Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Şubat '12

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Muhafazakâr, demokrat, tinerci gençlik…

Muhafazakâr, demokrat, tinerci gençlik…
 

Demokratik, çağdaş, ilerici olduğunu iddia eden Türkiye Cumhuriyetinde belki de üzerinde en çok oynanan kavramlardan biri de “muhafazakâr” kavramıdır. Dikkat edilirse tartışılan demiyoruz, oynanan diyoruz. Zira tartışmalarda bir konunun özü ortada durur. Bizde ise öyle değildir. Hele AKP iktidara geldiğinden ve oylarını arttırdığını gördüğü andan itibaren istediği kavramı istediği gibi yorumlamakta kendini haklı hissetmektedir.

Oysa konu hiçte o kadar çetrefilli değildir. “Muhafaza” ve “kar” kelimelerinden oluşmuştur bu sözcük. Hangi sözlüğe bakarsanız bakın “muhafaza”  karşılığı saklamak, değiştirmemek, elde tutmak anlamı taşır. Yabancılar buna “statüko” diyor. Sonundaki “kar” ilavesi ise bu işten maddi veya manevi çıkar sağlamak anlamındadır ki, birlikte olunca “tutucu” dediğimiz kavram ortaya çıkmaktadır. Yabancı dilde ise “statükocu”  diyebiliriz.

Muhafazakârlık kavramı çoğu milletlerde dini tercihleri çağrıştırır. Hatta kimi politikacıların işlerine öyle geldiği için milletin muhafazakâr duygularını sömürüp bu kavramı kendi çıkar politikalarına da alet ettikleri görülmektedir.

Son yıllarda bakıldığında Türk medyasında soruşturulmayan, hapse atılmayan, işinden edilmeyen yazarların ortak özelliği Atatürk’e ve cumhuriyetin temellerine saldırmalarıdır. Yazılmamış bir kitaba bile bomba muamelesi yapan bir zihniyetin bu ülkenin kurulmasını sağlayan insanlara ve sürece yaptığı saldırıları hoş görmesi kendisinin de aynı zihniyette olduğunu gösterir.

Biraz düşünebilme kabiliyeti olan herkesin bizim başbakanımızın muhafazakârlık kavramını hangi anlamda kullandığını görmesi gerekir. Özlenen, muhafaza edilmek istenen, Osmanlı hanedanlık dönemidir. Abdülmecit örneğinde görüldüğü gibide özellikle batıya göbeğinden bağlı, kendi halkı aç ve yoksul yaşayan bir dönemdir muhafaza edilmeye çalışılan. Değilse bu genç ve çağdaş devleti kuranlara neden bu kadar saldırılsın. Bazen dinimizi yaşatmıyorlar şeklinde komik iddialar da ortaya atılmışsa da büyük yalan olduğu için tutmamıştır.

Demokrat ise demokrasiye gönül vermiş, onu içselleştirmiş demektir. Yani demokrasinin prensiplerine bağlı kalır, onları korur ve savunur.

Demokrasi ise halkın egemenli anlamına gelir. Bizdeki uygulanış şeklinde ise halk yönetimi aracılar sayesinde yapar. Bu aracılar seçimler neticesinde belirlenir, seçildikten sonra ise kendilerini halkın elçisi olarak değil, halkın efendisi olarak görmeye başlarlar, kendilerine kıyak emeklilik, kıyak sağlık sigortası, periyodik maaş zammı yaparak bal tuttukları parmaklarını yalarlar. Yandaşlarına zenginlikler bahşederler ve ülkeyi babalarının malı gibi pazarlarlar.

Demokrasinin asıl önemli özelliği ise özgürlüklerin ve azınlık haklarının güvence altına alınmış olmasıdır. O yüzden demokrasilerde çoğunluğun azınlığa hükmetmesi gibi bir durum yoktur. Demokrasilerin iyi işleyebilmesinin şartı kuvvetler ayrılığı ilkesinin hayata geçirilmiş olmasıdır. Başka türlü herkesin kanun önünde eşitliği veya özgürlükler korunamayabilir.

Kuvvetler ayrılığı dediğimiz yasama, yürütme ve yargının birbirinden bağımsız olmasıdır. Son derece demokratik (!)  seçim yasaları sayesinde yürütme zaten yasamayı ele geçirmiştir. Birde üstüne üstlük son dönemde yargının nasıl taze ekmek gibi iktidar tarafından yutulduğu da ortadadır. En azından HSYK nın başının Adalet bakanı olması komedisi sadece bizim demokrasi anlayışımıza özgüdür.

Yukarıda kısacık anlatımlar bile Türkiye’de gerçek demokrasiden eser olmadığını gösterir. Muhafaza edilecek bir Osmanlı hanedanı da yoktur. O zaman ortaya çıkan tablo şudur. Demokrasinin katledildiği bir ülkede vekiller demokratım diyor. Muhafaza edilme mecburiyeti olan eski bir şeyin olmadığı bir ülkede (Bu milletin tamamına yakını Müslümandır ve muhafazaya gerek yoktur.) İktidar partisinin başı, sayın başbakan kendilerinin muhafazakâr demokrat olduğunu söylüyor. Bunun derecesini de “Dindar değil de tinerci gençlik mi yetiştirelim”  cümlesi ile ifade ediyor. Fazla söze gerek var mı?

İzmir 2012

 
Toplam blog
: 1508
: 1688
Kayıt tarihi
: 16.07.08
 
 

Yetmişiki yaşında iki çocuk ve iki torun sahibi bir erkeğim.. Lise mezunuyum. Uzun yıllar esnaflı..