Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Kasım '14

 
Kategori
Eğitim
 

Müdür değerlendirmeleri üzerine…

Müdür değerlendirmeleri üzerine…
 

Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) okul ve kurum müdürleri ile ilgili yakın zamanlardaki uygulamaları, eğitim dünyasında son ayların en tartışmalı konularından birini oluşturmaktadır. Konu değişik açılardan ele alınmakta ve değişik görüşler öne sürülmektedir. İlk temel tartışma, çok uzun yıllardan beri süregelen, ‘müdürlüğün geçici bir görev mi, yoksa kalıcı bir kadro mu olduğuyla’ ilgili tartışmalardır.

Yeni uygulama, müdürlüğün geçici ve süreli bir görev olduğuna vurgu yapılıyor olması açısından dikkat çekicidir. Okul ve kurum müdürlüğü, kadro türü açısından eğitim öğretim hizmetleri sınıfındaki öğretmenlere ikinci bir görev olarak verilen bir görevdir. Zaten müdür atama kararnamelerinde ‘unvanı öğretmen, görevi müdür’ olarak yazmaktaydı. Mart 2014 tarihinden önceki uygulamada müdürlük görevinin sona ermesi, ağır kusurlara dayanan soruşturma sonucu sona erdirilebilmekteydi. Bunun dışında okul müdürünün aynı kurumda müdürlük süresi ile ilgili bir sınırlama yoktu. Yeni uygulamada ise, müdürlük görev süresi aynı kurumda azami dört yıl ile sınırlandırılmış; dört yılın sonunda devamı ise, müdürün bir değerlendirmeye alınarak, yeterli puan alma koşuluna bağlanmıştır. Yeterli puan alınması durumunda aynı kurumda ikinci kez dört yıllığına görevlendirme yapılabilmektedir.

Yapılan uygulamada, müdürlükteki görev süresi dört yılını dolduran müdürler hakkında bir değerlendirme formu aracılığı ile değerlendirmeler yapılmış ve değerlendirmeye alınan yaklaşık on altı bin müdürün yarısının müdürlük görevine son verilmiş; yarısı ise bulunduğu kurumda ya da başka bir eğitim kurumunda müdür olarak kalma hakkını elde etmiştir. Eğitim kamuoyunun gündemine baktığımızda, konuyla ilgili oldukça fazla tartışmaların olduğu görülmektedir. Bu tartışmalara katkı sunmak amacıyla konuyu bilim, mevzuat, hak, hukuk çerçevesinde ele almaya çalışalım.

Konuyu incelerken şu başlıklar altında ele almak yararlı olabilir:

1.     Okul müdürleri değerlendirmeye alınmalı mıdır?

2.     Okul müdürlerini kimler değerlendirmelidir?

3.     Okul müdürlerini değerlendiren kişilerin değerlendirmedeki ağırlıkları ne olmalıdır?

4.     Okul müdürleri nasıl, hangi araçlarla değerlendirilmelidir?

5.     Var olan okul müdürü değerlendirme uygulamasında dikkat çeken noktalar var mıdır?

1. Okul müdürleri değerlendirmeye alınmalı mıdır?

Değerlendirme, kamu hizmetinin ayrılmaz bir parçası olarak görülmektedir. Bir hizmeti sunmakla görevli kamu görevlilerinin, hizmeti sunma becerileriyle, nitelikleriyle ilgili sorgulanması gerektiği, günümüz dünyasının önümüze koyduğu bir gerçekliktir. Çünkü insanların, devletten, devletin tüm kurumlarından nitelikli hizmet alma hakları vardır.  Hizmetin niteliğinin ne olduğu ise, çağın gerekleri, bilimin ulaştığı düzey, gelişmiş memleketlerde işin nasıl yapıldığı ve insanların beklentilerine göre şekillenmektedir. Okul müdürünün de, müdürlük görevlerini, rollerini, sorumluluklarını bu çerçevede yerine getirmesi beklenilmektedir. Dolayısı ile, bir eğitim kurumunun sorumluluğu verilen, daha da ötesi çocuklarımızın, gençlerimizin psikolojilerini, genç dimağlarını teslim ettiğimiz okullarımızın en üstteki sorumlusu olan okul müdürlerinin değerlendirilmesi işlemi, zorunlu olmasının ötesinde çok da kritik bir görevdir.

