Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Kasım '10

 
Kategori
Siyaset
 

Mükemmel bir komplo teorisi-2

Mükemmel bir komplo teorisi-2
 

Kürtler ve Türkler komplo teorilerine malzeme


Günün iktidarı medyayı ikiye bölüp ikinci bölümünü kendi tarafına çekince geriye kalanlar durumdan fazlaca rahatsız olup iktidarı yıpratmak için yoğun çaba harcadılar geçtiğimiz birkaç yıl içinde. İktidar ise resmi-gayri resmi yollarla medyanın geri kalanını oluşturan yapıların yaşam alanını daralttı. Baskı ve tehdit zaman içinde meşrulaştı.

Sonra ardından anamuhalefet partisinin solcular tarafından da sevilmeyen lideri bir seks kasediyle makamından uzaklaştırıldı. Yerine sadece 24 saat içerisinde yeni bir lider bulundu. Gelin süreci en başından itibaren irdeleyip yeni komplo teorileri kuralım.

Önder Sav anamuhalefet partisi CHP'nin derin yüzüdür. Deniz Baykal'ın lideri olduğu CHP'de, Kürt kökenli Eşref Erdem'in bulunduğu dönemde parti iki görüşün ortak ekseninde hareket etmekteydi. CHP'nin programında da belirtilen bu iki görüş Kemalizmin ilkeleri ve sosyal demokrasinin evrensel değerleriydi. Bu açıdan bakıldığında Deniz Baykal'ın sağında ve solunda oturan iki ekip liderinden Önder Sav kemalistleri, Eşref Erdem sosyal demokratları temsil ediyordu. Mücadele derenin altından sularına insanların kanlarını karıştırdıkça ortam gerildi. Eşref Erdem kavgalara daha fazla tahammül edemeyerek görevinden ve partisinden istifa etmişti.

O tartışmaların en büyük örneklerinden birisi CHP'den 18 bin üyenin ihraç edilmesiydi. Bu bir kıyımdı ve amaç kemalistlerin partide mutlak üstünlüğü kurması için sosyal demokratların tasfiyesiydi. SHP ile birleşme sırasında örgütlerde fikirleri kök salan sosyal demokratlar Deniz Baykal döneminde kovulmuşlardı.

Son süreçte Önder Sav ve kemalistler fikirleriyle Türkiye siyasetini kilitlediler. Özellikle Kürt ve türban sorunları konusunda dayanılmaz sert bir tutumları vardı. Deniz Baykal'ın ses çıkarmadığı ve hatta araziye uyum sağladığı o dönemler CHP'yi AKP'nin karşısında 'statükocu ve devletçi' parti görünümüne soktu. Örgütlerin hantal kalmasının ve buna bağlı olarak seçimlerde başarısız olunmasının sebebi de buydu. Kemalistlerin solunda konumlanmış sosyal demokratların ve özgürlükçü solcuların BDP gibi etnik milliyetçilik temelinde siyaset yapan partileri bile demokrat görmesinin tek nedeni CHP'nin söylemini AKP ile MHP arasına itmesinden kaynaklıydı.

Hatırlayın; geçtiğimiz dönemde dünya sosyal demokratlarının çatı örgütü Sosyalist Enternasyonal üyeleri arasında CHP'yi örgütten kovma isteği dillendirilmişti. AKP bunu iç siyasette çok iyi kullanmıştı. Hatta bazı entelektüeller Sosyalist Enternasyonal'den CHP'nin kovularak AKP'nin davet edilmesi gerektiğini bile söylemişlerdi. Böyle bir ortamda Deniz Baykal ve kadrosu siyaseti dar alana hapsederek zoraki alternatif olmanın ötesine geçememişlerdi.

Başka bir yandan bir cezaevinde bir mahkum; (severiz sevmeyiz ama kabul etmek zorundayız)Türkiye devletinin, hükümetinin, kurumlarının, siyasetçilerinin, medyasının siyasi muhatap kabul ettiği Partizan Karkedan Kürdistan'ın (PKK) kurucusu Abdullah Öcalan'ın avukatları aracılığıyla her hafta yaptığı görüşmelerin sonuçları medyaya yansıyordu. Abdullah Öcalan o aralar parti kurmak isteyen ve dörtlü görüşmelerden dörtte üç oranında başarıyla ayrılan gruplardan şöyle bahsediyordu;

"Yıllardır Alevilere parti kurduracağız diyorlar kurdurmuyorlar, oyalıyorlar. Yine 10 Aralık Hareketi’ne parti kurdurmuyorlar. Bir türlü örgütlülükleri gelişmiyor; partileşeceğiz diyorlar parti kurdurmuyorlar. Geçmişten bu yana bunlar sanki bilinçli oyalanıyor. Bunlardan dolayı bu alanda sürekli bir boşluk yaratılıyor. Böylece bu kesimler oyalanarak eritilmeye çalışılıyor ve bu şekilde siyaseten etkisizleştiriliyorlar. Buna dikkat edilmelidir, bunların farkında olunmalıdır."

