Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Haziran '13

 
Kategori
Anılar
 

Mustafa Şerif Onaran'ı anmak

Mustafa Şerif Onaran'ı anmak
 

Bir etkinlikte M.Şerif Onaran görülüyor.


Şair, yazar Mustafa Şerif Onaran’ı daha  önce sanat, kültür dergilerinde yazdığı şiir ve yazılarıyla tanıyordum. Birkaç kez de Talat Sait Halmanla TRT 'de yaptığı  sanat ve edebiyat konulu konuşmalarından dolayı   tanıma ve görmek fırsatını bulmuştum. İki kez de Söke’ye geldiklerini anısıyorum. Biri Hacı Halilpaşa Halk kütüphanesi’nde yaptığı bir konuşmada  görmüştüm. İkicisinin ise 20-22-  Ekim 2010 tarihlerinde  Söke Sanat, Edebiyat ve Kitap Günlerinde yapılan etkinlikte  bizzat görme ve  konuşma fırsatını da  bulmuştum. Bu etkinliği  Başparmak Dergisi ve Söke Beledisiyle birlikte yapmışlardı. Etkinlik Söke Vali Recep Yazıcı oğlu Kültür Salonunda gerçeklemişti. Bu etkinlikte bulunanları  yazmak istiyorum:

Onur konukları: Hıfzı Topuz, Vecihi Timuroğllu, M.Şerif Onaran ve eşi Prof.Dr. Leziz Onaran katılmışlardı. Bunlardan başka Yunus Bekir Yurdakul, Hüseyin Peker, Cengiz Bektaş, Oktay Ekinci, Bülent Tuna, Nalan Tuntaş, Zeki Acet, Ziya Gürel Hüseyin  Alemdar, Ayten Mutlu, Ahmet Uysal, Ümit Yaşar Işıkhan, Latife Tekin, Gönül Çatalcalı, Talat Avcı, Abdülkadir Güler, Tülay Sarayköylü, Ali Sarayköylü, Halil Özşarlak, Abdullah Ziya Kabak’ta vardı. Programın konusu  ise “ Kent ve Bellek” üzerinde  konuşmalar yapıldı. Ancak ne yazık ki  bir yıl sonra şair Ahmet Uysal’ı da yitirdik .( 03 Temmuz 2011 ‘de  )

Prof. Dr. Leziz Onaran Söke’deki  hatıralarını anlatırken, doktorluk mesleğinin ilginç anılarını da Sökelilerle paylaştı. Aynı kürsüyü paylaştığı diğer konuşmacı Dr. Mustafa Şerif Onaran ise 'Kent ve Bellek' teması içinde 'Anılar, Kent ve Bellek' konusunu işlediği konuşmasında İzmir anılarından oluşan bir pencere açtı Sökelilere. Ünlü yazarlar ve Söke 7. Sanat, Edebiyat ve Kitap Günleri'nin onur konukları olan Leziz ve Mustafa Şerif Onaran çiftine anı olarak plaketlerini Söke Belediye Başkan Yardımcısı Levent Tuna vermişti.

Etkiliğin sonunda topluca Karina ve Doğanbey’i de ziyaret etmiştik…Tabi bu etkinik anılarda, gazete ve dergi sayfalarında kaldı.

Peki Mustafa Şerif Onaran kimdir ? bu güzel adamı tanıyalım, nedersiniz . Mustafa Şerif Onaran, sanat, edebiyat dünyamızda şiirleri, edebiyatla ilgili  yazılarıyla,  çeşitli sempozyum ve etkinliklerde  yaptığı  konuşmalarıyla  tanınmakta ve sevilmektedir. 27 Aralık 1927, İzmir doğumludur. İzmir Namık Kemal Lisesini bitirdi. Askeri öğrenci olarak İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinde başladığı tıp öğrenimini Ankara’da tamamladı. ( 1954 ). Gülhane Askeri Tıp Akademisinde Stajyer hetkim olarak  çalıştı,  ( 1954-1955 ).

