Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Kasım '13

 
Kategori
Ruh Sağlığı
 

Mucizeyi Terapide aramak…

Mucizeyi Terapide aramak…
 

İnsan, biyopsikososyal bir varlıktır. Bazen psikolojik, bazen biyolojik, bazen de sosyal nedenlerle insanlar ruhsal sorunlar yaşabiliyor. Yaşanan sorunları ortadan kaldırmak için bazen eğitim, bazen tıbbı, bazen de psikolojik yardıma başvurabiliyorlar. Ülkemizde ruhsal problemleri çözme adına o kadar çok seçenek var ki, bu seçeneklerin bazıları kişilere daha fazla zarar verdiği bilinmesine rağmen çaresizlikten denenebiliyor.

Türkiye’de psikolojik sorunlar sonrasında yardım talep etmenin çok yaygın bir çözüm yöntemi olmadığı söylenebilir. Genelde insanlar sorun yaşadığında önce sorunlarını kendileri çözmeye çalışırlar. Çözemedikçe sorun büyümeye başlar ve “ben deli miyim ki psikolojik yardım talep edeyim” düşüncesi ile durumunu kimseye belli etmeden kendi içinde çözmeye çabalamaya devam ederler. Daha sonra problem o kadar büyür ki bütün hayatı etkilemeye başlar. Artık dayanılmaz bir hal aldıktan sonra bunu tek başlarına çözemeyeceklerini kabullenir ve bilinçsiz bir şekilde yardım aramaya başlarlar.

En sık başvurulan tedavi şekli psikofarmaterapi ( ilaç tedavisi )’dir. İlaç tedavisinin bu kadar yaygın olması, küçüklüğümüzden beri öğretilen eğer bir hastalığın varsa ilaç içer ve iyileşirsin düşüncesi ile alakalı. Bizim öğrendiğimiz sorun çözme yöntemimiz budur ve bildiğimiz en kolay yoldur. Hiçbir şey yapmaksızın sadece ilacı içersin ve iyileşmeyi beklersin. Çoğumuz ilaç sayesinde iyileşiriz de… Bunun nedeni ise bizim o tedavi şekline vermiş olduğumuz anlam ve iyileşeceğimize olan inancımız ile alakalıdır. Bu ilacı içeceğim, başımın ağrısı geçecek ve iyileşeceğim düşüncesi bunda etkilidir. Bu şekilde ilaç kullananların neredeyse %90 ı iyileşir. Burada ki dezavantaj, yaşanan sorunu ortaya çıkaran tek neden biyolojik şikayetler olmadığı için ilaç bırakıldığında nüksetme oranın yüksek olması. Genelde insanlar ilacı bıraktığında sorunun da tamamen ortadan kalkmış olmasını ister ve asıl  sorun o zaman yaşanır.

İlacı bıraktıktan sonra sorunun tekrar ortaya çıkması veya beklenen düzeyde ilacın iyileşme sağlayamaması sonrası ruhsal sorun yaşayan kişiler farklı çözüm yolları arayışına başlarlar. İlk başlarda psikolojik yardım aramakta zorlanan bireyler bir şekilde yardım talebinde bulunduktan sonra daha rahat yardım istemeye başlarlar.

Ülkemizde ilaç tedavisinden düşündüğü faydayı elde edemeyenler öncelikli olarak daha geleneksel olan “üfürükçü / muskacı” hocalara başvurmayı tercih ediyorlar. Hocaların okumasından üflemesinden fayda elde ettiğini düşünen insanlar, bu süreçte iyileşeceklerine olan inançları, tedavi şeklini kabul etmeleri sayesinde tedavi olduklarını, iyileştiklerini zannederler. Ancak buradaki iyileşme kısa sürelidir. Bir süre kendini iyi hissedebilir, iyileştiğini düşünebilir ama mevcut sorun ortadan kaldırılmadığı için uzun vadede çözüm sağlanamaz. Sorun belli bir süre sonra tekrar ortaya çıkar.