Adam haklı beyler demek istemezdim. Ama haklı. Bu sözler çok iyi irdelenmeli. Ahmet Türk gibi daha ılımlı ve DTP içinde 'güvercin' kanadın lideri olarak bilinen birinin yerine kamuoyu yaratılarak Kürtlerin lideri yapılan Abdullah Öcalan'ın sözleri elbette önemli. İçi boş değil. Ardında mutlaka mesajlar var.

Abdullah Öcalan birini işaret etmiyor. Ama biz işaret edelim; sistemin 'diğer' parçası. O parçaya şimdilik 'blok' diyelim.

Görünen o ki blok zaten zayıf kalmış merkez solun dağılmasını ve birkaç partiyle kitleleri dönüştürmesini istemiyor. O yüzden rol CHP'ye verilmiş gibi. CHP'yi kökten olmasa bile kısmen değiştirmeyi istiyor. Bu yüzden 'sistemin' büyük bir parçasını yönetenler blok'un hamlelerine karşılık hem CHP içinden hem de CHP dışından partiyi dönüştürmeye uğraşıyor. 3.yolcular da var. Ama onlara hiç girmeyelim.

Esasen Abdullah Öcalan bloğu işaret ediyor. Blok Seyfi Oktay demek. Önder Sav ve Deniz Baykal demek. Abdurrahman Yalçınkaya ve Hasan Gerçeker demek. Yani CHP'nin içinden ve dışından kemalistler demek.

Mükemmel bir komplo teorisi'nin birinci parçasında blok ile sistemin anlaşmalarını ve DTP'nin kapatılarak BDP'nin kurulduğunu, yeni partinin Ufuk Uras üzerinden manipüle edildiğini; CHP, AKP ve Abdullah Öcalan'ın gücünün korunduğunu, yeni partinin Türkiye'nin doğusunda bir sol güç olarak dengeleri değiştirmesinin engellendiğini yazmıştık. Abdullah Öcalan'ın o yazıya göre eksik kaldığı tek yön bazı grupların bu tuzağın içine düşmemek için yeni partinin dışında kalacağıydı. Ama örgüt lideri bunu göremedi.

Blok kemalistleri temsil ederken sistemin 'demokratları' temsil etmesi de gayet olası görünüyor. Çünkü neo-liberal politikaların önündeki en büyük engel farkında olmasalar bile kemalizmin kendisi. Hantal devlet yapılanması, siyasette Ankaralılaşma, bürokratik körlük kemalizmin mirası.

Bütün bu görüntünün ardından kemalistlerin yeni babası gibi görünen Önder Sav'ın katıksız bir sosyal demokrat Kemal Kılıçdaroğlu'nu neden partinin başına getirmek istediği bir çelişki gibi görünebilir. Ama bir açıklaması var.

Sosyal demokratların tasfiyesi ve Eşref Erdem'in partiden ayrılmasının ardından Deniz Baykal'ın partisinde ipler Önder Sav'ın eline geçmişti. O dönem hepimizin bildiği ama kamuoyuna yansımayan Deniz Baykal'ın ekipleşme faaliyetleri başlamıştı. Baykal'ın illerde ekipleşmesi Önder Sav'ı rahatsız ediyordu ama genel başkana ağız açılmazdı. Baykal'ın ekibinin en büyük parçası İstanbul örgütüydü. Şu an hepimizin tanıdığı Gürsel Tekin o dönem İstanbul il başkanı yapılmıştı. Hem de Önder Sav'ın öğrencisi Şinasi Öktem görevden alınarak. Baykal genel merkezde de ekipleşiyordu. Mehmet Sevigen, Cevdet Selvi, Mustafa Özyürek, Atilla Kart, Yılmaz Ateş ve Nur Serter ekibin en önemli üyeleriydi. Bildiğiniz üzere son kurultayda kamuoyununda desteğiyle Sav düğmeye bastı ve Kılıçdaroğlu'na koltuğu teslim etti.

