Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Temmuz '08

 
Kategori
Güncel
 

Murat Belge'nin demokrasi anlayışı: Formel

Murat Belge'nin demokrasi anlayışı: Formel
 

Yazmamak istiyorum; ancak ya algıda seçicilik yapıyorum ya gerçekten çok alıngan oldum veya hayal kırıklığım öylesine büyük boyutlarda ki Sn. Murat Belge'ye yazdıklarını ve yetindiği şeyleri bir türlü yakıştıramıyorum.

Pazar günü yazdığı köşe yazısından bir paragraf alıntı.

"Evet, açıkça söyleyelim: Ergenekon’un tasfiyesi, Türkiye’yi otomatikman sosyalizme yaklaştırmaz. Bununla varılacak yerin “reel” çerçevesi, olağan burjuva rejimidir. Bizden daha önce yola çıkmış Batı ülkelerinde olduğu gibi, normal kapitalizm. Normal, formel burjuva demokrasisi. Bunun sonucunda bu ülkede insanların İspanya’daki, Danimarka’daki, Hollanda’daki gibi yaşamaya başlamaları. Sabah kapı çalınınca orada sütçü olduğunu bilmekle kalmadığınız, sabah aldığınız gazetede filan yere bomba atıldığı, filancanın otomobilinin bombayla uçurulduğu, bir papazın, bir misyonerin veya Hrant Dink’in boğazlandığı haberini okumayacağınız güveniyle yaşadığınız bir yer olacak burası."

Sn. Belge sosyalizm felsefesinden; o bunu bir ahlaki seçim olarak görüyordu, bugün ona kendi seçiminin ahlaki referanslarını sormak durumundayız, öylesine uzağa düşmüş durumda ki içten içe çok ciddi bir muhasebe yaptığını hissediyoruz.

Ben de açıkça söyleyeyim, Ergenekon'un tasfiyesinin Türkiye'nin 15 yıldır başlayan normalleşme süreci olarak görüyorum ve ne Ahmet Altan ne de Murat Belge kadar sonuçlarından çok ciddi bir beklentim yok. 3 Kasım 1996 yılında ne hissediyorsam şu an aynı şeyleri hissediyorum. Ayrıca Ergenekon'un komple tesfiyesi diye bir şey söz konusu bile olamaz; çünkü bu tip örgütlenmeler batı tipi demokrasilerin özünde de var. Bize gelişi bu yapıdan kopuk değil.

Fransız Devrimi sonrasında kurulmuş bir polis örgütü vardı. Başında Napolyon'u bile yıldırmış bir sinsi adam: Stefan Zweig'in çok hoşuma giden romanında anlattığı; Fouche, Bir Politikacının Portresi.

İkinci dünya Savaşı öncesinde Nazi Almanyası'nın kurduğu SS, daha sonra hem Avrupa'da hem Amerika'da örnek alınmıştır. Bugün bu yapılar olsa olsa şekil değiştirmiş olabilir. Hepsinin toptan tasfiye edildiğini söylerlerse ve buna gerçekten inanıyorlarsa kahkahalarla gülmek, bu adamları ciddiye almamak gerekir.

Bir dönem bütün Avrupa devletleri temizeller hareketine kalkıştı; hararet çok çabuk yatıştı. Bize dediler ki; "hepsini temizledik!"

Yok ya?

"Formel olarak Avrupa söyleyince buna inanmak zorundayız. Çünkü adamlar bizim gibi değil. Samimiler."

Ya ben farklı bir dünyada yaşıyorum ya da bu "taraf" bizi başka bir yerde yaşadığımıza ve inandırmaya çalışıyor.

Öyle olmadığını biliyoruz. Türkiye'nin ve dünyanın sorununun başka olduğunu da çok iyi farkındayız.

Bize gösterilen hedef formel burjuva demokrasisiymiş. Bu demokraside olağanüstü şeyler olmuyormuş!

Murat Belge gerçekten bununla yetindirmeye mi çalışıyor bizi?

Bu ülkelerin önemli bölümü terörle mücadelede asla insan haklarına dikkat etmiyor. Çok fazla okunmadı ama şu yazımı bir daha geçiyorum. İnsan Hakları İzleme Komitesi çok ciddi olarak Fransa'da insan haklarının ihlal edildiğinin raporunu vermiş. (Okumak için Fransa'da İnsan Hakları İhlali)

Hollanda'da ırk ayrımcılığı öyle boyutlara vardı ki; insanlar evlendikleri eşlerini ülkeye sokamıyorlar. Elbette bunlar sadece 3. dünyadan gelenler için geçerli. Hollanda kapıda gelişmemiş ülkelerden gelen medeni olmayan insanları Hollandaca bilip bilmemelerine göre sınıflandırıyor.

Evet bu formel bir demokrasi Sn. Murat Belge.

Şimdi bir takım arkadaşlar çıkıp "bütün bunların sorumluluğunu Murat Belge'ye yüklemenin insaf sınırlarını aştığını" söyleyebilir. Bence aşmıyor; aksine Murat Belge kendisini bu sınıflandırmanın içine katıp, insanımıza da bununla yetinin diyerek insafsızlık yapıyor.

Türkiye'nin dış borcu 500 milyar dolar. "Bu paranın neye karşılık geldiğini biliyor musunuz? Bu para neden sürekli artıyor haberiniz var mı?"

Bizi formel olarak benzetmeye çalıştığınız Yunanistan, İspanya ve Portekiz, AB üyesi olduktan sonra en az bizim dış borcumuz kadar fonlanmış, desteklenmiş.

"İşte biz de bu yüzden AB üyesi olmak istiyoruz, ülkemizi o standartlara getirmeye çalışıyoruz."

Açıklaması benim için hiç tatmin edici bir cevap olmuyor. Çünkü birleşik kaplar prensibi burada işliyor. Bizim borcumuz ve ödediğimiz faiz diğerlerinin refahı oluyor. Kimse de bize bu parayı vermeye niyetli değil. Ayrıca ahlaken seçtiğiniz sosyalizm felsefesi vicdanınıza AB'nin ya da Amerika'nın fonlarının kaynağını size sordurmayacak mı? Size Sn. Murat Belge'ye; Sadece demokrasiden yana olmak yetmiyor. derken ve kimilerine göre insaf sınırlarını bile zorlarken, altını çizmeye çalıştığım şeyi anlamaya çalışın Sn. Belge.

Türkiye'ye sunabileceğiniz tek şey formel bir demokrasi anlayışı mı kaldı?

Hayır hayır... Sn. Belge bize kırk katır mı kırk satır mı tercihini yapıyor hemen.

"“Devrim” dediğiniz o şey, inanılmaz derecede olağandışı koşullar oluşmadıkça, Türkiye’de olmaz. Burada şu konjonktürde iki ihtimal, iki yön var: liberal demokrasiye açılmak ya da pleb/patrisyen bir faşizm koalisyonunun sultasına girmek."

Evet, her yazdığıyla soldan biraz daha uzağa düşüşünü ispat ediyor, Taraf'lı yazarımız.

Ne devrimi Sn. Murat Belge? Neyin devrimi? Bu fazlasıyla saçma olmuyor mu?

Bize de zamanında sizin yaptığınız şey kalıyor; her yazınızın içinde düşmüş olduğunuz o çöküşü gösterip, insanlarımıza seçeneksiz olmadıklarının inancını vermek.

Uzay Gökerman

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..