Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Nisan '16

 
Kategori
Güncel
 

Mülteciler bile Türkiye'ye geri dönmek istemiyor, güvensiz diye.

Mülteciler bile Türkiye'ye geri dönmek istemiyor, güvensiz diye.
 

Pırıl pırıl güneşli bir Bodrum sabahı. Begonviller, güller, sardunyalar, daha bir sürü çiçek açmaya vermiş kendini. Uzakta horoz ötüyor, köpek havlıyor, tavuk gıdaklıyor. Bahçemdeki meşe ağacında kuşlar toplanmış sabah senfonilerini seslendiriyorlar.

Bütün bu güzelliklere rağmen içim kapkara. Bir süre önce bu saydığım güzellikler beni karanlıktan ışığa çıkarırdı. Ama artık içimi aydınlatmaya bunlar bile yetmiyor.

Sabah oturdum düşündüm. Nedir içimi böylesine karartan, beni umutsuzluğa sevk eden diye. O kadar çok şey geldi ki aklıma.

Gece bacağımın nemden sık sık ağrımasından başlayayım. Sonra eşimin geçirdiği soğuk algınlığını üzerine ilave edeyim. Bu sağlık sorunları ile başa çıkabilirim aslında. Nasılsa hepsi geçecek. Eşim bir kaç güne iyileşecek. Benim de bacağım hep böyle ağrımıyacak. Daha büyük nedenler var aslında benim içimi karartan. Sadece benim değil çevremdeki, ülkemdeki herkesin içini karartan nedenler.

Sırası ile sayayım. Her haber programını dinlediğimde sanki sadece sayılardan ibaretmiş gibi anlatılan şehitlerimiz, yıkılan, dökülen şehirler, zaman zaman patlayan canlı bombalar, ölen, yaralanan, parçalanan binlerce insan.

Her gazeteyi açtığımda okuduğum kadın cinayetleri, çocuk tacavüzleri, tacizleri, şiddet, ölüm ve kan.

Dün okuduğum bir olay beni çok etkiledi. 3 Yaşında bir erkek çocuk üvey babasının tecavüzüne uğramış defalarca, barsakları delinen çocuğu annesi hastaneye götürmüş ve merdivenden düştü demiş. Olay ortaya çıkmış tabii. Zavallı yavrucak 10 gün hastanede acılar içinde kıvrandıktan sonra yaşamını kaybetmiş. Ne büyük bir felaket. Esas felaket bütün bunları hoşgörü ile karşılayan bir düşünce sistemine doğru hızla yol almamız.

Yurtlarda tecavüze uğrayan çocuklar ve bunlara bigane kalan bir toplum. Şu yazıyı yazarken bile televizyondaki haberde kaybolan, kaçırılan, şiddete uğrayan çocuklar anlatılıyor. Sanki gün geçtikçe daha çok artıyor bu olaylar.

Bütün bunların üstüne bir sürü daha sorun var başımızda. Sınırlarımızdan giren Suriyeli, Afgan, Pakistanlı milyonlarca insan var Türkiye'de şu anda. Etrafa hastalık, mikrop, saçan terör yaratan bir sürü kaçak insan. Ülkem insanı kendi sıkıntılar içinde işsizlik, ekonomik problemlerle başa çıkmaya çalışırken bir de milyonlarca problemli insan daha eklendi.

  Uzun bir süredir Bodrum ve diğer Ege kıyılarında karşı kıyıya kaçmak için çabalayan, kah başaran,kah başaramayıp Egenin sularını mezar edinen bir sürü kaçağı görüyorduk. Bizden daha iyi düşünen büyüklerimiz Avrupa ülkeleri ile anlaşmalar yaptılar ve kaçan bu mültecileri geri almayı kabul ettiler bir kaç kuruş uğruna. Tabii bu arada o kabul ettikleri paranın çok daha fazlasını kaybettik turizmin yaşadığı şokla.Evet çevremizdeki 5 yıldızlı otellerin hepsi eleman çıkartıp kapanma aşamasına geldi iptal edilen rezarvasyonlar yüzünden. Milyonlarca dolarlık turizm  gelirini kaybettik.Binlerce insan işsiz kaldı bu sektörde.Kimin umurunda. Mültecileri kabul ettik , dünyaya misafirperverliğimizi ispatladık ya.

 İşin tuhafı geri gönderilen mülteciler Türkiye'ye gelmek istemiyorlar. Onlar bile Türkiye güvensiz ülke diye pankart açıyor. Oysaki onlar söz konusu değilken biz daha güvende idik.Biz zorla misafirperverlik yapmaya çalışıyoruz, onlar gelmemek için direniyor.

 Aslında sinirlerin sağlamken yaklaştığında konuya tam Aziz Nesinlik olaylar. Ne güzel mizahi  eserler çıkar .

  Haber izleme, gazete okuma diyor bazı kişiler. İmkanı varma yaşadığın toplumdaki olaylara bu denli bigane kalmak.

 İşte ben bigane kalamadığım için mutsuzum,umutsuzum, içim kapkara. Gittikçe de kararıyor .

 

 

 

 
Toplam blog
: 826
: 1068
Kayıt tarihi
: 26.04.11
 
 

Ben emekli bir iktisatçıyım. 21 yıldır bir sanatçı annesiyim. Küçük kızım klasik müziğe eğilim gö..