Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mart '11

 
Kategori
Güncel
 

Muhsin Yazıcıoğlu'nu yâd ederken (vefa eden, vefa bulur)...

Muhsin Yazıcıoğlu'nu yâd ederken (vefa eden, vefa bulur)...
 

Bir 25 Mart daha yaklaşıyor. Evet. Merhum ve mağfur Muhsin Yazıcıoğlu’nun bir sene-i devriyesi daha yaklaşıyor. Aramızdan ayrılıp ahiret yurduna kanat çırpıp uçalı yaklaşık 2 sene oluyor. 

Halkımın geleceğinin önünde tank dursa, o tankın önüne dikilecek ilk kişi ben olurum diyebilecek kadar cesur, 28 Şubat öncesi koalisyon pazarlıklarında çantalarla (trilyonlarca lirayı) dolu paraları, inandıkları ve doğruları adına elinin tersiyle itecek, bunu yaparken parti merkezinde parasızlıktan yanmayan kaloriferlerine rağmen paltolarla çalışabilecek kadar dürüst, Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’in ismini duyduğunda neden hüzünlendiğini soranlara; “Hüzünleniyorum. Görevini yerine getiremeyen bir kölenin hicabı. O’nun arkasında bıraktığı mirasa, O’nun istediği gibi sahip çıkamadık. O’nu anlatamadık, çünkü O’nu anlayamadık. O’nun adını duyduğumda hüzünlenmem bu nedenledir. Tüm peygamberlerin şahitlik yapacağı yargı gününde O’nun ümmetinden olma şerefini ve liyakatini inşaallah taşırım. Allah (C.C.), O’nun şefaatinden bizleri mahrum etmesin” diyebilecek kadar da iyi bir ümmetti O. 

Ne demişti bir şiirinde;  

Bir hayalim var!
Bütün vatandaşlarımızın, ay yıldızlı bayrağın altında şerefle yaşadığı bir Türkiye hayal ediyorum.
Bir hayalim var!
Başını örtenle, açanın aynı üniversitede yasaksız, kavgasız kardeşçe yaşadığı bir ülke hayal ediyorum.
Bir hayalim var!
Kürdü-Türkmeni, Alevisi-Sünnisi hiçbir ayrıma maruz kalmadan, zengin-fakir ayrıcalığı görülmeden imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir Türkiye istiyorum.

28 Şubat sürecinin en hareketli olduğu dönemde, İstanbul Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Salonu’nda düzenlenen bir etkinliğe katıldım. Salona girdiğimde davetliler arasında 28 Şubat sürecinin baş aktörü Çevik Bir’i gördüm. Protokolde bana ayrılan yere oturdum. Sonra yanıma birisi yaklaştı ve “Bu notu size Çevik Bir paşam gönderdi” dedi. Notta aynen şu yazıyordu; “Türkiye’nin İran veya Cezayir olmasına asla izin vermeyeceğiz.” Hemen cebimden kalemi çıkardım ve bu notun arkasına şunu yazdım; “Biz de Türkiye’nin asla bir Suriye olmasına izin vermeyeceğiz” kağıdı bir arkadaşımla Çevik Bir’e iade ettim. 

Başkanı olduğu BBP ile yürüttüğü siyasetinde temelinde demokrasi ve özgürlükler yatıyordu. Ve her daim halkının hak ve özgürlüklerinin mücadelesini verdi. 28 Şubat'ta da, 27 Nisan'da da.

Yaşadığı her olayın muhakemesini yapar varsa hatalarından dönebilen ve bu hatalarını, kazanımlar hanesine yazdırabilecek kadar da zeki biriydi. 

Bir dönemi ne güzel özetlemişti; “Bir zamanlar okullara sığmadık, mahallelere sığmadık, şehirlere sığmadık, Türkiye’ye sığmadık, birbirimizi sığdırmadık. Ama arkasından iki buçuk metrekarelik hücrelere sığdık. Dışarıda birlikte yaşayamayanlar, hücrelerde birlikte yaşamaya mecbur oldular. Dışarıda birlikte yaşamanın yolunu bulamayanlar, hücrede birlikte yaşamanın kültürünü geliştirebildiler. Onun için yeni gençliğe tavsiyem; “ Nüansları derinleştirerek farklılığa dönüştürmek ve onları çatışma sebebi yapmak yerine, nüanslarımızı zenginlik sayarak, fikirlerimizi, yaşama tarzlarımızı birbirimize dayatmadan, birlikte yaşamanın yollarını bulmalıyız.”

Malum kazaya müteakip, Balçiçek Pamir’in kaleme aldığı yazıda da geçtiği üzere Muhsin bey şöyle diyordu;
Türk aydınları nedense bizim geçmişle hesaplaşmamıza, zamanı gelince bundan pişmanız dememize bile izin vermiyorlar. Ama o günde gelecek.” Evet, böyle demişti. Çünkü O, hep kendi muhakemesini ve muhasebeni aksatmadan yapan, “Ölmeden Ölünüz” hadisini kendine düstur edinmiş iyi bir kuldu.

O, malum cezaevinde yazdığı şiirinin son satırında (Beton çok soğuk üşüyorum) dediği gibi günlerden soğuk bir gün, ahiret yolculuğuna uğurladık kendisini. Geziyi takip eden ve yardım çağrısı yapan, basın mensubu merhum İsmail Güneş’in telefonoyla yardım için ulaşmaya çalıştığında söylediği son sözü de; “Burası çok soğuk”tu.

Eminim ki, o gün hava çok soğuktu ve muhtemeldir ki, üşümüşlerdi ama inanıyorum ki, onlar artık üşümüyorlar, ve eminim ki, cennet bahçelerine açılmış pencerelerinden Cennet-i Firdevsi seyrediyorlar şu an kabirlerinde. Allah (C.C.) onlardan razı olsun İnşaallah...

Rabbim ahiret hayatında onları Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Efendimize komşu olmayı nasip etsin İnşaallah... 

22/03/2011 

Sağlıcakla Kalın... 

 
Toplam blog
: 108
: 2366
Kayıt tarihi
: 05.04.08
 
 

1972 Haziranında  Eskişehir'de doğdum. Edirne'de ikamet ediyorum. Duygu ve düşüncelerimi yazıya d..