Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Kasım '15

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Muhteşem Yüzyıl Kösem Sultan… Beklenti Büyük Olunca “Ama” lar da çok oldu…

Muhteşem Yüzyıl Kösem Sultan… Beklenti Büyük Olunca “Ama” lar da çok oldu…
 

Kösem’deki sıkıntı çok daha büyüktü zira her ne kadar yeni bir dizi gibi lanse edilse de, Kösem alt metinde Muhteşem Yüzyıl’ın devamı. Yani, çıta yüksek… Yani, ne olursa olsun izlerken aklımız hep Sül


İlk bölüm hep tehlikelidir.

Hele hele de böyle üzerine uzun zamandır konuşulan işler için çok çok daha tehlikelidir.

Çünkü beklenti şişirildikçe şişirilir.

Bakınız Kurt Seyit Şura'ya.

Bakacaksınız Meryem Uzerli’nin bir türlü başlayamayan ama mütemadiyen gerekli gereksiz basında yer alan dizisine.

Yukarıda verdiğim iki örnekle karşılaştırıldığında, Kösem’deki sıkıntı çok daha büyüktü.

Zira her ne kadar yeni bir dizi gibi lanse edilse de, Kösem alt metinde Muhteşem Yüzyıl’ın devamı.

Yani, çıta yüksek…

Yani, ne olursa olsun izlerken aklımız hep Süleyman, Hürrem, Pargalı, Nigar ve diğer Muhteşem Yüzyıl’ın "muhteşem" karakterlerinde olacak, gözlerimiz arayacaktı.

Nitekim öyle de oldu…

2

“Kıyas” kötüdür ama Kösem’in de yapım stratejisi gereği “kıyas”tan başka şansı maalesef olamadı.

Oysa ki Hürrem’den Safiye dönemine, çok daha yumuşak bir geçiş yapılarak bu sıkıntıdan kurtulmak mümkündü.

Safiye Sultan diyorum çünkü Kösem’i anlamak Safiye Sultan’dan geçer.

Kısacası Kösem için sıçrama tercih edilip, yepyeni bir iş gibi pazarlandı.

Ve kıyas kaçınılmaz oldu.

7

Sonra diziyle ilgili haberler bir türlü bitmedi.

Mesela Muhteşem Yüzyıl bitmeden biliyorduk Kösem’in çekileceğini.

Tabi oyuncu seçimleriyle ilgili haberlerin de ardı arkası kesilmedi.

Beren oldu olmadı derken, Hülya Avşar ile Safiye Sultan için el sıkışıldığı duyuruldu.

Yönetmen değişikliği, Hülya Avşar’ın sette sorun çıkardığına dair haberler…

Böylece haftada en az bir doz Kösem Sultan alır olduk.

Tabi Muhteşem Yüzyıl’ın neredeyse sektördeki en baba oyuncuların büyük bir bölümünü tüketmiş olmasının yarattığı sıkıntıda önemli bir faktör.

Yani beklenti büyüdükçe büyüdü.

Dolayısıyla da ister istemez elinde büyüteçle koltuğa oturan izleyici, her ayrıntıya takılıp durdu.

Sonuç...

Öncelikle kabul edelim, şu an Türk televizyonlarında izlediğimiz dizi kalite ortalamasının çok daha üstünde bir iş Muhteşem Yüzyıl Kösem.

Ama…

Bu kadar uzun süredir üzerine çalışılan, bu kadar para harcanan, bu kadar haber yaratılan bir işte olmaması gereken sıkıntılar maalesef ki vardı.

muhtesem-yuzyil-kosem2(1)

Dönem 17.yüzyılın ilk yarısı…

Osmanlı bu süreçte iç çekişmelerle uğraştı durdu.

Yani duraklama dönemi de denilebilir.

Hatta Osmanlı Devletinin idari anlamda zayıflama dönemidir.

Dolayısıyla Kanuni Sultan Süleyman dönemindeki gibi dev savaşlar, zaferler falan göremeyeceğiz.

Yani o çok şikâyet edilen harem mevzuları, kardeş katli, entrikalar Kösem'de çok çok daha fazla olacak.

Zaten aynen de böyle başladı Kösem…

Muhteşem Yüzyıl’ın Süleyman’ı ne kadar güçlü bir karakterse, 1.Ahmet o kadar zayıf, o kadar çocuksu bir karakter yapısıyla merhaba dedi izleyiciye.

Dolayısıyla bu pasif haliyle, Kanun, Sultan Süleyman’dan sonra bizi alıp yolculuğuna dahil edemedi.

Yani çok iyi kurgulanan Hürrem Süleyman’ın güçlü ve dominant ilişkisinden sonra, Anastasia Ahmet ikilisi kötü bir müsvedde gibi göründü.

