Mustafa Balbay, 4 yıl 277 gün sonra özgür!.

Mustafa Balbay, ağzından bal akıyor denir ya, öyle biri.

Önce insan, sonra gazeteci, neredeyse 5 yıldır tutuklu, 12 Haziran 2011‘den beri de milletvekili...

Ve bugün özgür...

Önce evine, sonra “devirmek”le suçlandığı Meclis’e gidecek...

Silivri Mahkemesi’nin Ergenekon’dan verdiği 34 yıl 8 ay hapis cezası gölgesi...

Balbay’ı dinlemek bir başkadır. O, bilgiçlik taslamadan konuşur.  Sözcüklerin inceliklerini kullanarak/ bularak kendini dinletir. Onu dinledikçe, bir dost ortamında sanırsınız kendinizi. Mizah gücü, derinliğine düşünmesi, onu farklı biri yapıyordu.

Balbay, 01 Temmuz 2008‘de Ergenekon‘la ilgili olarak gözaltına alınmış, sonra serbest bırakılmıştı. O, ağzından bal akan Mustafa Balbay, 5 Mart 2009’da yeniden gözaltına alındı, ertesi gün, “Anayasayı silahla değiştirmek" suçlamasıyla tutuklandı.

Ver elini Metris!..

Sonra?

Silivri yılları...

Ve 22 Ağustos’ta Ankara Sincan F Tipi Cezaevi...

Sonra Anayasa Mahkemesi’nin, Mustafa Balbay’ın “mağdur” olduğuna ilişkin kararı:

İlki, tutukluluk süresinin uzunluğu; ikincisi, milletvekilliği görevini yerine getirememe.

Ve bugün, Balbay özgür!.

O özlediği, yaşamının bir parçası Ankara’nın havasını, Ankara’nın içinde özgürce soluma...

*****

İlhan Selçuk, ikinci gözaltından önce, “Perşembenin Gelişi Çarşambadan Belldir...” başlıklı bir yazı yazdı. Yazı Balbay’la ilgiliydi.

lhan Selçuk, çarşamba günü İstanbul’a gelen Balbay’ı evine davet eder, kahvelerini yudumlarken söyleşirler.

Sözü İlhan Selçuk’a bırakalım:

“Bir gün sormuştum:
- Balbay, günü gününe not tutuyor musun?..
- Hayır...
- Ben de tutmadım, ama, şimdi pişmanım; ilerde anı yazmayı düşünüyorsan, şimdiden notlarını al...”

İlhan Selçuk, Balbay’a bir öneride bulunur: “... anılarını, notlarını, izlenimlerini yayımla...”

İlhan Selçuk’un yazısından anlaşıldığına göre Balbay, “anı”, “günlük” yazma konusunda “kitap”sız biri.

Yazma gücü yerinde, verimli bir yazarı, “anı”sız, “günlük”süz düşünmek istemiyorum. Oysa kimi ünlü yazarlar, romanlarını/ öykülerini tutukları notlardan, yazdıkları mektuplardan çıkarmışlardır.

Demek ki, Balbay’ın böyle “yazma derdi” olmamış ki, “anı”sız, “günlük”süz kalmış... Ama Silivri, Balbay’ın “eksik” yanlarını tamamladı.

Balbay, yazılarını elle yazmak zorunda kaldığı için, tek elle yazmaya başladığı yazma serüveni Silivri’de öteki elini de yazmaya alıştırdığı için, iki elle sürdürdü.

“Günü gününe not tutma” alışkanlığı olmayan Balbay, onu da Silivri’de öğrendi; şu kitapları yazdı:

Silivri Toplama Kampı ZULÜMHANE
Düşünüyorum Öyleyse Sanığım ZULÜMNAME
Demokrasi Tanrısı ZULÜMDAR
Gülümsemek Direnmektir
Denizlerin Davası (Halit Çelenk Anlatıyor)
"O Mektubu Yazan Bendim..."
Yargıtatör
Savunma

*****

Mustafa Balbay, gazeteci/ yazar olarak içeri girdi.

“Günü gününe not tutma” alışkanlığı yoktu, bu alışkanlığı edindi.

Tek elle yazıyordu, öteki elini de yazmaya alıştırdı.

İçeride 8 kitap yazdı.

İçeri girdiğinde siyasi kimliği yoktu, içeride İzmir milletvekili kimliğini kazandı.

06 Mart 2009’da başlayan tutukluluk bu gece, 09 Aralık 2013’te sona erdi.

“Hükümeti devirmek”le, “Anayasayı silahla değiştirmek”le suçlanan Mustafa Balbay, yarın Meclis’e gidecek, yemin edecek.

(Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasa'ya sadakatten ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim.)

Son söz:

“Kendimi, yarışın başlangıç işaretini  sabırsızlıkla bekleyen bir atlet gibi hissediyorum.” (Mustafa Balbay)
 

http://www.facebook.com/turgutcelik

https://twitter.com/#!/turgutcelik

turgutce@yandex.com