2. Okul müdürlerini kimler değerlendirmelidir?

Mevcut uygulamada, okul müdürlerinin değerlendirilmesinde ilçe milli eğitim müdürü, insan kaynaklarından sorumlu ilçe milli eğitim şube müdürü, değerlendirilecek eğitim kurumundan sorumlu ilçe milli eğitim şube müdürü, okul/kurumdaki en kıdemli öğretmen ile kıdemi en az olan öğretmen, öğretmenler kurulunca seçilecek iki öğretmen,  okul aile birliği başkan ve yardımcısı, öğrenci meclis başkanı yetkili kılınmışlardır. Okul müdürünün değerlendirilmesinde öğretmen, öğrenci ve veli gibi okul paydaşlarının katılmış olmasını, başlangıç olarak olumlu bir gelişme olarak değerlendirmek olasıdır. Ancak, değerlendirmeye katılan kişiler açısından eksik bırakıldığı düşünülen birkaç noktaya değinmek gerekmektedir.                                                                                             

Gerek bizim gerekse dünyanın geleneksel yönetim anlayışlarımızda çalışanların değerlendirmesini genellikle üst kademedeki yönetici ya da denetleyici rolündeki kişiler tarafından yapılması kabul görürdü. Zamanla, üst kademelerin bu rolleri sabit kalmakla birlikte, değerlendiricilerin arasına değerlendirilecek kişiyle eşit yada alt pozisyondaki ilgililerin de katılması anlayışı benimsendi. Başka ilgililerin de değerlendirici rolü üstlenmesinde yönetim anlayışlarındaki demokratikleşmenin etkisi büyük olmuştur. Demokrasinin gelişmesi, hak, hukuk, görev, sorumluluk gibi kavramların yalnızca yukarıdan aşağıya değil, aşağıdan yukarıya ve yatay pozisyonda da çalıştırılmasını zorunlu kılmıştır. Bu uygulamaların daha nitelikli yürütüldüğü yer ya da kurumlarda, yöneticiden hizmet alan ilgililerin değerlendirmedeki rol ve paylarının daha da öne çıktığını görmekteyiz.

Bunu okul ortamına uyarlayacak olursak, öğretmen ve okuldaki diğer tüm çalışanlar, öğrenci, veli ve çevre halkı, okullarla ilgili görev ve sorumluluk verilmiş ve okulun ilişkide olduğu diğer ilgili kişiler, kurum ve kuruluşlar, okul müdürünün değerlendirilmesinde söz sahibi olmalıdır. Bunların başında, mevcut düzenlemede yeri olmayan koordinatör okul müdürleri gelmektedir. MEB Eğitim Bölgeleri ve Eğitim Kurulları Yönergesi gereği, eğitim bölgesi dahilindeki okulların eğitim, öğretim, yönetim gibi bazı alanlarında koordinatör okul müdürlüklerinin görev ve yetkileri bulunmaktadır. Koordinatör okul müdürüne, eğitim bölgesindeki her türlü kaynağın eğitim bölgesindeki okullar tarafından etkin kullanımını sağlamak, eğitim paydaşlarının bölgeye ilişkin kararlara ve uygulamalara katılımını sağlamak,  bölgedeki okulların öğretmen ve öğrenci etkileşimini en üst düzeye çıkarmak, eğitim bölgesindeki araştırma geliştirme çalışmalarını yürütmek, eğitim bölgesindeki eğitim kalitesini yükseltmek gibi can alıcı görev ve sorumluluklar yüklenmiştir. Sayılan alanlarda okulların işleyişiyle ilgili koordinatör okul müdürleri bilgi ve belge sahibi durumundadırlar. Bu konumdaki bir yetkiliye okul müdürünün değerlendirilmesinde sorumluluk vermemek, açıklanabilir bir durum olarak görünmemektedir.

Mevcut düzenlemede müdürü değerlendirmede söz hakkı verilmeyen bir diğer kesim ise, maarif müfettişleridir. Bilindiği üzere eğitim sistemimizde denetim organları vardır. Okullar açısından denetim işlevini en sık yerine getiren kişiler maarif müfettişleridir. Maarif müfettişleri denetim planları çerçevesinde rutin olarak yaptıkları inceleme/değerlendirme sonucunda, okul müdürünün performansı hakkında bilgi ve belge sahibi olan kişilerdir. Ayrıca, maarif müfettişleri okullar ve çalışanları hakkında yürüttükleri inceleme ve soruşturma görevleri nedeniyle de okuldaki işleyiş, iklim, eğitim öğretimin niteliği gibi konularda ister istemez bilgi edinmektedirler. Doğal olarak, okuldaki eğitim, öğretim, yönetim işleriyle ilgili yetkili kılınan ve belirli aralıklarla okulu incelemeye/ değerlendirmeye alan maarif müfettişlerinin de, okulun müdürünün göreve devamı konusundaki değerlendirmede söz sahibi olmasının zorunlu olduğu söylenebilir. Okulun performansının denetlenmesinden sorumlu olan bir organın, müdür değerlendirmesinde devre dışı bırakılmış olması, sistem mantığı çerçevesinden bakıldığında çelişkili bir durum olarak görünmektedir.

