Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Nisan '16

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Muhteşem Karadeniz gezisi hakkında tavsiyeler & bilmeniz gerekenler

Muhteşem Karadeniz gezisi hakkında tavsiyeler & bilmeniz gerekenler
 

Merhaba,

Eşimin erkek kardeşi "abi Eylül ayında Avusturya'da nişanımız olacak, ona göre iznini ayarla" dediğinde şimşek çakmıştı aslında, Karadeniz'e hiç seyahat yapmamıştım ve memleketin bu güzel parçasını görmeden elin memleketlerinde gezmek bize yakışmazdı. Hemen plan program yaptım, zaten televizyonda dönen bir reklam kafamı kurcalayıp duruyordu "bu bahar hafta sonu gezinizi ertelemeyin". 38 yaşında doğa ve çevreyi bu kadar severken memleketin en güzel ve yeşil yeri olduğu iddia edilen bölgesine gitmememin verdiği kalp baskısına daha fazla dayanamayıp bilgisayarın başına oturdum ve Trabzon uçuşlarına bakmaya başladım. Şöyle bir program yapmıştım; daha önce gidenlerden edindiğim bilgilerle, sabah erkenden Trabzon'a uçacak, iner inmez kalacak yerimi belirleyip akşama kadar bölgenin gezilmesi gereken bir veya iki yerine gidecek, ertesi sabahta bir şekilde Sarp sınır kapısına ulaşıp oradan Batum'a geçerek günü orada doldurup, akşam Trabzon havaalanına ulaşarak gece geç saatlerde İstanbul'da olacaktım. Sizinle paylaşacağım bu maceralı hafta sonunu iki bölümde anlatarak izlenimlerimi aktarmaya ve işinize yarayacağını düşündüğüm tavsiyelerde bulunmaya çalışacağım. Bu girizgâhtan sonra bölüm 1;

Trabzon Kısmı

Uçak saatlerine göz atarken yurt içi ucuz uçak bileti bulmanın bir kaç yolunu da keşfettim, birinci şart yolculuğunuzdan bayağı bir önce biletinizi almalısınız, minimum 1 ay kadar, istisnai olarak biletini son dakikada iptal edenlerin nispeten ucuz biletlerine de denk gelebilme ihtimaliniz var fakat bayağı düşük bir şansınız olduğunu aklınızdan çıkarmayın. İkincil olarak uçuş saatleri, talebin çok olmadığı saatleri hedefleyin, özellikle programınıza uyuyorsa sabah çok erken saatler veya gece geç saatler nispeten gün içi biletlerine göre daha ucuz oluyor. Ben nasıl mı aldım, bir ay sonrasının Sabiha Gökçen'den sabah 9, Atatürk havalimanına akşam 10 uçuşunun biletlerine toplam 210 tl ödedim. Usd cinsinden yazayım ileride bu yazı okunursa ne kadar ucuz olduğu anlaşılsın, gidiş dönüş 65 usd. Biletleri aldıktan sonra yolculuk günü göz açıp kapayana kadar geçti.

Öncelikle benim gibi Avrupa yakasında oturup erken saatte Sabiha Gökçen'e gitmek istiyorsanız kendinizi çok parçalamayın, Havaş'ın İstanbul da çeşitli noktalardan servisleri geçiyor, binin ve kafanız rahat bir şekilde havaalanına ulaşın derim, ama yok benim arabam var giderim yada kendime güveniyorum metrobüs otobüs yaparım diyorsanız ne ala :) neyse taksimden (point otelin arkasından kalkıyor) 45 dakika süren otobüs yolculuğundan sonra iç hatlara giriş yaptım, bir tavsiye daha geliyor benim gibi online check-in yaptırırsanız ve küçük bir çantayla yolculuk yapıyorsanız uzun kuyrukları bekleyip stres de olmuyorsunuz, yarım saat öncesinden uçağa biniş kapısında olmanız yetiyor. Küçük bir kahvaltıda yapıp bilet kontrolü ve uçağa geçiş işlemlerini tamamlayıp koltuğunuza oturduktan sonra her şey bitti sanmayın. Bu seferde uçağın doluluğuna bakın derim. Eğer fazla yolcu yok ve cam kenarları da boş kalıyorsa, uçak kalkışa geçmeden ve başkaları oturmadan hemen bir tanesine geçin, uçuşunuzu bulutları izleyerek yapmanız vaktin nasıl geçtiğini anlamamanızı sağlayarak güzel bir deneyim yaşatıyor. Pamuk pamuk bulutları kim görmek istemez …

