Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Nisan '08

 
Kategori
Sanat Tarihi
 

Muhteşem Süleyman'a muhteşem Süleymaniye

Muhteşem Süleyman'a muhteşem Süleymaniye
 

Süleymaniye'de akşam


Osmanlı'nın Eski Saray'ı, 7 Şubat 1540 tarihinde tamamen yandığında Sultan Süleyman 46 yaşındaydı. Padişahlığının ise yirminci yılındaydı. Bütün Saray bugünkü Topkapı Sarayı'na taşındığında, Eski Saray'ın o deniz manzaralı mükemmel alanı boş kalmıştı.

Sultan Süleyman'ın yaşı ilerledikçe, o da ataları gibi adını sonsuza dek yaşatacak bir anıt caminin yapılmasını istemekteydi. Bu isteğini Mimarbaşı Sinan'a ilettiğinde, çalışmaların da derhal başlatılmasını istiyordu. Yaşının ilerlemiş olmasından korkuyor ve adına yapılacak camiyi göremeden öleceğinden endişeleniyordu.

Fakat, Mimarbaşı Sinan'ın endişesi bir başkaydı. O, kendinden önce yapılmış olan ve İstanbul'un Fatihi Sultan Mehmet Han Hazretleri için yapılmış bulunan caminin 1509 yılındaki bir depremde nasıl yıkıldığını düşünüyordu. O halde Sultan Süleyman için yapılacak camide deprem korkusu olmamalıydı. Deprem korkusunun olmaması için de zemin çok önemliydi.

Mimarbaşı, uzun süren zemin araması sırasında, Eski Saray'ın olağanüstü manzarası aklına geldi. Eski Saray'ın üzerinde bulunduğu zemin, İstanbul'a tamamen egemendi. Derhal zemin araştırılmasına girildi ve zeminin yekpâre kayadan oluştuğu görüldü. Bu deprem tehlikesinden korunmak için büyük bir kazançtı. Durumu derhal Sultan Süleyman'a aktardı. Sultan Süleyman gerekli izni verdi ve böylece adına yapılacak caminin arsası bulunmuş oldu.

13 Haziran 1550 (27 Cemaziyelula 957) cuma günü, İstanbullu şaşkındı. Eski Saray'ın bulunduğu alanda olağanüstü bir hareketlilik vardı. Şeyhülislâm Ebussud Efendi başta olmak üzere, diğer devletin üst dereceli memurları Eski Saray'ın bulunduğu alanda toplanmışlar, dualar eşliğinde bir şeyler yapmaktadırlar. Meraklı İstanbullular da alana gittiklerinde, Mimarbaşı Sinan'ında orada olduğunu görmüşlerdir. Anlaşılan o dur ki, Padişah Hazretleri adına yeni bir binanın temeli atılacaktır.

Dualar edilir, kurbanlar kesilir. Çevreden gelen fakir-fukaraya kurban etleri ile birlikte çeşitli armağanlar verilir. Cümle İstanbullu'dan Sultan Süleyman Hazretleri için yapılmaya başlanan cami için dua edilmesi istenir. Kısa bir süre Eski Saray'ın boş arazizi dualarla sarsılır. Şeyhülislâm Ebussud Efendi, mihrap temeline "külliye"nin ilk taşını koyar.

Mimar Sinan, yapıyı külliye olarak düşünür. Düşlerinde bütün Batı'nın "Muhteşem Süleyman" dediği Padişahına "muhteşem" bir külliye sunmak vardır. Osmanlı en parlak dönemini yaşamaktadır. Hazine doludur. İnşaata altın istendiği kadar verilmektedir. Fakat, her bir kuruşun hesabı tek tek tutulmaktadır. Bu nedenle de Koca Sinan, yapıya ekleyeceği unsurları plânına dökmüştür bile. Medrese, cami, tabhane, matbah, hamam, darülhadis, bimarhane, türbeler ve dükkânlar.