Mevcut uygulamada büyükşehir statüsündeki illerde milli eğitim müdürleri de, okul müdürlerinin değerlendirilmesinde devre dışı bırakılmışlardır. İl milli eğitim müdürleri, bakanlığın eğitim politikaları ve stratejik planlarını okullar aracılığı ile uygulamakla doğrudan sorumlu olmalarının yanında, okul müdürlerinin atanmasında, okul ve kurumların denetlenmesinde, okul müdürlerinin başarılarının belgelenmesinde söz sahibi iken, okul müdürünün göreve devamında kenarda tutulmuş olmaları, mantıksal bir çelişki gibi görünmektedir.

Okul müdürlerini değerlendirme uygulaması, göreve atama mekanizması ile alma mekanizmasının farklı organlar olması ve aralarındaki koordinasyonsuzluk açısından da dikkat çekmektedir. Yönetim makamlarına kişileri getirirken kullanılan değişik yöntemler olmakla birlikte, hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın, makama getirirken yapılan uygulama ile makamdan alırken yapılan uygulamalar genelde birbirinin aynı ya da çok benzeridir. Yani, kişinin  geliş yöntemi nasıl ise, gidişi de büyük ölçüde o şekilde olmaktadır. Ancak okul müdürlüğü kademesine geldiğimizde, okul müdürünün geliş ve gidişinin birbirinden çok farklı yöntemler biçiminde düzenlendiği görülmektedir. Okul müdürü, değerlendirme formu ve sözlü sınav puanları da dikkate alınarak, il milli eğitim müdürünün teklifi ve valinin onayı ile görevlendirilmektedir. Okul müdürünün görevden alınması ise, yukarıda da değinildiği üzere, özellikle büyükşehirlerde, atanmasında rolü olmayan kişi ve makamlarca yapılmaktadır. Burada, mantıksal bir hatadan söz etmek olasıdır.

3. Okul müdürlerini değerlendiren kişilerin değerlendirmedeki ağırlıkları ne olmalıdır?

Ağustos 2014'te yapılan okul müdürü değerlendirmelerinde en çok tartışılan konulardan birisi de, değerlendiricilerin değerlendirmedeki ağırlıkları olmuştur. Sorulması gereken soru şu olmalıdır: Bir okul müdürünün göreve devam etmesinde ya da göreve gelmesinde en belirleyici unsurun kim olması gerektiğidir.

Mevcut düzenlemede  okuldan gelen puan % 40, ilçe/il milli eğitim müdürlüklerinden gelen puan da % 60 ağırlığa sahiptir. Okul ya da kurumun özelliğine göre okuldan gelen puanın ağırlığı % 30'a kadar düşmekte; ilçe milli eğitim müdürlüğünün puan ağırlığı ise % 70'e kadar çıkmaktadır. Okuldaki 40 puanın 20'si öğretmenlerden, 10'u okul aile birliği başkan ve yardımcısından, 10 puan ise okul öğrenci meclis başkanından gelmektedir. Görüleceği üzere, okul müdürlerinin değerlendirilmesinde ilçe yetkililerinin neredeyse tek belirleyici olduğu söylenebilir.

