğrafi, dinsel ve kültürel bölümlere ayrılmakta, kısımlara bölünmektedir… 1924 yılının İzmir’inde, tasada ve kıvançta ortak, imtiyazsız “sınıfsız, ” kaynaşmış bir kitle, olarak tarif edilen bir ulus, nasıl oldu da içinde bin bir şeytanın kuyruk yarıştırdığı “kültürel bir mozaik” haline dönüştürülebildi?.. Evet, evet… En doğru tanımlama budur… Türkiye Cumhuriyeti Devleti, tüm alt yapı ve üst yapı kurumlarıyla, hukuksal çerçevesi ve geleneksel yapısı ile evrensel kültür arasına kurduğu aydınlık köprüsü ile ve halkın moral dünyasının özünü ve esasını oluşturan o güzelim değerleri ile büyük bir saldırının hedefi haline getirilmiş, topyekûn bir öğütülme ve dönüştürülme eyleminin nesnesi haline getirilmiştir… Bu saldırı süreklidir. İstikrarlı, planlı ve kararlıdır. Aktörleri, zaman içinde biraz değişmekte, ama kişilerin özü ve stratejisi hep aynı kalmaktadır. Dünün Patrona Halilleri, Derviş Vahdetileri mücadelelerini bugünlere taşımışlar; adata kendilerini ve amaçlarını meşrulaştırmışlardır. Cumhuriyeti korumak bugün dünden daha zordur… Ama, gerçekleri halka anlatmak bugün dünden daha kolaydır. Çünkü gerçek, alabildiğine ortada, çırılçıplak ve karanlıkta bile farkına varılabilecek bir keskinliğe ulaşmıştır… Dolayısıyla mücadele, eskiye göre çok daha zor; ama, eylem içinde örgütlenmek çok daha kolaydır…

LÜTFEN “TIK”LAYINIZ: www.soruyusormak.com www.dnm-ler.com www.kitlecizgisi.com
 
Toplam blog
: 913
: 485
Kayıt tarihi
: 30.01.09
 
 

1942 yılının Şubat ayında Bursa'da (Mehmet Kemalettin'den olma, Emine İffet'ten doğma olarak) dün..