Zaman hızla akıp gitmektedir. Sultan Süleyman, bir türlü bitmeyen camisinin inşaat alanına sık sık gitmektedir. Her gittiğinde Mimarbaşı Sinan'ı bir başka işle uğraşırken görür. Uzun zaman ses etmez. Ne var ki, inşaat uzadıkça Sultan Süleyman da ömrünün kısaldığını düşünmektedir. Tek korkusu adına yaptırdığı caminin bitişini görmemektir. İşte bu endişeyle, inşaat alanına son gittinde Mimar Sinan'ı mermercilerin yanında bulur. Sinan, Padişah Hazretlerini karşısında görünce derhal yanına koşar ve ona saygı gösterir. Ancak, Padişah kızıgındır.

"Neden benim camim ile ilgilenmiyorsun Mimarbaşı? Her geldiğimde önemsiz şeylerle uğraşırken buluyorum seni. İşte sana atam Sultan Mehmet Han Hazretlerinin mimari örneği, bu yetmez mi ki sana başka işler ararsın?"

Sinan şaşırır. Beklemediği bir tepkiyle karşılaşır. Sultan Süleyman devam eder:

"Bu binayı kaç zamanda bitirirsin Mimarbaşı? Senden tez haber bekliyorum, yoksa sen bilirsin!"

Koca Sinan, Sultan Süleyman'ın bu şiddeti karşısında ne diyeceğini şaşırır. Yüzü bembeyaz olur:

"Yüce Padişahımın himayesinde iki ayda Allah'ın izni ile kapıyı açmak kısmet olacaktır efendim"

"İki ay tamam olunca, bu bina da tamam olmasın, seninle o zaman görüşürüz Mimarbaşı" diyen Sultan Süleyman oradan uzaklaşır.

Şimdi, "Lâle devrinin gülleri ve dikenleri" adlı yazımda olduğu gibi bu yazımda da Kanuni Sultan Süleyman döneminin önemli isimlerini alt alta yazıp bir anımsayalım. Bunları sık sık anımsatmamın nedeni var. O neden şudur: Devletin en parlak ve güçlü olduğu dönemlerde, çok önemli devlet adamları, bilim adamları, sanatçıları da ortaya çıkmıştır. Acaba, bu önemli insanların varlığı mı devleti güçlü kılmıştır? Yoksa, devletin gücü mü bu insanları yetiştirmiştir?

1- Osmanlı İmparatorluğu'nun onuncu padişahı Kanuni Sultan Süleyman. 1494 yılında dünyaya gelmiştir. 46 yıl Padişahlığını sürdürmüştür. Yavuz Sultan Selim'in oğludur. Adına yaptırmakta olduğu cami henüz bitmediğinden, yazımda da henüz ölmemiştir. Çünkü, camisinin bitirilişini görmelidir.

Padişahlığı döneminde Osmanlı, en parlak ve en güçlü yıllarını yaşamıştır.

2- Sokullu Mehmet Paşa. 1506 yılında doğmuş ve 1579 yılında ölmüştür. Sultan Süleyman, II. Selim ve III: Murat dönemlerinde toplam onüç yıl Sadrazamlık yapmıştır. Bosna cıvarındaki Sokoloviç kasabasında doğduğundan kendisine Sokullu denmiştir. Barbaros Hayrettin Paşa'nın ölümü üzerine Kaptan-ı Derya'lığa getirilmiştir. Daha sonra da Rumeli valisi olmuştur. Sultan Süleyman zamanında iki yıl Sadrazamlık yapmıştır. Fakat, Sultan Süleyman'ı Zigetvar savaşına ikna eden Sokulludur. Ancak, Zigetvar Savaşını yöneten ve kazanan Sokullu'dur.

3- Barbaros Hayrettin Paşa. 1473 ilâ 1546 yılları arasında yaşamıştır. Asıl adı Hızır'dır. Hayrettin adını Sultan Süleyman ona takmıştır. Barbaros ise Batı'nın "Barba rossa" veya "Barbe rousse" demesinden kalmıştır. Barbaros "Kırmızı sakal" ya da "Kızıl sakal" anlamlarına gelmektedir. Osmanlı'nın deniz savaşlarında çok büyük zaferler kazanmasına neden olmuştur.

