Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ocak '10

 
Kategori
İnançlar
 

Müslümanları kan dökücü olarak göstermeye çalışanlar yanılıyor

Müslümanları kan dökücü olarak göstermeye çalışanlar yanılıyor
 

İSLAMİYET ŞEFKAT, MERHAMET VE SEVGİ DİNİDİR


İslam ahlakı bu yüzyılda Hz.Mehdi önderliğinde Allah'ın izniyle yeryüzüne hakim olacak. İslam barış, sevgi, kardeşlik ve merhamet dinidir. Darwinizm ise komünizmin, faşizmin ve terörün kaynağıdır. Sosyal darwinizm 1. ve 2. dünya savaşlarının, nazi zulmünün, pkk terörünün ve dünyadaki bütün savaşların tek nedenidir. Ancak artık silahlar susacak barış konuşacak.

İSLAMİYET ŞEFKAT, MERHAMET VE SEVGİ DİNİDİR

Özellikle son dönemlerde bir kısım Hıristiyanlar, Müslümanlarla ilgili olarak çeşitli gerçek dışı iddialarda bulunmaktadırlar. Bu kişiler, bazı olayları kendilerince delil göstererek, Müslümanları, gerçeklerle hiçbir ilgisi olmadığı halde, kan dökücü ve zalim kişiler olarak lanse etme eğilimindedirler. Dünyada çeşitli kesimlerde yaşanan ve çeşitli odaklar tarafından haksız yere İslam’a maledilmeye çalışılan zulüm sistemini, kendilerince İslam aleyhine yorumlamaktadırlar. Geçmişte zaruri olarak, Müslümanların kendilerini savunmak mecburiyetinde kaldıkları için yaşanmış savaşları örnek vererek, Kuran'da bildirilen İslam dinini tamamen farklı bir görünüm altında sunmaya çalışmaktadırlar. Bu yaptıkları, hiçbir dayanağı olmayan, çok büyük bir iftiradır. Söz konusu kişiler, İslam dinini tanımamakta, İslam adına zulüm yapan kişilerin gerçek yüzünü bilmemekte ve söz konusu durumu akılcı ve sıhhatli değerlendirememektedirler.

Bu iddiayı ortaya atan kişiler, dünyada İslam adına terör estiren kişilerin Kuran’a uyan gerçek birer Müslüman olduklarını zannetmektedirler. Oysa onların İslam ile, Kuran ile hiçbir ilgileri yoktur. Şu anda dünyaca tanınıp bilinen terörist liderlerin büyük bir çoğunluğu, gerçekte provokasyon için özel olarak eğitilmiş istihbarat ajanlarıdır. Bunlar, Amerika ve Avrupa’da tanınmış istihbarat birimlerine mensupturlar ve doğrudan söz konusu istihbarat teşkilatlarından emir alırlar. Bu kişilerin tamamı materyalist ve Darwinist eğitim görmüştür. Bu kimseler Allah'ı gereği gibi tanıyıp takdir edemeyen, Allah'ın emrettiği gerçek İslam ahlakını yaşamayan, Peygamberimiz (sav)'in güzel, sevgi dolu, savecen ahlakından uzak, Darwinist telkinlerin etkisi altında olan kimselerdir. Darwinizm'in, ilerlemenin tek yolunun çatışmak olduğu, şiddet ve zulmün adeta yaşamın gereği olduğu yanılgılarını kabullenmiş insanlardır. Görünürde Müslüman imajına sahip olmaları, herhangi bir İslam ülkesine mensup olmaları, kimliklerinde Müslüman yazıyor olması bu gerçeği değiştirmez. Bu kimseler tamamen Darwinist dünya görüşünü yaşayan insanlardır. Çevrelerindeki insanları değerlendirme şekilleri de bu şekildedir: Onların kabullendikleri yanılgılara göre “insanlar, biraz daha gelişmiş hayvanlardır; ruhları, benlikleri ve hiçbir sorumlulukları yoktur. Bu hayvan topluluğunun içinde ise zayıf olanlar mutlaka elenerek yok edilmelidir.”

