Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Temmuz '12

 
Kategori
Deneme
 

Murat'a mektuplar 3

Murat'a mektuplar 3
 

Murat... Poyraz esmiş denizlerde sona kalmış tek sığınağım benim... Mutlu etmek istediğim ama herhangi bir çaba gösteremediğim sayılı insanlardan önde gelenim...
Boşa geçirilmiş herhangi bir zaman diliminin içinde kayıbım. Kendimi evrenin en sıradan noktacığı gibi hissediyorum. Gibi derken, aslında öyle olduğumun farkındayım. Bir çekiçten, bir poşetten, bir pantolondan çok daha sıradan. Bir poşetten daha sıradan olmanın ne demek olduğunu bilemezsin, poşedin bile doğada çözüneni, yani işe yarayanı vardır, benim yok. Öylesine bir saçmalıktır sürüp gidiyor epeydir.
Zaman, bir şeylerimi alıp götürüyor durmadan. Geri de getirmiyor üstelik. Belki benden alıp başkalarına armağan ediyor, zaman belki bir Robin Hood.
Murat, takvimlerde rastgele yazılmış sözlerden "İnsan bilmediğini ayağının altına alsa, başı göğe değer." atasözünün bulunduğu yaprağı çekip çıkaran, okuyunca ta kendisinden bahsedildiğini düşünen, uzaklara dalan, daldığı yerlerde başka şehirler, başka yağmurlar, başka araba kornaları, başka senfoniler arayan benim. Aradıklarını hiçbir zaman bulamamış olan benim. Kayıp olan benim Murat, kaybettikleriyle birlikte kaybolmuş olan benim. Bilmediklerini ayağının altına alsa, başı göğe değecek olan insanlardan herhangi biriyim. Ben her gün aklına ufak bir parça yük alan, yüreğinden kocaman bir parça düşüren milyonlarca insandan herhangi biriyim.
Ben neyim Murat? Sen kimsin?
Tüm sıradanlığımla karşındayım işte...

Ben en çok seni gördüğümde kendimi bulabiliyorum. Buldukça kaybediyorum belki, ama mutlu oluyorum. Tam mutluluk gibi değil de, mutluluğun evrim geçirmişini yaşıyorum. Hani yine ayakların yerden kesilir, gökyüzündesindir ama bulutlara dokunman yasaktır. Düşün. Öyle bir şey.
Ama ben gökyüzünü seviyorum. Gökyüzünden çok yanımda olmayan birileriyle aynı gökyüzüne bakıyor olma ihtimalimizi seviyorum, aynı anda. Gökyüzünde olup bulutlara dokunamamayı dahi seviyorum sen öyle gülünce. Bırak da sen uyurken gülüşüne papatyalar bırakayım bu gece. Bu gece mutlu ol Murat. Benim için. Bu gece kimse üzülmesin. Yağmur yağmasın bu gece, çocuklar ıslanmasın, sokaklar soğumasın insanlar üşümesin. Sesi duyulmasın diye sessizce ağlamasın genç kızlar, karanlık olmasın bu gece.

Murat şimdi kafasında patlamak üzere olan düşüncelere sahip, baş ağrısından boynunu kesip atabilecek kadar sinirli bir psikopat gibiyim. Her ses titreşimi kulağımda tiz bir yankı yapıyor, zihnimde yeni çizikler açıyor. Sonsuz bir sessizlik istiyorum, olmuyor.

Gitmedin değil mi?
Biliyorum buralarda bir yerlerdesin yine. En zor anımda geliceksin ve bir anlığına unuttuvereceksin her şeyi. Yine bir filiz ekeceksin düş bahçeme. Geleceksin biliyorum. Çok sıradan bir gidiş olurdu yoksa seninki...
Duygusallığımı bağışla. Kurtarman gereken bir yerlerdeyim. Ne kadar gelmen gerektiği konusunda habersizsin. Ve kocaman bir cam bardağı alıp, yere fırlat. Kırıldığı parça kadar parçalara ayrılmış vaziyetteyim. Kalbim yapboz muamelesi görüyor çevreden. Birinin parçaları birleştirmesi gerek, sonsuza dek.
Öpüyorum gülüşünün tüm kıyılarından...

 
Toplam blog
: 30
: 503
Kayıt tarihi
: 27.02.11
 
 

Hayatı film gibi yaşayan, başından dert eksik olmayan, durup dururken ağlayabilen ama herşeye rağ..