4- Fuzuli. 1494 ilâ 1555 yılları arasında yaşamış çok öenmli bir divan şairidir. Kerbela'da türbesi bulunmaktadır. Türkçe Divan, Farisî Divan, Arapça Divan, Leyla ile Mecnun gibi eserleri olmakla birlikte, Arapça Divan'ı kayıptır.

Şimdi gelin, Fuzuli'nin sevdiği hanıma yazdığı şu dörtlüğü okuyalım:

"Perişan halin oldum, sormadın hali perişanım

Gamından derde düştüm, kılmadın tedbiri dermanım

Ne dersin rüzigârım böyle mi geçsin güzel hânım

Gözüm, cânım, efendim, sevdiğim, devletlü sultanım?"

Fuzuli, bu dörtlüğü yazdığı hanım ile daha sonra evlenmiştir.

5- Bâki. 1526 yılında doğmuş ve 1600 yılında ölmüştür. Divan edebiyatının en önemli şairlerindendir. İstanbul'da doğmuştur. Sultan Süleyman'ın Musahiplerinden olmuştur. Divan'ı Hammer tarafından Almancaya çevrilmiştir. Şimdi bir iki dize ile Bâki'yi de analım. Bakın şimdi hepimiz onun kim olduğunu anlayacağız. İşte örnekler:

"Bâki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş"

"Kadrini sengi musallâda bilip ey Bâki

Durup el bağlayalar karşına yâran saf saf"

Sultan Süleyman hakkında yazdığı mersiye ise divan edebiyatımızın bir şahaseridir.

5- Mimar Sinan. 1490 yılında doğduğu doğrudur da 1588 yılında öldüğü yalandır. Siz çevrenize baktığınızda Koca Mimar Sinan'ın öldüğünü söyleyebilir misiniz? O hâlâ eserleri ile yaşamaktadır. O, Anadolu topraklarındaki ilk devşirmelerdendir. Onun zamanına kadar devşirmeler yalnız Rumeli topraklarından alınıyordu. Fakat ne büyük bir karardır Sinan'ın devşirme yapılması. Yoksa ve belki de böyle bir dehâ Anadolu topraklarında yok olup gidecekti.

6- Bütün zamanların en önemli hattatı kabul edilen Ahmed Karahisari. 1468 yılında Afyonkarahisar'da doğmuş ve 1556 yılında İstanbul'da ölmüştür. Süleymaniye camisinin kubbe yazılarını yazmıştır. Gerek ibadethane duvar ve kubbelerine, gerek levha olarak yazdığı hat eserleri bütün zamanların en güzel örnekleridir. Kanuni Sultan Süleyman'ın isteği üzerine yazdığı ve bugün Topkapı Sarayı Müzesi'nde korunan Kuran-ı Kerim, tek kelimeyle bir "şahaserdir".

7- Piri Reis. Doğum tarihi belli değildir. 1465 veya 1470 olduğunu yazanlar var. 1554 yılında ne yazık ki idam edilmiştir. İdam nedeni ise, Hürmüz Adası'nı ele geçirdiği halde, Ada halkından aldığı armağanlar nedeniyle Ada'yı almaktan vazgeçmesidir. 31 gemi ile çıktığı seferden iki gemiyle dönünce idamına ferman çıkarılmıştır. Çizdiği haritalar bugün bile şaşırtıcıdır. Çünkü, o haritalarda o tarihlerde henüz keşfedilmemiş topraklar da vardır.

8- Roksolan (Rosanne) 1502 yılında dünyaya geldi ve 1561 yılında öldü. Bu da kim mi? Kanuni Sultan Süleyman'ın büyük aşkı, karısı Hürrem Sultan. Osmanlı Sarayı'nda kadınlar saltanatını kurmuştur. Aslen, Rus ya da Polonyalı ya da Fransız'dır. Rus olduğu hakkındaki bilgiler daha kuvvetlidir. Esir olarak Saray'a getirilmiş ve güzelliği ile dikkat çekmiştir. Kanuni'nin gözdesi ve Kadınefendisi olmuştur. Bayezıt'ın ve Mihrimah Sultan'ın annesidir.