Hürrem o kadar coşkulu ve güçlüydü ki, hala ilk bölümün “Süliman” diyerek bayıldığı ya da dans ettiği sahne aklımızdan silinmemişken, onun üstünde şeyler beklerken, sadece duvara tırmanırken düşen ve ne şaşırtıcıdır ki onu tutamayan(!) bir padişah sahnesi ile tazelenemedi zihinler.

12

Kala kala geriye Safiye Sultan dolayısıyla da Hülya Avşar kaldı.

Neden Safiye Sultan için Hülya Avşar seçildi sorusuna gelince...

Hülya Avşar iyi bir oyuncu mu?

Tartışılır…

Ama şu bir gerçek ki çoğu izleyici için antipatik bir isim.

İşte bence yapım ekibinin stratejisi de bu, yani antipatikliği faydaya çevirmek.

Zira az buçuk tarih kurcalayanlar bilir ki Safiye Sultan oldukça zalim ve "kötü" bir kadındır. Yani sevilesi biri değildir.

Dolayısıyla da Hülya Avşar farklı bir bakış açısıyla doğru stratejidir.

Bazen bazı rollerin, “iyi bir oyuncu olmamasına” rağmen bazı isimlere verilmesinin nedeni de budur.

Kişinin toplumda yarattığı genel kanı, verdiği elektrik, sevimlilik, soğukluk, mıymıntılık, antipatiklik vb. özellikler bir avantaja çevrilebilir ve karakter ile ilgili hissedilmesi gereken duyguyu, daha karakteri anlatmadan, bir cümle bile ettirmeden, verebilirsiniz.

En başta dediğim gibi, Hülya Avşar’ın oyunculuğu iyi midir değil midir tartışılabilir ama bence toplumda yarattığı genel kanının desteğiyle Safiye Sultan’ın altından kalkacak.

İlk bölümde fazla kastığı, kendisini fazlasıyla zorladığı doğru…

Ama çok kötüydü demek bence haksızlık olur.

Üç dört bölüm sonra kesinlikle kabul göreceğini düşünüyorum.

İlk bölümdeki en büyük sorunu kesinlikle ve kesinlikle sesti.

Kendisini mi seslendirmişti, seslendirdiyse niye gerekti bilmiyorum ama bence Hülya Avşar’a yapılan en büyük haksızlık olmuş.

8

Yabancı bir filmi açın, alt yazı değil de dublaj ile seyredin, bakalım en baba oyuncular bile sizin gözünüze aynı kalitede görünecek mi?

Garip bir eko, hafif kısık bir ton, gizemli vurgular…

Ne alaka anlamadım?

Bu durum sadece Safiye karakterinde de değildi.

Baştan sona seste ciddi sıkıntı vardı.

Sonra baştaki Rum ailenin altta Rumca orijinal sesini duyup, üstüne anlayamadığım bir nedenle kırık, kayık, abuk subuk Türkçe ile dublaj yapılmasının nedenini çözmek mümkün değildi.

Bildiğiniz “Rum Ailenin Bir Günü” isimli belgeseli izler gibi hissettim kendimi.

Rumca konuşturup neden alt yazı verilmedi anlamadım.

Hani izleyici sıkılır diye düşündüler desem, o kadar da uzun sahneler değildi.

Yani alt yazı sıkmazdı.

Kısacası baştan sona Muhteşem Yüzyıl Kösem’in seslerinde rahatsız edici bir şeyler vardı.

Acilen çözülmesi gerekir.

3

Ses demişken Allah Rızası için müziklere de bir el atılsın diye dilekte bulunmadan geçemeyeceğim.

Dizinin bir diğer sıkıntısı da renkleriydi. Fena halde masada oynandığı belliydi.

Fazla canlı, fazla yapmacıktı ve ben yapıldım diye bağırıyordu.

Bu sayede de mekanların dekor olduğunun altı çizilmiş oldu.

5

Ve hikaye kurgusuna…

Muhteşem Yüzyıl'ın son sezonu gibi monotondu.

Ritim yoktu. Merak yoktu.

Ne Kösem’in gel git halleri ile yürüyebildik, ne de Anastasia, ne de Safiye Sultan ile…

İlk bölüm itibariyle tek bir cümle vardı, Osmanlı’da hata yapar ve Padişah’ta insandır…

Bundan dizi cümlesi çıkar mı?

Hayır.

Yani acilen daha hızlı kurguya geçilmeli, merak unsuru çoğaltılmalı, sürpriz sorular yaratılıp çözülmeli, geleceğe daha elle tutulur sorunların ilmekleri atılmalı.

4

Basit hatalar, bu kadar yüksek bütçeli işlerden beklenmeyen sıkıntılar yok muydu?

Vardı.