Söz konusu terörist liderler, gerçekte, Amerika’da ve çeşitli Avrupa ülkelerinde, İslam ahlakından uzak şekilde “şımarık ve züppe” şekilde yetiştirilmiş, gece klüplerinden çıkmayan, Batı kültürünün olumsuz ve dejenere yönlerini kabullenmiş ateist zihniyetteki kişilerdir. Burada şunu belirtmek gerekir ki, bir kimse din ahlakını yaşamaya başlamadan önce her türlü farklı yaşantı içinde olabilir, bu kınanacak bir durum değildir. Kişinin samimi olarak tevbe edip Allah inancına yönelmesiyle Allah'ın bu hatalarını affetmesi umulur. Ama söz konusu kimseler için durum farklıdır. Bu kişiler görev zamanları geldiğinde, sakal bırakıp, Ehl-i Sünnet görünümüne bürünüp işbaşına geçerler. Masonların idaresi altındaki söz konusu istihbarat teşkilatlarından gereken emri alır ve buna uygun eylemlerini tereddütsüz yerine getirirler. Onların Müslümanlıkla, İslam ile hiçbir ilgileri yoktur. Onların dini İslam değil; materyalizmdir, Darwinizm’dir.

Kuran’a tam anlamıyla uyan, Ehl-i Sünnet samimi Müslümanların, Kuran’a muhalif olan böyle bir zulüm sisteminin destekçisi ve parçası olmaları mümkün değildir. Dünyada bu zulmü gerçekleştirenler, İbn-i Meskeveyh’çiler, Darwinistler, materyalistler, sosyalizme sempatisi olanlar, Stalin hayranları, Che hayranları, Lenin hayranları, Mussolini hayranları, Hitler hayranları, Mao hayranlarıdır. Bunlar, kanlı materyalistlerin, komünistlerin, faşistlerin sapkın fikirlerini kendi akıllarınca İslam adına uygulamaya kalkan, din ahlakından tamamen uzak düşüncedeki insanlardır.
Bir kısım çevreler tarafından haksız yere, İslam dinine maledilmeye çalışılan zalimane sistem, işte bu şekilde işlemektedir. Bir kısım Müslümanlar, İslam adına yapılan bu zulüm sisteminin aslında hiç gerçekleşmediğini iddia edebilir ve bunu külliyen inkar yoluna gidebilirler. Oysa asıl doğru olan, bu eylemleri reddetmek değil, bunların, mason destekli ateist istihbarat ajanları tarafından, kendilerince İslam dinini dünyada etkisiz kılmak için yapılmış (İslam’ı tenzih ederiz) ve İslam dininde kesin olarak haram olan eylemler olduğunun anlatılmasıdır.

Söz konusu Hıristiyanlar, Müslümanlara yönelik bu iddialarda bulunurken, önemli bir noktayı da görmezden gelmektedirler. Bilindiği gibi tarihte ABD; Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası atarak onbinlerce insanın yaşamını yitirmesine sebep oldu. Bu kişiler arasında Müslümanlar da vardı, Hıristiyanlar da, Museviler de vardı. Çocuklar da vardı, yaşlılar da, masum kadın ve erkekler de vardı. Fakat İslam alemi, hiçbir zaman ABD hükümetinin gerçekleştirdiği bu uygulamayı Hıristiyanlığa maletmedi. Yine aynı şekilde geçmişte yaşanan ve ismi açıkça “Haçlı seferleri” olarak geçen saldırılar sırasında da binlerce Müslüman vahşice şehit edildi, hatta farklı mezheplerdeki Hıristiyanlar işkenceye uğratılıp öldürüldü, camilerin yanı sıra kiliseler dahi talan edildi. Son dönemde Irak’ta, Afganistan’da ve diğer bazı Müslüman ülkelerinde dökülen kanlar da Müslüman kanıydı. Fakat hiçbir zaman Müslümanlar bunlardan yola çıkarak, İncil’e uyanların kan dökücü oldukları yorumunu yapmadılar. Aklı başında her insan, zulmün yaşandığı bir yerde mutlaka dinsizliğin hakim olduğunu rahatlıkla anlayabilir. Nitekim Kuran’a uyan, Allah’a iman eden aklı başında Müslümanlar, söz konusu katliamlardan dolayı hiçbir zaman Hıristiyanlığı sorumlu tutmazlar. Bu, Allah’a kalpten inanan bir kişinin yapabileceği bir şey değildir.