Normal koşullar altında, kamu hizmetindeki memnuniyetin en temel belirleyicisinin, hizmetten yararlananlar olduğunu söylemek olasıdır. Hizmetin niteliğini, belirli koşulların var olması durumunda (alması gereken hizmetin içeriği, niteliği, sunuş biçimi konusunda bilgi sahibi olması ve bunun için de okul işleyişine katılıyor ve sorgulayabiliyor olması gibi) en doğru değerlendirecek olan, hizmetten yararlananlardır. Nitelik olarak sorgulanması ayrı tutulmak üzere, MEB tarafından önem verilerek yürütülen TKY, stratejik planlama gibi yönetim anlayışlarında da görüleceği üzere, kurumları sorgulayanlar okul dışı kaynaklar değil, öğretmen, öğrenci, veli, diğer çalışanlar gibi okul içi kaynaklardır. Ancak, okulun kalitesini belirlerken başvurduğumuz okul içi bilgi kaynaklarının bu belirleyiciliğini, bakanlığın okul müdürlerinin değerlendirilmesi uygulamasında görememekteyiz.  Öğrenci, öğretmen ve veli, okuldaki liderlik, ulaşılabilirlik, güvenirlik, güvenlik, eğitim öğretim ortamı, fiziki ortam, sosyal ve kültürel etkinlikler gibi konularda, kamu kurumlarının ve dolayısıyla eğitim kurumlarının performanslarının temel belirleyicileri konumundadırlar. Hal böyle iken, daha doğrusu MEB, okulun kalitesini belirlemek için öğrenciye, öğretmene, veliye, çalışana temel rolü vermişken, okul müdürlerini değerlendirirken temel yetkinin ilçe yöneticilerine bırakılmış olması, bilim, hukuk ve etik açılardan oldukça sıkıntılı bir durum olarak görülebilir.

Yine mevcut uygulamada dikkati çeken bir nokta da, okul müdürlerini değerlendiren öğretmen, öğrenci ve veli gibi öğelerin, yalnızca temsilcileri aracılığı ile bu değerlendirmeyi yapıyor olmalarıdır. Öğretmenler açısından bakılırsa okulda kıdemi en çok ve en az olmak üzere iki öğretmen ve öğretmenler kurulunun seçeceği iki öğretmen olmak üzere toplamda dört öğretmen, okul müdürünü değerlendirmekte yetkili kılınmışlardır. Veliler açısından ise okul aile birliği başkanı ve yardımcısı olmak üzere iki veli; öğrenciler açısından bakılırsa da, yalnızca öğrenci meclisi başkanı okul müdürünü değerlendirebilmektedir. Yani uygulamada temsili bir değerlendirme söz konusudur.  Elli öğretmen ve bin öğrencilik bir okulda, görüş belirten öğretmenlerin genele oranı %8, velilerin oranı % 0,2, öğrencilerin oranı ise % 0,1 düzeyinde kalmaktadır.

"Bizi kim yönetsin, ya da, şöyle bir kanun çıkartalım mı?" sorusunun demokrasilerdeki yanıtı, ilgili kişilerin hepsine sormaktan geçmektedir. Demokrasilerin temsili olması, herkesin görüşünün alınmasının pratik olmadığı durumlarda geçerlidir. Okul müdürlerinin değerlendirilmesinde ise, bir okuldaki elli öğretmenin, bin velinin ve bin öğrencinin görüşlerini almanın, günümüz teknolojik olanakları çerçevesinde zor olmayacağı açıktır. Okul müdürünün görevde kalıp kalmayacağının neden tüm öğretmenlere, tüm öğrencilere ve tüm velilere sorulmayıp, yalnızca altı kişinin görüşüne başvurulduğu, açıklanması zor bir durum olarak görünmektedir. 

Değerlendirme formlarının içeriğine bakıldığında, daha genel bir değerlendirme yapıldığı, teknik ya da alt düzeyde yapılacak bir değerlendirme sonucunda ulaşılabilecek bilgilerin kullanılmasıyla ancak ulaşılabilecek ölçütlerin var olduğu görülmektedir. Dolayısıyla, değerlendirme formundaki maddelere puan verecek ilgililerin, maddenin içeriğiyle ilgili verilere sahip olmaları beklenmektedir.