Sav'ın bu hamlesi birçok işe yarayacaktı. Sav hem nefret beslediği Baykal'ın arkadaşlarına gol atıyordu hem de 'bloğun' kasede tepkisini birinci ağızdan kamuoyuna duyuruyordu. Bu durum bloğun içinde karmaşa yarattı. Blok bir anda ikiye ayrıldı. Kimse Sav'ın hamlesini anlamamıştı. Çünkü Sav'ın gözlemlediği şey Baykal'la kemalist bloğun daha fazla yol alamayacağıydı. Parti hem kaset skandalı yüzünden yıpranmıştı hem de %22-%25 bandının üzerine çıkmak için çabalamalıydı. Cumhuriyetçi bir refleks devreye girmiş elden giden Türkiye'yi kurtarıyordu.

Bu durum başka bir yoldan şöyle özetlenebilir; Abdullah Öcalan'ın işaret ettiği isim Önder Sav. Alevilere ve 10 Aralık Hareketi'ne parti kurdurmayan; onların CHP'yi ve dolayısıyla Türkiye sol kitlesini dönüştürmesine engel olan isim Önder Sav. Kitleleri CHP'nin içinde tutan ama kendi fikriyatını dikte eden isim Önder Sav. Bu rest Önder Sav'a aitti.

Kısa dönemde CHP içindeki karmaşıklığı hepimiz gördük. CHP'nin 'henüz' lideri Kılıçdaroğlu bütün bu tabloyu okumayı başardı ve hareket etti. Sav'ın restini gördü. Esasen bu CHP'nin içinde bloğun ve sistemin hamlelerine karşı 3.yolun hamlesiydi. Gerçi Kılıçdaroğlu'nun yaptığı her hamle ya bloğun ya da sistemin işine yarayacaktır. Mesela bütün bunlar olurken BDP liderinin Sosyalist Enternasyonal(SE) toplantıları sırasında belirttiği 'CHP-BDP-ÖDP-EMEP demokrasi çalışması' isteği de değişen dengeleri ve henüz oturmayan taşları çok iyi özetliyor. Elbette böyle bir ittifak veya çalışmanın şu an için var olması olanaksız. Ama BDP liderinin bu sözleri 'gölge' liderin sözleri aslında. Yani Abdullah Öcalan'ın bir hamlesi. Çünkü Abdullah Öcalan da Kemal Kılıçdaroğlu'nun restini gördü. SE'ye yakınlaşan ve doğuda varolmak için Diyarbakır ve Şanlıurfa'ya ziyaret eden CHP heyetine atılmış mükemmel bir gol.

Bugün CHP'nin yapması gereken sosyal demokratlaşarak doğuyu teslim almak. CHP'nin hata yapmasını pusuda bekleyen çok kurum ve isim var. CHP asla son kale falan değil ama yapacağı her hamle çok kritik. Çünkü CHP'nin her hamlesi ya bloğa ya da sisteme yarayacak. 3.yolu açmak çok zor görünüyor.

Tabloya bir bakalım. CHP'nin hatalarından faydalanacaklar şunlar;
CHP pratiği üzerine eleştiriler getiren 'evetçi' EDP.
Kıyı şeridini teslim alamayan AKP.
Doğuda gücünü korumak isteyen BDP.
Kendi kitlesini dönüştürerek milliyetçi cephe yaratan CHP'nin sosyal demokrat politikalarının hata olduğunu iddia edecek MHP.
Parti içindeki muhaliflerin başını çeken Baykal ve Sav ekipleri.

Üç cumhuriyet koruyucusu Seyfi Oktay, Deniz baykal ve Abdurrahman Yalçınkaya'nın şimdilik Kılıçdaroğlu'nun elini rahatlatmak için Önder Sav'ı kızağa çektikleri görülüyor. Yeni liderin yapması gereken özgürlükçü, eşitlikçi ve dayanışmacı 3.yolu yaratmak. Kemalistler buna razı olmasada.

Yoksa seçimlerden sonra Abdullah Öcalan'ın söyledikleri yeniden geçerlilik kazanabilir. Kendimizi solda yeni bir parti tartışmaları içinde bulabiliriz.

Ama olası komplo teorilerinden en önemlisi; CHP'nin Kürt ve türban sorunlarında kırmızı çizgilerinin değişeceği ve hatta CHP'nin iktidar olması halinde Fetullah Gülen'in ülkeye giriş yapacağı yönünde. Şaşırtıcı değil mi? Şimdilik bir komplo teorisi. Ama yarın gerçekleşebilir.

 
Toplam blog
: 41
: 715
Kayıt tarihi
: 15.06.08
 
 

Ortaöğrenimimi Anıttepe Lisesi'nde gördükten sonra Mustafa Kemal Üniversitesi Ziraat Mühendisliği..