Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Kasım '08

 
Kategori
Sinema
 

Mustafa Kemal Atatürk'ten, Mustafa'ya

Mustafa Kemal Atatürk'ten, Mustafa'ya
 

Türk Ulusu, Atasına; " Atatürk" dedi ve öyle sevdi.

Mustafa'yı, Kemal'i tek başına kullanmadı.

Mustafa Kemal veya Mustafa Kemal Atatürk dedi.

Sadece, "Atatürk'ü" tekbaşına kullandı.

O, Zübeyde Hanım'ın Mustafa'sıydı ama, Bir ulusun Atatürk'üydü.

Mustafa Filmine, bir çok olumlu, olumsuz eleştiriyi okuyarak izlemeye gittim.

Eleştirilerle yüklü bir beyinle filmleri izlemek ne kadar doğru bilemiyorum.

Eleştiriler insanda bir önyargı yaratıyor mu, bunu da düşünmek gerekiyor.

Önyargılarla izlenen filmler doğal olarak insanda bir tedirginlik duygusuyla, objektifliği yokedebiliyor.

Gençlerin çoğunlukta olduğu, her yaş grubundan seyircinin olduğu bir salonda izledim, Mustafa Filmini.

Yan koltukta emekli bir öğretmen oturuyordu, filmin başlangıcından sonra yan gözle ona baktığımda ağlıyordu, doğrusu ben de duygulandım.

Filmin ilerleyen bölümlerinde Mustafa Kemal'in sanki zaafları, eziklikleri, karamsarlıkları ve melonkoli hali işleniyordu.

Mustafa Kemal'de hepimiz gibi etten ve kemiktendi. Bir ruh taşıyordu. Hepimizin ruhsal yapısı zaman içinde erozyonlara uğruyor. Korkularımız saplantılarımız oluyor. Mustafa Kemal'in de, zor şartlar içinde bir takım sıkıntıları yaşamış olması kadar doğal bir şey olamaz.

Film sanki bu olumsuzluklara odaklanmış bunları daha ön plana çıkarmış gibiydi.

Mustafa Kemal'in karanlıktan korktuğunu, ışıksız odalarda uyuyamadığını da öğrenmiş olduk.

Günde bir büyük rakı ve üç paket sigara içtiği ise özellikle vurgulanıyordu.

Filmin, Atatürk Devrimlerine yaklaşımda ise; Mahalle hocasından yediği dayağın acısını, medreseleri ortadan kaldırarak bir intikam aldığı savı ise yakışıksız ve Atatürk Devrimlerini basite indirgeme anlayışı gibiydi.

Devrimin önce kendi adamlarını yediği varsayımıyla, Atatürk'ün birlikte yola çıktığı arkadaşlarını harcadığı vurgulaması ise ne kadar gerçekçi olabilir...

Sadece bir İngiliz gazetesinin, Atatürk'ü diktatör olarak suçlaması öne çıkarılarak, diğer karşıt görüşlere yer verilmemiş.

Atatürk'ün yalnızlığı, Çankaya'da yapacak bir iş bulamadığı, kendisini içkiye verdiği, sabahlara kadar uyumadığı gibi davranışları hep ön plana çıkarılmış.

Atatürk'ün aşklarının , savaş meydanlarında bile peşini bırakmadığı, yazdığı mektuplarla belgelenmiş...

Atatürk'ün, Samsun'a yurdumuzu kurtarması için, Vahdettin tarafından gönderildiği anlamı çıkarılmış.

Filmin ilerleyen saatlerinde insan ister istemez geriliyor. Hasta, yorgun , bıkkın ve mutsuz bir insan çıkartılıyor karşımıza.

Film, kafamı karıştırdı. Atatürk de bir insandı. Bir insanın yaptığı çok önemli işler es geçilirken , korkularına, kaygılarına, zaaflarına, ruh dünyasına yönelmek biraz haksızlıktır diye düşünüyorum.

Bir emekli öğretmen olarak, görevde olsaydım, öğrencilerimin bu filmi izlemesini istemezdim.

Mustafa Kemal, bu filmle acınacak hale getirilmiş.

Herkesin bir Atatürk'ü var galiba, bu filmde de Atatürk bu haliyle işlenmiş.

Yine de filmin iyi niyetle yapılmış olduğunu düşünüyorum.

Bu film , Atatürk üzerine yapılacak filmlerin bir başlangıcı olur.

Atatürk'ün yaşamıyla ilgili, kişiselliği ile ilgili davranışlar hiç bir zaman onun yaptıkları devrimleri ve yurtseverliğini, bu ülkenin sevgili Atası olmasının önüne geçemez...

Yine de filmi izleyin derim. İyi seyirler

 
Toplam blog
: 1410
: 1053
Kayıt tarihi
: 04.11.06
 
 

Emekli öğretmenim ve  emeklemeye devam ediyorum.  Emeklilik yaşamın sonu değil, yaşama yeni amaçl..