Son 10 dakikayı sinüslerimin azizliğinden dolayı inanılmaz baş ağrıları ile geçirsem de nihayet uçak Trabzon'a inmişti. Sinüsüt hastalığınız varsa uçak alçalmaya başlamadan bol bol yutkunmak veya sakız çiğnemek iyi geliyormuş, bunu da dönüş yolunda tecrübe edindim. Uçaktan iner inmez havanın farklılığını alıyorsunuz, ne tam bir doğu Anadolu havası, ne ege, değişik, nemli ve ılıman bir hava oluyormuş özellikle bahar aylarında, hissediyorsunuz. Trabzon havaalanı öyle çok büyük değil, iner inmez şehir merkezine gitmek için hiç panik olmayın, Havaş'a burada para vermeye gerek yok, yürüyerek havaalanını terkedin, yukarı caddeye çıkın ileriki duraktan herhangi bir minibüs'e binin, bir buçuk lira karşılığı sizi şehir merkezine götürüyorlar. Merkeze gelince anlıyorsunuz, büyük bir park, İskenderpaşa cami ve meydanı var. İndikten sonra karnınız açsa meydandaki lokantalar ihtiyacınızı görecektir. Ardından yine aynı bölgede bulunan otellere bakmaya başlayın, lüksünüze düşkünseniz güzel seçenekler var fakat benim gibi dar bütçe ile barınacak bir yer arıyorsanız korkmayın bize göre de yer bol, minibüslerin geldiği yönden yokuş aşağı bir çok pansiyon var, ben 40 tl'ye çok da şirin bir yer bulmuştum eminim siz de bulacaksınız.

Odanıza yerleştiniz ve nereye gideyim diye düşünüyorsunuz, açıkçası Trabzon'un içinde öyle fazla bir yer yok gezecek, bir kaç müze, şehre yukarıdan bakan Boztepe, çarşısı ve bir kaç yer daha, size Sümela manastırı veya Uzungöl'ü tavsiye ediyorum. Yılın o zamanı manastır bakımda olması sebebiyle mecburi uzungöl için araştırmalar yaparak, şehrin girişinde Çömlekçi olarak adlandırılan yerde Uzungöl minibüslerini bulduktan sonra yolculuk hakkında bilgi aldım. 1,5 saate yakın süren yolculuğu içi öğrenci dolu bir minibüsle yaptım fakat daha ilgincini yol boyunca yaşadım, söylüyorlardı da inanmıyordum, Karadeniz bölgesinde inanılmaz yerlere tepelere ev yapıyorlar diye, inanın özellikle Çaykara'dan Uzungöl'e kadar minibüsün camından tepelere bakmaktan boynum ağrıdı. Nasıl o tepelere malzemeleri çıkardınız, benim balkonundan aşağı bakmaya korkacağım evleri sarp kayalıklara nasıl diktiniz, nasıl elektrik su çektiniz diye kendi kendime söylene söylene sonunda Uzungöl'ün muhteşem manzarası ve dinginliği ile karşılaştım. Mutlaka görmelisiniz, yeşilin her tonu, zirveleri karlı Kaçkarlar, ağaç evler, muhteşem bir göl ve kuş sesleri. Her ne kadar bir çok yerinde turistler için değişikler yapılıyor olsa da, doğa sizi içine öyle bir alıyor ki, büyüleniyorsunuz. Umarım doğal yapı bozulup bu eşşiz yeri de kaybetmeyiz. Oraya kadar gitmişken güzel bir lokantada yöre yemekleri yemenizi tavsiye ederim, gittiğim yerde yediğim güveçte verilen yemeğin tadı hâlâ damağımda, fiyatlarda 20 tl civarı. Birde minibüsten inerken şöförle konuşarak dönüş biletinizi de alın derim, özellikle yaz ayları hariç sefer sayısı az, kazara orada kalmayın. Gerçi kalsanız da fena olmaz :)

Uzungöl geri dönüş yolunda koşturmanın yorgunluğu ile kafam düşerken kendimi yine düz ve akıcı sahil yolu sonunda şehrin kalabalığında buldum.  Pansiyona geri döndükten sonra akşam gezmesi için hazırlanarak şehir merkezine bıraktım kendimi. Araç trafiğine kapalı olan caddesi İstanbul'u aratmıyor. Her yer kalabalık, bütün büyük markaların mağazaları dolu, Karadeniz şivesi ile konuşan insanlarla cıvıl cıvıl sıcak bir şehir havası veriyor Trabzon. Güzel bir akşam yemeğinden sonra bir sonraki günün planını yapıp pansiyonuma geri dönüyorum. Bana bu günün verdiği mesaj oldukça netti; Uzungöl'ü görmeden Karadeniz'i, Karadeniz'i görmeden Türkiye'yi gezdim gördüm dememeli. Fantastik bir yer ve coğrafya burası, mutlak gezilmesi gereken. Olabildiğince fazla yerde durup bir çay dahi içecek vakit ayırır, birde üzerine bölgenin esprili insanları ile bol bol sohbet ederseniz, çok güzel keyifli anlar geçireceğinize emin olabilirsiniz. Sözlerimi burada tamamlıyorum, bir sonraki yazımda Trabzon'dan Batum'a nasıl gidilir, neler yapılır ve dönüş yolu ile ilgili bilgiler aktaracağım.

Yazıyı beğendiyseniz istediğiniz ortamda paylaşabilirsiniz veya eleştirilerinize de tamamen açığım, yorumlarınızı mutlaka yapın. Sürçü lisan ettiysek affola, kalın sağlıcakla....

Dinçer Özden

İstanbul

Nisan 2016

twitter: @dincerozden

 
Toplam blog
: 21
: 2723
Kayıt tarihi
: 13.07.13
 
 

İstanbul doğumluyum ve bu Şehri çok seviyorum. Finans Sektöründe çalışıyorum. Sinema, kitap, spor..