Daha onra GATA  da görev aldı.( 1969-1963 ). Bir Süre Kayseri’de Askeri Hastanesinde  çalıştı. (1963-64 ), Binbaşı rütbesinde iken  Ordudan ayrıldı. Daha sonra Yüksek Libasnı  Ankara Cerahpaşa hasteanesinde  tamamladı. Burada Bölüm Şefliği görevinde de bulundu. ( 1993 ). Şerif Onaran, 1980 yılından bu ana Türk Dil Kurumunda aktifolarakçalıştı. TDK ‘da Yayın ve Tanıtla Kolu Başkanlığı yaptı, Türk Dili Dergisinde sürekli  şiir ve kültürel yazılar yazdı. Onaran’ın ilk şiireri İstanbul Dergisinde yayımlandı. ( 1944- 46 ). Daha sonra  Varlık, Yücel, Ülkü, Yaratış, Büyük Doğu,Türk Dili, Kovan, Kitap-lık, Hece, Çağdaş Türk Dili, Hürriyet Gösteri ve Beşparmak gibi dergilerde yayımlandı. Cumhuriyet Gazetesinde  “Değinmeler” başlığı altında yazılar yazdı. ( Ben bir İnsan Rüştü Aynalı ile )  Nazım’ın yaşadığı dönemlerde kısa kesitlerle ürenler verdi.

Birçok  televizyon ve radyo ve özeilikle TRT 2’de birçok proramalara katıldı. TRT’2 de Talat Sait Hamlanla birlikte ve Erendiz Atasü ile birleikte “ Sözün Büyüsü”  konulu  programlar ve konuşmalar   yaptı.b Cumhuriyet  Gazetesinin hazırladığı “Yunus Emre “ şiir ödülünü  aldı 1952 ). Bundan baka birçok ödülleri vardır.

Kim ne derse desin Mustafa Şerif Onaran şiirimizin, sanatımızın ve yazınımızın  bir yüz akıydı. Şiir ve yazılarında yaşayan Türkçe'yi kullanıyordu. Akıcı, yakın ve pürüzsüz bir Türkçesi vardı. Çokta güzel konuşuyordu.  Anlaşılır bir Türkçesi vardı.... İnsan olarak da cana yakındı. Hatırnazdı... Tarihimize ve miili değerlerimize değer veren bir sanatçı idi... Bu yönleriyle her zaman saygıyla anılacaktır.

Eserinden bazıları:

Unutulmuş Şiirler( 1985 ), Ben Bir İnsan Ruştü Asyaylı  ile / Oyun ( 2004 ), A’dan Z’ ye Cahit Külebi / Biyografi ( 2004 ), Sapanca Şiir Akşamları ( 2003 ),Cahit Külebi’ye Saygı / A.Budak, A.Cengizhan  ile ortak ( 1998 ) gibi yayımlanmış  eserleri vardır.  23 Mayıs 2013 Perşembe günü 86 yaşında iken  vefat etmiştir.

Bir ara yanılmıyorsam Cumhuriyet Gazetesinde  kendi hazırmadığı “Değinmeler” köşesinde  eski valilerimizden şair Nüzhet Erman (  D: 1926- Ölüm: 1996 ) hakkında şunları yazmıştı.

“ Mülkiye ( Siyasal Bilgiler Fakültesi ) nice edebiyatçının yetiştiği gizli ozanlarıyla anılan bir kültür yuvasıydı. Nüzhet Erman bir mülkiyelidir. Kaymakamlık ve Valilik yapmıştır. Bir Cumhuriyet Valisi olan Nüzhet Erman masa başı yöneticisi olmamış, Anadolu insanının yazgısını, onların iç dünyasını tanımaya başlamıştır.

