Muhafazakar ahlak, milliyetçilik, kızlar erkekler ve düşmanlık söyleminin örttükleri...

Egemen olan düşmanlık söyleminden beslenir. İster iktidar olsun isterse siyasi parti, kulüp, sivil toplum örgütü fark etmez, tepedekilerin iktidarlarını sürdürmek için mutlakadüşmanlara, toplumun ortak kabulleri üzerinden kutuplaşmaya gereksinimi vardır.

Geri kalmış toplumlarda, bizim gibi eğitim ortalaması ilkokul düzeyindeyse düşman yaratmak, düşmanlık söylemi, dünyanın en kolay siyaset yapma yöntemidir.

Toplumca genel kabul gören değerler üzerinden oluşturulur politikalar. "Din, milliyetçilik, Atatürk, mezhepçilik, muhafazakarlık" üzerinden yürütülen politikaların uygulayıcıları karşıtlarına saygı duyma erdemi göster(e)mez, karşıtlar düşmandır!

Evrensel değerler üzerinden yürütülse politikalar;  yurdum insanı 2012’de sağlanan büyümeden kim ne kadar pay aldı diye sorgulama, düşünme olanağı bulur.

(Tuik verileri bağımsız kaynaklarca tartışmalı olduğu dikkate alınmalı, gerçek tablo daha vahimdir)

Yurdum insanı omuz verdiği “din, muhafazakarlık, milliyetçilik hamasetinden sıyrılabilse; sosyal adaletsizliği, rantı kimlerin üleştiğini, kapitalizmin/sermayenin çıkarına politikaların amansız uygulayıcısı iktidarın  “din, muhafazakarlık, milliyetçilik” ipine her fırsatta sarılmasını sorgular ve deşifre eder.

Güncel bir örnekle devam edelim. Aziz Yıldırım’ın yeniden seçildiği Fenerbahçe kongresi de “düşmanlık” üzerine kurgulanmıştı.

Aziz Yıldırım “Atatürk’ün askerleriyiz” sloganları eşliğinde “cemaate, cumhuriyet düşmanlarına karşı zaferini” ilan ederken, Fenerbahçe’ye “operasyon yapan cemaat” ne güzel yenilmişti(!)Yıldırımın yönetim kurulunda iktidara ve "cemaate" yakın isimler kaynadı gitti.

Yurttaş/taraftar hamasete teslim etmese belleğini farkına varacak, asıl kavganın kapitalizmin bacasız endüstrisi futbolun yarattığı rantın paylaşılmasında olduğunu görecekti!

Konu çok. Gündem zengini memleketimizde Başörtüsü/Türban gündemden düştü. Kültürü kemer üstüne çıkamayan memlekette Başbakan hemen ortaya “muhafazakar ahlak” üzerine görüşünü söyleyivermiş. “Üniversite öğrencisi genç kız, erkek öğrenci ile aynı evde kalıyor. Bunun denetimi yok. Muhafazakar demokrat yapımıza bu ters. Vali Bey’e bunun talimatını verdik. Bunun bir şekilde denetimi yapılacak" demesi üzerine en az bir haftaya yayılacak tartışmanın da konusu belirlenmiş oldu(Radikal). 

Bildiğim kadarıyla Başbakanın “Vali Bey”e verdiği talimata dayanak olacak bir yasa maddesi yok! “Bir şekilde yapılacak denetim”in nasıl yapılacağını, anayasasında hala “demokratik, laik, sosyal hukuk devleti” yazan Türkiye Cumhuriyetinde “Vali Bey”in “bi yolunu” bulacağını tahmin edebiliyorum. Ne de olsa “kirli, kendini her şeyin üstünde gören devlet geleneği” sahibi değişse bile hala devam ediyor..

Bu yazıyı hazırlarken Başbakanlık kaynaklarına dayandırılan bir açıklama yansıdı internet medyasına. Özetle Başbakanın  sözleriyle, “..yurtların azlığı sebebiyle öğrencilerin mağdur olduğunu kast ettiğini belirtti. Başbakanlık, yaptığı açıklamada, Başbakan Erdoğan’ın yurt sıkıntısına vurgu yaparak, öğrencilerin aynı evlerde "erkekli-kızlı" yaşamak zorunda kaldıklarını ifade etti” deniliyor(T24).

“Kızlı erkekli aynı evde kalıyorlar” haberlerine aşinayız, ilk değil.(İnternet siteleri) Daha önce Trabzon İl Milli Eğitim Müdürünün açıklamaları üzerine Ahmet Hakan ti’ye alıp “Kız ile erkek yan yana geldiğinde akla ilk gelen şey değil de ikincisi gelen şey temel alındığında kurtulacağız kızlı erkekli kalıbından ‘İnşallah’.” Demişti.

“Muhafazakar demokrat ahlak”ı yazının girişinde söz ettiğim toplumca kabul edilen değerler ve ilkokul düzeyindeki eğitim ortalamaları ile daha çok tartışacağa benzeriz.

“Din, milliyetçilik, Atatürk, mezhepçilik, muhafazakarlık..” şemsiyesi altında toplanmaya devam ettikçe kalabalıklar; egemen olanın, siyasetin dilinden düşmeyecek “Din, milliyetçilik, Atatürk, mezhepçilik, muhafazakarlık..”.

Düşmanlık söylemi geçmişte olduğu gibi pirim yapmaya devam ediyor, asıl sorunlar örtülüyor, evrensel değerler üzerinden siyasetin egemen olduğu Türkiye şafağına daha çok var...