Türkiye’de psikoterapi yapan psikologların işi, diğer psikolojik yardım sağlayan kişilere oranla daha zordur. Çünkü kişi farklı tedavi yöntemlerini denemiştir fakat bir sonuç elde edememiştir. Bu da iyileşeceğine olan inancını azaltmış, hatta bazıları iyileşemeyeceği düşüncesini kabullenmeye bile başlamıştır. Bu durumda sorunları kontrol altına alma, farkındalık kazandırma ve değişim sağlama daha da zorlaşmıştır.

Bir başka dezavantaj da, psikoterapide diğer tedavi yöntemlerinde olduğu gibi terapi yapan kişinin etkiliğinin yanı sıra danışanın da terapi sürecinde etkin bir şekilde katılımı gerektirdiği için ortaya çıkan sorunlardan kaynaklanır. Yani durum yalnızca “ilacı içeyim, iyileşeyim” ya da “hoca okusun üflesin, iyileşeyim” değildir. Danışanın da kendisi için yapması gereken şeyler vardır. Yapılması gereken şeyler, terapi sürecinde psikoterapistin yönlendirmesi ile danışanın yapması üzerine odaklanılmıştır. Süreç içinde işlevselliğini yitirmiş olan davranış ve düşünceler belirlenir. Ve onların değiştirilmesine yönelik çalışmalar yapılır.

Uygulanan psikoterapide en önemli olan noktalardan birisi de  terapi sürecini düzenli bir şekilde devam ettirilmesidir. Eğer psikoterapi süreci terapistin yönlendirdiği şekilde düzenli devam ederse terapinin başarı oranı çok yüksektir.  Psikoterapinin en büyük katkısı terapi sonrası kalıcı çözümlerin elde edilmiş olmasıdır.

Psikolojik problem yaşayan kişiler psikoterapiye başvurmadan önce internetten rahatsızlığı hakkında araştırmalar yapar ve önerileri okur. Ama bu önerileri ne şekilde hangi zaman yapacağı hakkında bilgisi olmadığı için uygulamada zorluk yaşar ya da hiç yapamaz. Önerileri uygulamada sorun yaşamalarında iki neden vardır: Birincisi, psikoterapistin rehberliği olmadan deneme aşamasında yapılan hatalar, ikincisi ise psikolojik problemlerin gelişim süreci her ne kadar birbirine benzese de bireysel anlamda farklılıklar içermesidir. Bu yüzden bireyselleştirilmiş, kişiye özgü bir terapi süreci gerekmektedir. Bu eksikliklerden dolayı psikolojik problem yaşayan birey internette bulmuş olduğu çözüm önerilerini uygulama zamanı ve sıklığını bilmediği için başaramamaktadır.

İnsanlar terapinin mucizevî bir şey olduğunu düşünür: “Terapiye gideceğim, bana sihirli bir değnek dokunacak ve mucize gerçekleşecek… Uzun süredir çözmeye çalıştığım, hayatımın büyük bölümünü alt üst eden sorun tamamen kaybolacak. Hiçbir şey olmamış gibi eskisi gibi iyi olacağım…” Oysa ki terapi bir mucize değildir, mucizeyi terapide aramak sorunun çözülmesini daha da zorlaştırmaktadır. Mucize o terapi sürecini anlamak ve sürece uygun hareket etmektir. Sorunun hemen birden ortadan kalkmayacağını, zamanla düzene gireceğini anlamak. Bazı şeylerin eskisi gibi olmayacağı, artık yeni bir şey inşa ettiğini anlamasıyla olacaktır. Mucize, bireyin durumu hakkında farkındalık kazanması, kendini daha iyi tanıması, eksiklerini hatalarını görebilmesi, kendine uygun alternatif çözüm yolları üretebilmesi ve uygulayabilmesidir. Böylece düşündüğü mucizeyi nasıl gerçekleştirebileceğini öğrenecek, hayatının her alanında kullanabilecektir. Yani mucize aslında kişinin kendisidir…

 

Psikolog Ayhan ALTAŞ

 

 

 
Toplam blog
: 18
: 1350
Kayıt tarihi
: 18.09.13
 
 

Uludağ üniversitesi Psikoloji bölümü mezunuyum, psikolojinin farklı alanında onlarca eğitim aldım..