Nüzhet Erman’ın şiirinden ve esinlendiği Aşık Paşa’dan bakmalıdır. Aşık Paşa insanı üç kapılı bir kente benzetir. Eline, beline, diline sahip olmaktır bu kapı. Aşık Paşa kent ile insanı bütünleştirir. Şöyle bir yoruma varır: Şehrin mülkü,canı ve hazinesinin bulunduğu yer gönüldür. Hazinenin ölçeği akıldır, anlayıştır. Kentin savunması nasıl üç kapının örtülmesiyle gerçekleşiyorsa insanın kurtulması da nefis eğitiminden geçmesine bağlıdır.

Nüzhet Erman Vali olarak il yönetiminde görev yaptığı yıllarda Anadolu insanını tanıdıkça halkımızın tasavvuftaki “gönül eğitimi”ne inandığını anlamıştır ve “halk halktır” kitabını bu anlayışla yazmıştır.

Nüzhet Erman masa başı yöneticisi değildir diyen Mustafa Şerif Onaran şöyle anlatıyor. Nüzhet Erman böylelerine akvaryum aydını derdi.

Oysa günümüz sorunlarını anlamak için “bugünlere nereden ve nasıl geldik, tarihsel nedenler nelerdir, hangi açmazlarla ne gibi çıkmazlara düştük… bunları anlamak ve gücümüzü öğrenmeye çalışmak gerekir.”

Anadolu toprağında birbiriyle uzlaşması zor değişik insan toplulukları varken bunları “Türk” kimliği altında toplamak gerçekçi olur mu diye sormuş ve “Türk Destanı”nda gerçeğin altını çizmiştir.

Türk-Türkmen gelinceye kadar… sayısız kavime doğal köprüdür, zorunlu yoldur… Yol geçen hanı… Homeros’un küçük Asya’sı… Emektar Anadolu diyerek.

Aynı topraklarda yaşamak insanları yaklaştırıyor. Sezilmeyen öyle özellikler var ki bunlar Anadolu insanının kişiliğini oluşturuyor.

Bu özellikleri gülümseyerek sıralar Nüzhet Erman. ( Cumhuyet Değinmeler ) de…

Sözümü  değerli şair  Mustafa Şerif Onaran’ın “ŞERİF USTA “ adını  verdiği bir şiiriyle sözlerimi   bitirmek istiyor ve sevgili şairimizi  saygıyla ve rahmetle anıyorum. Başta Onaran ailesi olmak üzere  tüm sevenlerine başsağlığı diliyorum.

ŞERİF USTA

Bir han köşesinde bu şehrin

Babam halı tamircisidir.

Dalıp gitmiş elleri, yüreği,yüzü;

Ya bir Yörük kiliminde,

Ya bir Buhara seccadesinde…

Anlar bütün ömrünü bu seccadenin,

Kimler kullanmış bunu kaç yıl önce.

Hangi taze dokumuş bilir.

Kanatkâr adamdır Şerif Usta,

Temiz yürek deryadil kişidir.

Bir dolu zembille birazdan,

Evine döner akşam olmazdan

Köşe başından tanır ayak sesini Tekir’in…

Derken efendim, soramız kurulur.

Diz çöküp besmele çekilir

Dumanı tüten aşın çevresinde…

Yüzünde hatırası eski yılların,

Babam, en güzeli ihtiyarların.

Kahveye çıkar yemekten sonra,

Hele bir başlasın anlatmaya,

Unutursun derdini sohbetinde,

Sonra çırak  çıkarıp iki mars bir oyunla,

Şöyle bir kapatışı vardır tavlayı,

Gözlüğünün üstünden bakışı vardır.

Halı örücüsüdür Şerif Usta,

Bu şehrin bir han köşesinde

Mustafa  Şerif ONARAN

(  Unutulmuş Şiirler , 1985 )

---------------------------------------------------------------------

Geniş bilgi: Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları

Ansiklopedisi   Haz: İhsan Işık,7. cilt, Ankara , 2006.s.2695

 
Toplam blog
: 2227
: 832
Kayıt tarihi
: 27.06.09
 
 

1946 Mardin ili, Kızıltepe ilçesi'nin Esenli köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Kızıltepe'de bit..