İlçe milli eğitim müdürünün "okul müdürünün davranış yönetimi, iletişim becerisi, problem çözme becerisi, etik davranış durumu, stratejik yönetim uygulamaları,  uyguladığı performans yönetim sistemi" gibi konulardaki beceri durumunu belirlemek, bir ilçe milli eğitim müdürü için kolay olmayan konulardır. Bir ilçe milli eğitim müdürünün ve şube müdürünün "kurumu etkileyen negatif ve pozitif güçleri analiz ederek kurum ve çevresini etkileyecek politikalar üretir, uygular, süreçleri raporlaştırır; demokratik bir toplumda kabul edilmiş etik standartlarla eğitimin gerektirdiği rolü yerine getirir; kurumun hedeflerine daha kolay ulaşabilmesi için performans sonuçlarını kontrol eder, paylaşır ve eğitim planlaması yapar; okuldaki başarısızlık sebeplerini araştırır, gerekli önlemlerin alınmasını sağlar, süreç ve sonuçları raporlaştırır; personelin görüş ve önerilerini alarak kurum yönetim sürecine etkin katılımını sağlar" gibi beceri alanlarında okul müdürlerini nasıl değerlendirdikleri ya da böyle bir değerlendirmeyi yapabilmek için ellerinde hangi araçların olduğu, mevzuat açısından olduğu kadar bilimsel açıdan da merak uyandırmaktadır. İlçe müdürünün değerlendirdiği okul müdürü hakkında en rahat bilgi edinebileceği alan, "okul müdürünün eğitim yönetimi ve denetimi alanında bilimsel çalışmaları ve yayınları var mıdır", maddesidir. Bunu öğrenebilmek için de, ilçe müdürlerinin değerlendirmeye aldıkları on altı bin okul müdürüne, böyle bir çalışmalarının olup olmadığını sormaları, varsa belgelerini istemeleri gerekirdi. Yakından izlenildiği kadar, böyle bir bilgi/belge edinme uygulaması hiç yapılmamıştır. Ama buna rağmen sayılarını tam olarak bilinmemekle beraber, yüzlerce okul müdürünün yüz tam puan aldığını görülmektedir. Yüz tam puan alanların dışında, bu maddeye puan alan okul müdürlerinin olup olmadığı da bilinmemektedir. Böylesi bir uygulama, değerlendirmede keyfiyet ve rastgeleliğin ön plana çıktığına ilişkin keskin işaretler olarak görülebilecektir.

Yukarıda sayılan değerlendirme maddeleriyle ilgili olarak, tam objektif olmamakla birlikte doğruya en yakın yanıtları öğretmenler verebilir. Çünkü, özellikle belirli bir ölçmeyi gerektiren ve yukarıda sayılan beceri alanları, kişilerin uzun süre birlikte çalışmaları sonucunda fikir edinilebilecek beceri alanlarıdır.

4. Okul müdürleri nasıl, hangi araçlarla değerlendirilmelidir?

Okul müdürlerinin nasıl değerlendirilmesi gerektiği, eğitim biliminin ve bakanlığın sürekli gündeminde olan bir konudur ve bu konuda henüz "şimdilik şöyle bir değerlendirme sistemi uyguluyoruz" diyebileceğimiz bir sistem yok gibidir. Bu belirsizliği yaratan bazı etkenlerin olduğunu söyleyebiliriz. Birincisi, ülke olarak bizim bir devlet politikası oluşturamadığımız ve sürekli olarak üzerinde akşamlık sabahlık değişiklikler yaptığımız okullarımızın ne için olduğu, ne işe yaradığı konusunda net ve genelde kabul görmüş bir eğitim anlayışımızın, eğitim felsefemizin olmayışıdır. İkincisi, iyi bir okulun nasıl olması gerektiği, son olarak da, bir okul müdüründen ne beklememiz gerektiği konusunda şekillenmiş bir görüşümüzün olmayışıdır. Sonuçta, okul müdürünü değerlendirmek için sürekli arayış içinde olduğumuz gerçeği vardır.

Yıllarca, okul müdürleri sicil puanlarıyla değerlendirilmişlerdir. Ama bu değerlendirmelerle ilgili olarak mahkemeler, "değerlendirmelerin objektif yapılmadığı" gerekçesi ile, bir çok işlemi geçersiz kılmışlardır. Sonra 90'lı yıllarda "değerlendirmeye ilgili herkesin katılması gerekir" anlayışıyla 360 derece performans değerlendirmesini gündemimize aldık. 90 yılların sonlarında okul müdürlerinin görev tanımlarını yapmaya çalıştık. Çünkü, "bir okul müdürü ne yapar ya da ne yapması gerekir" sorusunun yanıtını bilmiyorduk. 2000'lerin başlarında, toplam kalite rüzgârları esmeye başladı. En yakın geçmişte ilköğretim kurum standartlarını denemeye çalıştık. Şimdi ise planlamanın stratejik olanından bahsediyoruz ve okul müdürünü bir stratejist rolüne sokuyoruz. Son olarak da, üzerinde ne kadar çalışıldığı bilinmemekle birlikte, müdür değerlendirme formlarını kullanıyoruz. Bir arayışın olmasını iyiye yormak durumundayız; ancak, bu akıl karışıklığını gidermek konusunda çabuk davranmak zorunda oluşumuz da, önümüzde durmaktadır.