Müslümanlara karşı söz konusu çirkin iddialarda bulunan bir kısım Hıristiyanların da artık bu yanlış düşüncelerinden ve alışkanlıklarından vazgeçme zamanı gelmiştir. Genelde bu iddiaların temelinde bilgisizliğin büyük etkisi olmaktadır. Bu nedenle Hıristiyan kardeşlerimiz önyargısız bir gözle Kuran'ı okumalı, Peygamberimiz (sav)'in hayatını incelemeli ve mutlaka gerçek İslam ahlakını yaşayan salih müminlerin eserlerini, yaşantılarını, düşüncelerini ve faaliyetlerini göz önünde bulundurmalıdırlar. İslam'da şiddetin hiçbir şekilde yeri olmadığı çok açıktır. Kuran’a göre savaş, yalnızca can, mal, ırz güvenliği tehlikeye düştüğünde ancak bir savunma amacıyla yapılabilir. Böyle bir durumda dahi Müslümanlar asla ileri gitmemekle, esir almaları durumunda esirlere nazik davranmakla, hatta kendileri açken bile esirlere öncelikli yemek vermekle, bir an önce barışı sağlamakla, mazlumları ve sivilleri korumakla yükümlüdürler. Nitekim Peygamberimiz (sav)'in hayatı incelendiğinde İslam'ın bu konudaki nasıl bir tavrı gerekli kıldığı açıkça görülmektedir. Peygamber Efendimiz (sav) ve sahabeler, Mekke'de yaşadıkları 13 yıl boyunca Mekkeli müşriklerin akıl almaz işkencelerine, saldırılarına, iftiralarına maruz kalmışlar, evlerinden zorla çıkarılmışlar, ölümle tehdit edilmişlerdir. Yapılan bunca saldırı ve baskıya rağmen asla şiddete başvurmamışlardır. Mekke'deki baskıların çok artmasının ardından Medine'ye hicret etmişler, Medine döneminde de sadece kendilerini savunmak amacıyla mecburi savaşlara katılmışlardır. Örneğin, Bedir savaşı, Mekkeli müşriklerin ordularını toplayıp Müslümanları şehit etmek amacıyla atakta bulunmaları üzerine çıkmıştır. Hendek savaşı da Müslümanların, kendilerini korumak için şehrin etrafına hendekler kazdıkları, tamamen bir savunma savaşıdır. Kısaca geçmişteki savaşlar, putperestlerin doğrudan azgınca saldırıda bulunmaları sonucunda mecburiyetten kaynaklanan savunma savaşlarıdır. Hiçbiri atak savaşı değildir.

Kuran’ın derinliğini görüp anlayabilen bir insan, Kuran’da asıl olanın hep affetmek olduğunu da rahatlıkla anlayabilir. Kuran’da Allah, savaş durumunda aşırı gitmemeyi, savaş halindeki bir topluluk savaşı durdurduğu takdirde Müslümanların da durması gerektiğini haber verir:

Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın, (ancak) aşırı gitmeyin. Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez. (Bakara Suresi, 190)

Onlar, (savaşa) son verirlerse (siz de son verin); şüphesiz Allah, bağışlayandır esirgeyendir. (Bakara Suresi, 192)

Yine Kuran’da savaşta esir alınanların, affedilmesi ve salıverilmesi öğütlenmiştir. Allah, cinayet işlenmesi durumunda bile, suçlunun affedilmesinin daha hayırlı olacağını Kuran’da bildirmiştir. Müslümanın Kuran’a göre yükümlülüğü, hep Allah rızası için en hayırlısını seçmektir. Cinayette dahi Allah, affetmeyi hayırlı gördüğüne göre, Müslümanın asıl yerine getirmesi gereken hüküm budur. İslam, şefkat, merhamet, sevgi, barış ve huzur dinidir. İslam’ı farklı göstermeye çalışanların bu tutumlarından ivedilikle vazgeçmeleri gerekmektedir.

Kaynak:islamterorulanetler.com/

 
Toplam blog
: 145
: 1324
Kayıt tarihi
: 08.11.09
 
 

Dünyaya sevginin hakim olması için iyilerin ittifak etmesi gerektiğine inanıyorum. Sevgi, şefkat,..