Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Şubat '11

 
Kategori
Güncel
 

Muhteşem yüzyıl

Muhteşem yüzyıl
 

Televizyon kanallarımızdan birinde “Muhteşem Yüzyıl” adıyla bir dizi film başladı. Osmanlı İmparatorluğunun en görkemli dönemi olan Kanuni Sultan Süleyman dönemini anlatıyordu. Kanuni’nin şehzadeyken babası Yavuz Sultan Selim’in ölümü ve kendisinin tahta geçişi anlatılarak başlayan dizi inanılmaz şiddette tepkiler aldı. Doğrusu ben bu tepkileri abartılı buluyorum. Hatta bana göre bu tepkiler yayınlanan değil, ileride yayınlanabilecek bölümlerin de endişesiyle dile getiriliyor gibi geliyor. Bunun bir belgesel olmadığı bağıra çağıra duyurulmasına rağmen bu kadar ısrarlı karşı duruşları ve detaylar üzerindeki itirazları izah etmek mümkün değil. 

“Kanuni rolünü oynayan aktör aslında Kanuni Sultan Süleyman’a hiç benzemiyor. Gerçek Sultan Süleyman ince yüzlü, narin…” Bu eleştiriyi yapanlara gerçekten de şaşırıyorum. Kanuni rolünde çirkin, itici, iğrenç tipli biri mi oynatılmış? Gayet eli yüzü düzgün, hatta yakışıklı olarak değerlendirilebilecek bir aktöre niye karşı çıkılıyor ki? Kanuni’nin sakalı yokmuş da bu aktör sakallıymış. Belki arada bir Kanuni Sultan Süleyman da sakal bırakıyordur, bilen mi var? Zaten bir-iki minyatürün dışında resmi bile yok ki. Hem hafif bir sakal padişahı aşağılar mı? Hanedanda hiç mi sakalı böyle olan padişah yok? Padişahın kıyafetlerine de kusur buldular. Bir padişahın binlerce giysisi olur. Bunda ne var ki? Dizide giydiği şeyler ayıp şeyler mi, müstehcen giysiler mi?.. Kesin olarak bildiğimiz bir şey var ki, babası Yavuz Sultan Selim’in sadeliğinin aksine Sultan Süleyman süslü kıyafetler giyip takılar kullanmayı seviyordu. *** Sanırım en fazla tepki harem sahneleri için gösterilmiş. Bu sahnelerde bir yanlışlık görmedim. Cinselliğin fazla abartıldığı, bazı sahnelerin daha geç saatlerde gösterilmesi gerektiği gibi öneriler makul karşılanabilir. Ama o sahnelerin yanlış ve uydurma olduğu iddia edilebilir mi? Dünyanın dört bir tarafından toplanan küçücük kızlar seçilerek saraya alınmıyor muydu? Bu kızlar aynen dizideki gibi bekaret kontrolünden geçirilmiyor muydu? Saraya alınan cariyeler usta kalfalar tarafından haremağalarının denetiminde eğitilip daha sonra bazen kadınefendiler, bazen valide sultanlar, hatta bazen de sadrazamlar tarafından padişaha sunulurdu. Bazen de padişah kendisi bunlardan birini seçip koynuna alırdı. Bazı cariyeler hiç padişahla birlikte olamadan emekli edilir, bazıları ise bir kerelik beraberlikten sonra unutulurdu. Padişahın çocuğunu doğuran kadınefendilerden bile pek çoğuna nikah kısmet olmazdı. *** Bir eleştirmen de harem ağalarından birinin sakalına takmış. “Harem ağaları küçük yaşta hadım edildikleri için hormonları değişir ve sakalları çıkmazdı. Halbuki dizide rol alan harem ağasının sakalı vardı…” Asıl olan harem ağasının sakalı mıdır, yoksa bu insanlık ayıbı müessesenin varlığı mı? Düşününüz, analarının kucağından alınan çocukların erkeklikleri hadım edilerek sarayda cariyelere gözcülük ve yöneticilik etmek üzere eğitiliyorlar. Bazıları bu işlerin Osmanlı’da olmadığını, hadım etme işinin bu çocukların toplandığı yerlerde yapıldığını iddia ediyorlar, ama bu daha da kötü. Çünkü son derece sağlıksız ve ilkel koşullarda yapılan bu ameliyatlarda zaten çocukların büyük bir kısmı daha oralarda telef oluyorlardı. Eğer siz paralı bir müşteri olarak bu ürünü alacağınızı peşinen bildirirseniz gözü dönmüş caniler de o çocukları öyle mahvederler. Eğer Osmanlı Sarayı iyi bir pazar olmasa harem ağalığı diye bir kurum olur muydu? Eğer dizi devam ederse ve tarihe sadık kalınırsa görülecek ki Hürrem çeşitli cilvelerle padişahı etkileyip tahta varis olan şehzadeyi öldürtüyor ve kendi oğlunun veliaht olmasını sağlıyor. Neyse, son sözümüzü söyleyelim; bundan 500 yıl öncesinin gerçeklerinden korkmamak gerekir. Ama gönüllerde o günlerin ve o devlet düzeninin özlemi varsa herkes lafını açıkça söylesin. Geçenlerde televizyon kameraları karşısında başbakan için biri daha “padişahım çok yaşa” diye bağırıyordu. 

 
Toplam blog
: 114
: 548
Kayıt tarihi
: 18.11.09
 
 

Emekli öğretmenim. Üç yıldır Söke Ekspres gazetesinde günlük yazılar yazıyorum. 2008 Yılında röpo..