Okul müdürlerinin değerlendirilmesinde kullanılan değerlendirme formunda yer alan ve ilçe yetkililerinin puanladığı maddeler genel olarak değerlendirildiğinde, bir çok maddenin objektif olarak ölçülemeyeceği; ölçülmek istenmesi durumunda da bilimsel ölçeklerin kullanılması gerektiği; bir çok maddeyle ilgili puan verebilmek için, okuldan ve ilçe birimlerinden verilerin istenmesine gereksinim olduğu; bazı maddelerle ilgili değerlendirme yapabilmek için de, kişilerin uzun süreli birlikte çalışmalarının gerektiği; aksi durumda, değerlendirmede objektifliğin sağlanamayacağı söylenebilir.

Bilimin bize sunduğu bilgilere bakarak, okul müdürünü değerlendirme söz konusu olduğunda, okul müdürünün liderlik becerisi, insan ilişkileri becerisi, stratejik düşünme becerisi, takım çalışmasına yatkınlığı, süreç yönetimi becerisi gibi niteliklerin kritik nitelikler olduğunu görmekteyiz. Bilim dünyası, anılan niteliklerin her birini ölçmede değişik araçlar, ölçekler kullanmaktadır. Ölçmenin güvenirliğini sağlamanın başka yolu bulunmamaktadır. Müdür değerlendirme formunda da yer alan bu becerilerin her birini, bir iki soru maddesiyle ölçülecek türden beceriler olarak görmek, yapılan değerlendirmenin objektifliği ile ters orantılı bir anlayışa işaret etmektedir.

Bunların yanı sıra, başka memleketlerde ya da başka kurumlarda yapılan değerlendirme uygulamalarının bazılarında, değerlendirilen kişiden kendisiyle ilgili ya da değerlendirme formunda yer alan maddelerle ilgili kendisinin de görüşlerini, bilgi ve belgelerini istemek gibi uygulamalar olduğunu görmekteyiz. Daha objektif bir değerlendirme için yeni uygulamaya başladığımız okul müdürü değerlendirmelerinde, değerlendirme formunda yer alan "kendini geliştirmeye yönelik akademik, kültürel ve sosyal çalışmalara katılması; eğitim yönetimi ve denetimi alanında çalışmaları ve yayınları; okulunun stratejik planlamayla ilgili bilgi ve belgelerini; güvenli okul ortamı sağlama; üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarıyla yaptığı ortak çalışmalar; ulusal ve uluslar arası proje çalışmaları;  eğitim bölgesi müdürler kurulu ve danışma kurulu toplantı tutanakları; okulun katıldığı ulusal ve uluslararası etkinlikler; okul çalışanlarının mesleki gelişimleri için yapılan çalışmalar; performans değerlendirme kayıtları; akademik başarıya dönük çalışmaları; özel eğitim kapsamındaki okul içi uygulamaların neler olduğu; takip ettiği süreli süresiz yayınlar; öğrenci ve ailelerine dönük sosyal yardım çalışmaları; okulun çevreye sunduğu eğitim olanaklarıyla"  ilgili olarak okul müdüründen bilgi ve belgelerin istenmesi gerekirdi. Bu bilgi ve belgeleri değerlendirilen kişiden istemeden ilgili maddeleri puanlamak, değerlendirmenin objektifliğiyle örtüşen uygulamalar değil gibi görünmektedir. Sonuç da ise, taraftarların bir kesiminin dışında kimseyi pek memnun ettiği söylenemeyecek bir tabloyla karşı karşıya kalınmıştır.