Bu döneme kısaca göz attıktan sonra, biz yeniden dönelim külliyemize. Kanuni Sultan Süleyman, adına yapılan caminin iki ay gibi kısa bir zamanda bitirilemeyeceğini düşünmektedir. Bu nedenle de sık sık Mimar Sinan'a adamlarını gönderip sordurmaktadır. Fakat, Mimar Sinan her seferinde "iki ay" demektedir. Görevliler de buna inanmamaktadır. Onlar Padişah'ın huzuruna çıktıklarında:

"Saadetli Padişahımız, mimara gayret düşmüş. İnşallah aklı başındadır. Kendisinde bu özen ve çaba varken, pek yakında caminizde namaz kılmak nasip olur"

Mimar Sinan, çevrede ne kadar başıboş gezen varsa hepsini inşaata alır, çalıştırır. Ve gerçekten de iki ay sonra camiyi bitirir. Kapısını açması için anahtarını Padişah Kanuni Sultan Süleyman'a sunar. Padişah, anahtarı alır, odabaşısına döner:

"Caminin kapısını açmaya kim lâyıktır? Sen kimi uygun görürsün?" diye sorar.

Odabaşı hiç kuşku duymadan:

"Padişahım, Mimar Ağa kulunuz aziz bir ihtiyardır. Lokman hikmeti üzere bu hususta en çok emeği geçen odur."

Sultan Süleyman Sinan'ı yanına çağırır:

"Gel azizim, bina eylediğin Allah'ın evini, gönül temizliği ve dua ile yine öncelikle senin açman uygun düşer."

Yıl 1557'dir.

Külliye tamamen bitirildiğinde karşımıza olağanüstü güzellikte düşünülmüş bir sanat eseri ortaya çıkar. Mütevazı ama muhteşem. Sinan'ın diğer eserleri örneğin Selimiye'de bir şahaserdir fakat Süleymaniye bir külliye olarak düşünüldüğünden çok farklıdır. Bir kere yapıldığı topografik mekânı nedeni ile camiyi bütün İstanbul görebilmektedir. Zamanın bilimsel koşullarına göre depreme öylesine dayanıklı bir zemine yapılmış ve temelleri öylesine karmaşık bir düzenle yapılmıştır ki, onca depreme karşın hiç bir zarar görmemiştir.

Külliye içinde Kanuni Sultan Süleyman türbesi vardır ki 1566 yılında öldüğünde buraya gömülmüştür.

Kanuni'nin çok sevdiği eşi Hürrem Sultan türbesi de külliye içindedir ki Hürrem Sultan 1561 yılında öldüğünde buraya gömülmüştür.

Ve Osmanlı'nın büyük mimarı Koca Sinan'ın türbesi de külliye içindedir.

Mimar Sinan, sözünde durmuş ve Muhteşem Süleyman'a, Muhteşem Süleymaniye'yi armağan etmiştir.

Bir yazarımız Mimar Sinan için şöyle yazar: "Allah'ın peygambere bir armağanı ve Türklere bir iltifatı"

Biz ne diyelim son söz olarak: "Bu dünyanın aydınlanması için bir ışık bırakanlar... Mekânınız cennet olsun."

Meraklısına Notlar:

- Süleymaniye Camisi'nde 4 minare, 10 şerefe vardır. 4 minare Sultan Süleyman'ın Osmanlı'nın İstanbul'daki 4. Padişahı olduğunu belirtir. 10 şerefe ise, Sultan Sülayman'ın Osmanlı'nın 10. Padişahı olduğunu belirtir.

- Eski Saray, Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u aldıktan sonra yaptırdığı ilk Saray'dır.

- Tabhane: Gezici dervişlerin misafir edildikleri odalar.

- Matbah: Mutfak

- Darülhadis: hadis ilminin öğretildiği medrese

- Bimarhane: Akıl hastanesi

- Musahip: Sohbet arkadaşı

 
Toplam blog
: 278
: 3275
Kayıt tarihi
: 26.05.07
 
 

İstanbul'un Kadıköy ilçesinde doğdum. Bir daha da Kadıköy'den ayrılmadım. İstanbul Üniversitesi, Ede..