Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mart '11

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Multi-Süper kahramanlı Çizgiromanlar

Multi-Süper kahramanlı Çizgiromanlar
 

google imaj


Multi-Süper Kahramanlı Çizgiromanların ve Filmlerin Estetiko-Politiği 

Popüler kültür ürünleri bayağıdır, çünkü kitlenin beğeni zevki düşüktür, çünkü genelde kitlenin eğitim düzeyi düşüktür:  

Bu; çok çok düz bir mantık ama marksist estetikçilerin bile, doğrudan kullandığı bir doğrusal programlama noktası, kritik eşik çizgisi ve oldukça dolaylı ve dolayımlı bir kültürel gösterge.  

Çizgiromanlar popüler kültürün en belirgin göstergeli ürünlerindendir. Bir Orta Çağ kültürü olan gravür ve konuşma balonlu dini suretlemeler ikilisi, 20. Yüzyıl’ın başında bir yeniden yoruma ve aşırı bir yoruma uğradı.  

ABD’de çizgiromanın popülerliği 1930’larda yükselmeye başladı. Global ekonomik kriz onyıllarıydı ve mafya o dillere destan örgütlenmesini o zaman başlatmıştı. O dönemin polisiye yazarı olan Horace McCoy’un deyimiyle ‘Mafyanın Dışında Kimse Yok’tu. Tabii ki buna polis de dahildi.  

Bu durumda kaçış hayalleri üretilir genelde. Süper kahramanlar da öyle oldu. Hepsi birden ama başta tek tek ABD’yi kurtardılar.  

Sinemanın ilk yüzyılının tamamlandığı 1995’ten bugün dek gelen süreçte; çizgiromanlar film oldu, çizgifilm oldu, bilgisayar oyunu oldu. Böylelikle hiç yoktan (yani hiç yeni telif ödenmeden) milyarlarca dolarlık iş alanı yaratıldı. (Aslına bakılırsa, George Lucas ‘Yıldız Savaşları’nın tüm haklarını satın alıp, 1977-1997 arasında oyuncak, tişört, vd gibi yan ürünlerden, toplamda milyarlarca dolar kazanarak, bu potansiyel iş alanını önceden imlemişti.)  

2010’da gelindiğinde, herhalde pazar pay sınırlarına erişildiğinden olsa gerek, 2 yeni yönelim sözkonusu oldu:  

Bir: çok kahramanlı çizgiromanlar üretmek.  

İki: Bunları Orta Çağ gibi dönemlere taşıyarak başka bir kültürel kombinezon üretmek.  

Bir çizgiroman fanatiğiyim. Onbinlerce çizigiroman okudum.  

Aynı zamanda bir estetikçi, estetiko-politikçi, politiko-estetikçyim. Yani; gündelik yaşımın kültürolojisinden olsun, seçkin sayılan sanat eserlerinden olsun, tarihsel yorumlar yapmak uzmanıyım. (Bu metin de öyle bir çabanın sonucu.)  

Bu 2 süreci birleştirerek, yukarıda dökümlediğim 2 seçeneğin birincisi üzerinde yoğunlaşacağım.  

Bir örnek üzerinden:  

Batman ve Süpermen birliktedir. Süpermen’in kuzeni mutlak kötü bir gençkız vardır. (Bu macerayı önce İngilizce, sonra Türkçe olarak okudum. İkisi arasındaki nüansları geçiyorum.)  

Şimdi bilenler bilir:  

Batman, 1990’lardaki yorumdan ve aşırı yorumdan en aşırı pay alan çizgiroman oldu. Öyle ki 10 tane farklı karakter oluştu. Aynı öyküyü farklı çizerlerin çizmesi nüanslar yarattı. Farklı yer ve zamanlarda yazılmış, 18 öykünün tek bir öyküde (Şövalyenin Düşüşü) birleştirilip, tam ve tek bir öykü yaratılması ve sonunda Batman’in belinin kırılması gibi, genel süper kahraman öykü şablonlarına hiç uymayan bir yorum oluştu. Bunun şu yararı olmuş. Bu Batman-Süpermen öyküsünün anlaşılırlığının ön sindiricisi bir öykü olmuş.  

Yeni öyküde, bekleneceği gibi, Süpermen kuzenine aşık oluyor, zaten kızın kötüler tarafından Dünya’ya gönderilmesinin nedeni bu. 2000’li yılların başka bir popüler dalgası olan fantastik romanların film yapılmasına koşut olarak, şeytan ve mutlak kötülük dünyası da konuya çeşni olarak katılmış ama genel gidişte bu tema çok sırıtıyor.  

Batman genelde ‘cool’ bir karakterdir. Burada sıcak bir karakter. Kızdan feci kıllanıyor ama ne de olsa, 2 kankanın veya spüer kahramanın çatışması sözkonusu olamaz gibi.  

Bu ikilem, öyküde Batman’in sürekli bir kenara çekilip ‘hımmm?’ durumuna yol açıyor ki popüler kültür – siyaset açısından tam da biz yeni-aydınların olabileceği konumlardan biri bu ama yalnızca biri.  

Sonra, burada 2 ama diğerlerinde maşallah 50-60 gibi, sürüsüne bereket güç koalisyonu, aklımıza kendiliğinden ABD’nin şer kuvvetlerine karşı, uysa da koyan, uymasa da koyan, koalisyon kuvvetleri toplaması durumunu getiriyor.  

Popüler kültür tarihin seyrini imlemeyi sürdürüyor. 23. Bond filminde, bir önceki Bond ile halihazırdaki Bond kapışır.  

Tarihin tam da bu momentindeyiz:  

Eski dostlar ABD-AB kapışıyor. ABD-Çin kapışıyor. Kazanan yok. Zaten mutlak iyi yok. Haklı yok. (Herkesin haksız olduğu savaşlar ve oyun kuramı modelleri mevcuttur.)  

Batman’in bu öyküdeki davranış izleği bize kendi davranış izleğimiz için bir modelleme sunuyor: Oyunun dışında kal. Gerektiği zaman epsilon müdahaleler yap ama asla ve kata kimseye güvenme, kendine bile. Bond’un Bond ile kapşması gib, kendindeki faşizm ile kendindeki anti-faşizmi savaştır. (Hangisinin kazanacağının henüz önemi yok.)  

Sonuç?:  

Kazanan tarihsel artı-değer bilgi olacaktır, hep öyle olmuştur, şimdi de öyle olmaktadır. Makro paradigmalar dönemi bitmemiştir, çünkü başlamamıştır. Devrimler bitmedi, çünkü o 2 dünya devrimi yalnızca ön-prova idi. 50 yıldan ve dünyanın üçte birinden değil, 5.000 yıldan ve 10 dünyadan (diğerleri yerleşilebilir gezegenler olmak üzere) söz ediyoruz.  

Çizgiroman yeni-okumaya hoşgeldiniz.  

 
Toplam blog
: 2216
: 514
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Serbest yazarım. 1960 doğumluyum. BÜ İşletme mezunuyum. ..