Mesela Anastasia’nın köydeki ilk sahnesi…

Anastasia kızlarla şarkı söyleyerek üzüm ezer.

Ancak ne hikmetse, nasıl akmaz kokmaz üzümlerse artık, hepsinin ayakları tertemiz.

Bu aradadetaya girmeleri sayesinde ayaklarının altında üzüm değil de, hamurumsu bir şey olduğunu da gördük.

Sonra Anastasia bir çocuk tarafından gözetlendiklerini fark eder ve sandıktan atlayıp, yaramazı kovalamaya başlar.

Tabi ayaklar hala temiz. :)

6

Yine köy sahneleri…

Anastasia ata atlayıp dörtnala köyden uzaklaşır.

Denizin göründüğü tepede attan iner ve kollarını iki yana açarak uçurumun kenarına koşar.

Yüzünde kocaman, musmutlu, gereksiz bir ifade.

Niye mutlu?

Bilen yok.

Az önce güzel bir haber mi aldı?

Hayır.

Deli mi?

Olabilir.

Ne kullanıyorsa artık, darısı hepimizin başına. :)

Sonra atla dört nala geldiği tepeye ulaşan çan sesleriyle, saniyesinde koşarak köye geri döner.

Ne soluk soluğa kalır, ne yorgundur.

Kızımız 17.yüzyıl olimpiyat şampiyonu.

11

Gelelim 1.Ahmet'e...

Kendisine şehzadeliği boyunca  hiç mi bir şey öğretilmedi, doğrusu merak ettim.

Benim bildiğim neredeyse doğumlarından itibaren şehzadeler, her konuda Sultan olmak üzere eğitime tabi tutulur.

Oysa bizim ki “dağıtacak paramız mı yok” diye şaşırıyor.

kosem-sultan-101125DI

Ve aslan  sahneleri...

Tuhaftı...

En tuhafı da o aslanın zincirini nasıl kırdıkları sorusunun cevabını bir türlü bulamamış olmaktı.

Nasıl yanına sokulabildi suikast düzenleyen adam?

Hayatta mı?

Yoksa Hakkın Rahmetine mi kavuştu?

Kemikleri nerede?

Bir tık ötesi, zamanında o aslanı oraya kim zincirle bağladı?

Yoksa Osmanlı’nın çeşnicibaşıları gibi, tek kullanımlık aslan bağlayıcıları vardı da biz mi bilmiyoruz?

10

Şu padişahların, balkondan kollarını iki yana açarak, şehr-i İstanbul’u izleme duruşundan artık lütfen vaz geçilsin. Aynı plan otuz bin kere, Muhteşem’de kullanıldı.

Yeni, yeni, yeni, bir şeyler bekliyoruz, istiyoruz.

Mete Horozoğlu bir ara, Nefes Vatan Sağolsun filminde olduğu gibi ordu görünce dayanamayıp nutuk çekmeye başladı.

Bu da bir strateji hatasıdır.

Çünkü o nutuktan sonra Nefes’in hatırlanacağın bilmek gerekir.

Yeni bir işi satarken, başka bir işe atıfta bulunacak hamle, tercih edilmemesi gereken bir durumdur.

Dövüş sahneleri kötüydü.

Diyalogların bazıları bir türlü bitmek bilmedi. Cümlelerin sonuna geldiğimizde başını unuttuk.

Kişi başına bir bölümde düşen özlü söz sayısı, fazlaydı. Dolayısıyla konuşan neredeyse tüm karakterler, ben biri tarafından yazıldım diye bas bas bağırdı.

kosem2(1)

Kedi Elizabeth çok tatlıydı ama kediler yaşam alanlarına çok düşkündür. Umarım o çocuk oralarda strese sokulmuyor, ta dünyanın bir ucundaki platoya getirilip götürülürken üzülmüyordur. Bana biraz gözler korkuyla bakıyor gibi geldi. Kediler köpekler gibi değildir. Aman deyim, zaten beyaz kediler diğer kedilere göre çok daha hassastır. Dikkat!

Sonuç olarak her ne kadar ilk bölüm beklediğim gibi olmasa da, üç en geç dördüncü bölümden itibaren, her şeyin yerini bulacağı, iyi bir iş izleyeceğimize inanıyorum.

Karneye gelince;

Total’de 5,88 rating ile Kurtlar Vadisi Pusu’nun peşinden ikinci olurken,

AB’de 8,8 rating ile birinci oldu.

Televizyon, sinema, yaşam ve sokaktaki hayat üzerine diğer yazılarımı okumak istiyorsanız, blogum bibaksana 'ya uğramayı unutmayın. :)

 

 

 
Toplam blog
: 172
: 1971
Kayıt tarihi
: 08.06.06
 
 

Okur, gezer, izler ve yazar...                 ..