Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Mayıs '12

 
Kategori
Blog
 

Müjde! Kaybolan Değnekten Atımı, nihayet buldum

Müjde! Kaybolan Değnekten Atımı, nihayet buldum
 

Bartın Valisi İsa Küçük, Milliyet Blog Yazarı olarak çağrıldığım ve "De ki Bartın" isimli kitabımın imza gününde, "teşekkür plaketi" verirken.


Hani ya “değnekten bir atım” vardı benim. Kaybettim de, soruyordum “göreniniz var mı? “ diye. O benim, Bartın’daki, söğüt ağacından olan atımdı. Bundan önceki yazımda da , Milliyet Blog sütunlarında soruyordum zaten: “ Değnekten atımı gördünüz mü? “ diyerekten.

O’nu, gittiğim Bartın’da bir anda buluverdim. Dünyalar benim oldu. Altmış yıldır, aç susuz dolaşmış bensiz. Evimizin tahta duvarına çaktığım  ve atımı bağladığım paslı çiviyi de buldum. Tam 60 yıl sonra. Dile kolay.

“Karılar Pazarı” denilen “Galla bazarı” ında oturmuş çilek yiyordum. Birden satıcı kadına soruverdimdi: “ Değnekten atımı gördün mü sen?” dedim. “Neyneycen?” diye sordu. “O, benim, söğütten yapılma değnekten atım,” dedim.

Elini Aladağ’a doğru kaldırıp, atını  gördüm, dedi ve ;  “Teeee şoraya, dağa kaçmış! “ diye de ekledi. İşte o zaman hasretim, bir bıçak gibi kesiliverdi. O sevinçle,  yarım kilo daha çilek yedim o satıcıda.

O’nu Aladağ’da gidip bulacağım. Baş başa neler anlatacağız neler. Ben yokken neler yapmış. İlk önce su vereceğim ona. Susamıştır yazık!

Esasında, çağrıldığım “imza günü” için oradaydım. Mahalli gazeteler gelişimi duyurdular. Azim Kitabevinin önünde  sergilendi kitaplarım. İlkten Bartın Valisi geldi. Bir  ”teşekkür plaketi” verdi. Kitap alışverişi yaptı, birlikte gelenlerle. Kitabın özeti, “çocukluğumun Bartın’ı” idi. Değnekten atımız da başroldeydi zaten. Bu kitabı, o yazdırmıştı bana. Fellik fellik onu aramam, boşuna değil.

Bartın’ın haylaz çocuğu ben, şimdi kitap imzalıyordu ana caddelerin birinde. Hep bunu düşündüm kitapları imzalarken. Bir gün gelip de burada “De ki, Bartın” isimli kitabımı imzalayacağım, aklımın kenarından bile geçmezdi.

Yazdıklarım, Milliyet Blog’da yazdıklarımın bir özetiydi zaten. Bartın’da da, bir “Milliyet  Blog’cusu” olarak anıldım. Gururlandım.

“Kitap imzalamak, bahane… Dostlarla karşılaşmak şahane.” diye geçirdim içimden. Gözlerim nemlendi. Yudum yudum içtim bu saadeti. Kitap  yazmak önemli belki ama, benim için, onun getirdiği esinti önemli.  Ön plana çıkan da buydu zaten. İşte o esintiydi beni yücelten. İçim hazlarla dolu oldu.

Ünlü hikayecimiz Tarık Dursun K’ söylemişti. “Bir kitabın, 200-300 yıllık ömrü vardır “ diyerek. Yazdıklarınızdan, nesiller istifade edecek. Kütüphanelerde sayfalar karıştırılıp notlar alınacak. Bilmem kaçıncı kuşak, sayfalar atasından, atasının varlığını arayıp bulacak. “Vaktiyle neymişler?” kabilinden.  Hısım, tanıdık, eş dost akraba derken, kitap, gündemlerden hiç düşmeyecek. Ki biz, asırlar evveli toprak olduğumuz halde.

Vaktiyle; Toni Curtis’ler, Charles Bronson’lar, Michele Mercier’ler, Latin Müziği Kralı Luis Alberto Del Parana’larla çokça karşı karşıya geldim. İçlerinden sadece Curt Jurgens’le  birlikte resim çektirmeyi arzu ettimdi. Bu gidişimde, ilk defa, Bartın’ın yazar Valisi İsa Küçük ile  beraber resim çektirmek, aklıma birden düşüverdi. Söyledim ve kırmadı. Birlikte çekildik.

İmza gününde iki minik öğrenci geldi. Kitapları evirdiler, çevirdiler. Arka kapaktan başladılar okumağa. Dikkatli süzüşlerle kapakta odaklandı gözleri. İki kızdılar. Ortaokul birinci sınıftan. İmzalayıp hediye edeyim mi diye sordum. Kızlar, cereyana tutulmuş gibi sarsıldılar ve “ Siz misiniz yazarı?” dediler. Sonra da öyle bir uçuşları ve sevinçleri vardı ki, anlatamam. “ Gözleri yaşarmış, bükük dudakları arasından “ İlk defa bir kitap yazarı ile  bir aradayım” demesin mi? Benim de gözlerim yaşardı.

Kitap yazmak önemli değil. İnsanın boyu da uzamıyor. Sergilenen yaklaşımlar önemli. Bu bir, ısmarlama sevgi ve yakınlaşma değil! Ama, kitap deyip de geçmeyin. Yeni dostlarla tanışıyorsunuz.  Çevreden konferans teklifleri alıyorsunuz. Yöre halkınca,  “ Bizim yazarımız” diye  tanıştırılıyorsunuz. Pek çok yerlerden davet alıyorsunuz. Daha dahaları da var.

 

 

 

 

 

 

  

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..