Okul müdürlerini değerlendirmede objektifliğin artırılması adına, okul kalitesini ve çalışan memnuniyetini TKY aracılığı ile sürekli ölçmek durumunda olan okullardan, müdürlerini değerlendirme aşamasında, okulun var olan böylesi bilgi kaynaklarından yararlanmak mümkün olabilirdi. Bu kapsamda,  okuldaki liderlik, ulaşılabilirlik, güvenirlik, güvenlik, eğitim öğretim ortamı, fiziki ortam, sosyal ve kültürel etkinlikler gibi alanlarda, personel, veli ve öğrenci memnuniyet anketlerinin sonuçlarını okullardan istemek, pek basit bir bilgi toplama işlemi olabilirdi. Bunun yanı sıra, tüm kamu kurumlarıyla birlikte okullarda da uygulanmakta olan ve belirli dönemleri kapsayan stratejik planları, okul müdürlerinin değerlendirmesinde kullanmak, pratik bir uygulama olabilecekken, bu bilgi kaynağından da yararlanılmamıştır. Okulların stratejik planları, okul performanslarının da bir göstergesi olabilecek belgelerdir. Bu planlarda, okulların kuruluş amaçları doğrultusunda gerçekleştirmesi gereken hedefler, bunların  nasıl gerçekleştirileceği ve gerçekleşme durumuna ilişkin göstergeler yer almakta olup, okulu ve müdürünü değerlendirmede kullanılabilecek kritik bilgi kaynaklarıdır. Ancak, böyle bir uygulamaya gidilmemiş, okulların ellerindeki hazır olan bu bilgilerden yararlanılmamıştır. Dolayısıyla, okulu ve müdürünü değerlendirmede kullanılmayacaksa, TKY ve stratejik planlama uygulamalarının ne için yapıldığı sorusu, yetkililerin yanıtlamasını beklemektedir.

5. Var olan okul müdürü değerlendirme uygulamasında dikkat çeken noktalar var mıdır?

Vardır, hem de çoktur:

a.      Öncelikle, özellikle büyük ilçelerde, onlarca okul müdürünün kısa bir süre içerisinde değerlendirilmiş olması, değerlendirmeye ayrılan zamanı daralttığından dolayı, değerlendirmenin niteliğini etkilemiş olabileceğini söylemek olasıdır. Yaklaşık yüz okul müdürünün değerlendirmeye alındığı bir çok büyük il ve ilçelerde, her gün beş okul müdürünü değerlendirmeye almak ve objektif davranmaya çalışmak, uygulanabilir bir durum gibi görünmemektedir.

b.      Her ne kadar değerlendirme formu eleştirilse de, form maddelerinin bazıları, değerlendirilen okul müdürünün kendisinden, okulundan ve ilçe milli eğitimin ilgili birimlerinden bilgi ve belge almayı gerektirir niteliktedir. Bu bilgi ve belgelerin istenilmemiş olmasının, değerlendirmenin güvenirliğini zedeleyeceği açıktır.

c.      Müdür değerlendirme süreci öncesinde il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinde yaşanan gelişmeleri de dikkate almak gerekecektir. İl ya da ilçe milli eğitim müdürlüklerinde yıllarca çalışan şube müdürleri rotasyon kapsamında başka yerlere atanmışlardır. Yerlerine ise, başka yerlerden rotasyonla gelen şube müdürleri olmuştur. Buna ek olarak, tam da değerlendirme öncesinde, hukuki geçerliği olmadığı mahkeme kararlarıyla sabit kılınan bir yöntemle atanan şube müdürleri görevlerine başlatılmışlardır. Ayrıca, bir çok yerde il ve ilçe milli eğitim müdürleri çok yakın bir süre önce asaleten ya da vekâleten atanmışlardır. İl ve ilçe milli eğitim müdürlüklerindeki bu hızlı değişim ve mahkeme kararlarına rağmen mülâkatla atanan şube müdürlerinin görevlerine devam ettirilmiş olmaları, kurgulanmış bir senaryo olabileceğini akla getirmektedir.

d.      Özellikle belediyeler ya da başka kurumlarda yıllardan beri görev yapmakta iken, müdür pozisyonunda değerlendirmeye alınan kişilerin olması; kadrosu okul müdürlüğünde iken milli eğitim müdürlüklerinde milli eğitim müdürü ve şube müdürü olarak vekâleten görev yapanların, kendilerini değerlendirmeye alarak yine kendilerine yüz tam puan vermeleri gibi uygulamalar, dışarıdan biri sorduğunda yanıt bulunamayacak türden sorular gibi görünmektedir.

f. Müdür değerlendirmesinde yeterli puan alamadığı için görevine son verilen yöneticilerin, hemen bir ay sonra tekrar müdürlük için başvuruda bulunabiliyor olması da, ilginç bir durum diye görülebilir. Müdürlük ehliyeti olmadığı tescillenen (!) bir yöneticiye, başka bir okulu teslim edebiliyor olmak, ne kadar açıklanabilir bir durumdur? Bu durumu açıklamada kullanılabilecek senaryolardan bazıları, görevine son verilen müdürlerin hukuki sürece başvurmalarını azaltmak; gönül alma meselesi ya da  böylesi mantıksal bir çelişkinin farkına varamamış olmak olabilir.

