Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Kasım '08

 
Kategori
Güncel
 

Mustafa Kemal mi daha dahi, Einstein mi?

Mustafa Kemal mi daha dahi, Einstein mi?
 

Ciddi bir akıl tutulması yaşanıyor. Ama öyle bir akıl tutulması ki, her bir cephe diğerini akıl tutulması yaşamakla suçluyor. Benim ne eksiğim var, bende aynı şeyi yapayım, işte benim iddiam; Türkiye’nin neo-Kemalistleri ciddi bir akıl tutulması yaşıyor.

Can Dündar’ın “Mustafa” belgeseli üzerine yaşanan tartışma hala tüm ateşi ile devam ediyor. İlk günlerde bir telefon şebekesi firmasının sponsorluğunu çekmesi ile “Atatürk’ümüzün filmini dincilerden korktukları için desteklemekten vazgeçen şirketi boykot edelim” nidaları ile başlayan, ardından belgeselin hiç de bekledikleri gibi olmadığını fark ederek çark edip, filmi boykot etmeye (hatta yasaklatmaya) yönelen bir nefret, içi boş bir tepkisellik, geçmişe takılıp kalmaktan dolayı hızla dönen dünyaya yetişemememin aczi içindeki bir topluluğu korku, şaşkınlık ve üzüntü ile izlemeye devam ediyorum.

Filme yönelik tepkiler basitçe, Mustafa Kemal’i küçük düşürecek unsurların bolca işlendiği ve tekrar edildiği, bunun Mustafa Kemal’in kurduğu Cumhuriyeti yıkmaya yönelik büyük bir tezgahın küçük bir parçası olduğu yönünde gelişiyor.

Şunu kabul etmek mümkün. Ortalıkta yıkılan bir Mustafa Kemal imgesi var. Buna şüphe yok. Ama yıkılan şeyin, fazlası ile suni, gerçekle bağı kopmuş ve bu nedenle yalnızca basit zihinlere hizmete eden bir Mustafa Kemal imgesi olduğuna da şüphe yok. Ortalıkta gezinen Mustafa Kemal imgesi, darbeleri kolaylaştıran, demirperde ülkelerinin yaklaşılmaz, dokunulmaz, asla yanlış yapmaz, eleştirilmez ve ebediyete kadar belirlediği çizgiden asla sapılamaz insanötesi lider imgesinden başka bir şey değil. Ama Mustafa Kemal’in böyle bir gerçekliğe sahip olmadığı son derece açık.

Aslında bu yaratılan Mustafa Kemal imgesinin, toplumun belli kesiminin, yaşadığı travmaya tedavi amaçlı üretildiğini biliyoruz ama şimdi sorunum bu travmanın derinlerine inmek değil. Daha önceki yazılarımda bahsi geçmişti.

Ama belgeselle ilgili en azında şu saçma iddiayı biraz ele almak istiyorum; "Mustafa Kemal’i insan kılmak, onun günlük yaşamını sunmak adına ortaya dökülenler, onu küçük düşürmeye hizmet eden şeyler."

O zaman, şöyle düşünelim. Ezkaza siz Mustafa Kemal’le ilgili değil de, bir başka tarihi şahsiyete ait bir belgesele gittiniz ve karşınıza şu tip sahneler çıktı;

Belgeseldeki çocuk son derece içe kapanık, oyundan hoşlanmayan birisiydi ve oldukça geç konuşmuştu. Hatta belgeselde, rivayete göre çocuğun ağzından kelimelerin ancak dört yaşında dökülmeye başladığından, hatta 9 yaşına kadar duraksayarak konuşabildiğinden bahsetse,

Ardından,

Şahsın, Çocukluğunda sergilediği yalnızlığın tüm hayatı boyunca onu etkisi altına aldığını,

Delikanlılık çağında oldukça düşük düzeyde zeka belirtileri sergilediğini,

Bir öğretmeni “sen asla bir şey olamayacaksın” sözleri üzerine katı bir disiplini ve skolastik eğitim uygulayan okul sistemini terk ettiğini,

16 yaşında iken üniversitesiye girmek istediğini, ama matematik dışındaki konularda -modern diller, zooloji ve botanik bilgisi- eksik olduğu için üniversiteye alınmadığını,

Bir liseye devam ettiğini ve lise diploması aldığını. Ancak bu süreçten sonra üniversiteye girebildiğini,

Üniversite öğrenime başladığı zaman, zamanının büyük bir matematikçi ile karşılaştığını ancak onun derslerini pek ilgi çekici bulmadığını, hocasının da o zamanlar ondan hoşlanmadığını hatta ona “tembel köpek” dediğini,

Üniversite eğitiminden sonra öğretmenlik yaptığını, disipline karşı tutumu yüzünden öğrencilerin tarafından çok sevilen, fakat başarısız bir öğretmen olduğunu,

Son derece pasaklı, dağınık, aile düzeni kurmakta zorlanan, çocuklarının sorumluluklarını taşıyamadığını fark ettiğiniz kişinin 20.yüzyılın en büyük dehası olarak kabul edilen Einstein olduğunu öğrenseniz, Einstein’in dehasından şüphe duyar mısınız, yoksa bu sahneler ne kadar büyük bir deha olsa da onu size yaklaştıran bir işlev mi üstlenir?

Konu, bir ülkenin kurucu lideri olunca farklı mı? Hele ki, kurduğu düzen yıkılmak istenen bir lider olunca ayrı değerlendirilmesi gerekiyor?

Bence bir daha düşünün, yıkılmak istenen sizin ayakları yerine basmayan hayalleriniz ya da istemeyerek (ya da belki isteyerek) payandası olduğunuz otoriter bir düzen olmasın?

 
Toplam blog
: 453
: 1826
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

36 güneş yılı. 27 yıl G.antep, 9 yıl İstanbul. İstanbul, 90’lı yıllarda yaşandı, bitti.  Hep şe..