g. Okul müdürünü değerlendirecekler içinden yalnızca öğretmenler için okul müdürüyle en az altı ay çalışmış olma koşulu getirilmiştir. Diğer değerlendiriciler içinse, böyle bir asgari birlikte çalışma koşulu getirilmemiştir. Belirli bir süre birlikte çalışmış olma koşulu, değerlendirme formunun içeriğine bakıldığında gerekli ve doğru bir uygulama olarak görülmektedir. Ancak, aynı gerekliliğin diğer değerlendiriciler için de getirilmesi beklenirdi. Hatta, il ve ilçe değerlendiricileri için bu sürenin daha da uzun tutulması, değerlendirmenin niteliği açısından  zorunluluk gibi görülebilir. Çünkü, il ve ilçe yöneticileri okul müdürleriyle aynı ortamda değillerdir. Okul müdürünün değerlendirme formunda yer alan liderlik, planlama, karar alma, iletişim, değerlendirme, performans yönetimi gibi becerileri ile ilgili, ancak uzun süreli bir arada çalışma durumunda algıya dayalı bilgiler elde edilebilir. Okul müdürüyle aynı ortamda çalışan öğretmenler için birlikte çalışma süresi en az altı ay olarak öngörülmüşse, bu sürenin il ve ilçe yöneticileri için daha da uzun tutulmasını beklemek haklı bir gerekçe olabilir.

h. Bir elin verdiğini öbür elin aldığı uygulamalar da görülmüştür. Teşekkür, takdir, aylıkla ödül almış; hatta bunları bizzat Milli Eğitim Bakanının verdiği okul müdürlerinin görevlerine son verilmiş olması; daha da ötesi, TKY kurum kategorisi gibi, okulu baştan aşağı denetleyen bir sistemden geçerek ödül almış okulların müdürlerinin görevlerine son verilmiş olması; ya TKY uygulamasını ve ödül verme sürecini, değilse müdür değerlendirme uygulamasını boşa çıkartan bir durum olarak değerlendirmeye oldukça müsaittir.

Değerlendirme ilkelerinden birisi, değerlendirme sonucunun kişi için sürpriz olmamasıdır. Günümüz yönetim anlayışlarında sonucun değil sürecin değerlendirilmesi ve böylelikle sonucu gördükten sonra süreci ele almak gibi zahmetli ve masraflı bir yol izlemek yerine, sonucu olabildiğince garanti altına almayı sağlayan, doğrudan sürece odaklanan anlayışlar egemendir. Yıllar önce MEB’de başlatılan MEBSİS uygulamaları, öğrencilerin notlarını anlık olarak görmeleri ve karnelerinde gelecek olan notu önceden biliyor olmaları, her ne kadar karne heyecanını biraz olsun söndürse de, yukarıda sözünü ettiğimiz yönetim ve değerlendirme anlayışlarının çok küçük birer yansımaları olup, karne günleri yaşanan hayal kırıklıklarını önleyici yönü daha ağır basmaktadır. Müdür değerlendirmelerindeki bu gibi uygulama, değerlendirmeye alının müdürlerin çoğu için hayal kırıklığı yaşatmış durumdadır. Yeterli puanı alamayanların neden alamadıklarının yanında, yeterli puanı alanların da bunu nasıl aldıkları, oldukça tartışılır durumdadır. Sonucun kişi için sürpriz olması, uygulanan sistemin sorgulanmasının gerektiği yönünde yeterince ikna edici bir kanıt olma olasılığını arttırmaktadır.

Değerlendirme ölçütlerini olabildiğince objektif kılmadığınızda, tüm paydaşlarca kabul edilebilecek bir not takdiri sağlanmadığında, hak, hukuk, demokrasi kavramlarının gerçek anlamlarını bulmayacağı ve değerlendirenin keyfiyetinden kurtaramayacağımız bir sistem oluşturmaktan öteye gidilemeyeceği açıktır. Böylesi patolojik durumları, ‘ileri demokrasi, yeni Türkiye, normalleşme’ gibi kulağa hoş gelen sloganlarla meşru kılmak, oldukça zor olacaktır.

Dr. Mustafa Ayral

 
Toplam blog
: 17
: 3175
Kayıt tarihi
: 09.02.11
 
 

Eğitimciyim. Yaklaşık on yıldır eğitim yöneticiliği yapıyorum. Eğitim yönetimi ve öğretmenlik mes..