Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ekim '08

 
Kategori
Sinema
 

Mustafa

Mustafa
 

"Resim:Alıntı


Bugün Mustafa'yı seyrettim. Can Dündar’ın hazırladığı belgesel film bugün girdi vizyona. Günlerdir aklımı kurcalayıp duruyordu. Çok yazılmış, çok konuşulmuştu. Afişlerini gördükçe bir an önce seyretmek için can atıyordum. Fragmanı çok güzeldi ve heyecanlandırmıştı beni. Nihayet koştum sinemaya bugün. Tıklım tıklımdı salon, boş yer yoktu.

Göz yaşlarımı tutamadım her ne kadar sevgili Dündar “ağlatmamaya dikkat ettik” demişse de. Etkilenmemek mümkün değil. Yaşananlar bir tarih… Evinden barkından uzak bir Mustafa… Yatılı okullar, cepheler… Cephelerde on bir yıl süren savaşlar… Akıp giden gençlik yılları. Mutsuz geçen bir çocukluk… Sürgünler… Sıla özlemi… Ana özlemi… Kardeş özlemi… Oradan oraya sürüklenme…Hastalıklar… Hayatı öğreniş.. Hatalar… İstikrar… Güç… İnanç… Başarma azmi…Cesaret… Kendini bu vatana adayan bir adam… Mustafa Kemal…

Kırklı yaşlardan sonra Çankaya’da mütevazı bir ev, bir yuva.

Kalbi çarptıran bir aşk… Ve kalbe hüzün bırakarak çekip giden kırık bir başka kadın… Ve yine yalnızlık…

Devrimler… İlkeler… Yenilikler…

Kargaları tarladan kovmakla başladığı savaş neredeyse bir ömür boyu başka başka kargaları kovmakla geçti güzel vatanımızdan.

Her şey film şeridi gibi aktı yeni baştan gözlerimin önünden.

Ve Atamı ne kadar özlediğimi bir kez daha derinden hissettim. Ben resimlerinden tanıyorum Onu. Kitaplardan okudum Onu, yaptıklarını bu vatan için. Keşke tanıma şansım olsaydı…Keşke yüz yüze sohbet edebilme şansım olsaydı…

“Beni unutmayınız “yazmış notlarının arasına ve dostlarının isteği ile karalamış bu iki kelimeyi… Seni unutmak mümkün mü Atam, mümkün mü?.. Nasıl bir güçtü on binlerce kişiyi peşinden sürükleyen… Nasıl bir zaferdi çıkılan açık alınla on yılda her savaştan. Sevmek böyle bir şey işte…

Film bittiğinde salonda alkış başladı. Herkes yerine çakılmış kalmış gibiydi. Öyle ya kendine gelmeliydi önce seyredenler…

Filmin müzikleri, efektleri… Kullanılan teknoloji oyunları…Manzaralar ve Atamızın birbirinden kıymetli fotoğrafları… Pek çok bilgi aktarılan.

Yüreğine sağlık Sevgili Can Dündar… Sevgili Beyazıt Öztürk’ün dediği gibi iyi ki varsınız.

Filmi seyrettikten sonra coştu duygularım…Döküldü yüreğime saplanan ne varsa satırlarıma…Dize dize dizildiler, şiir oluverdiler… Senin öğrettiğin Latin alfabesiyle kaleme alındılar…

MUSTAFA’M

Selanik’te açan gözlerini dünyaya küçücük bir bebektin Mustafa’m.

Önce kargaları kovaladın tarladan sonra düşmanları vatanımızdan

Zordu gençlik yılların, uzaktın baba ocağından.

Yatılı okullar… Cephelerde on bir yıl…

Barut kokuları, mermi sesleri, cesetler, yokluk bir taraftan

Kalabalığın içinde yalnız bir adamdın sen.

Cesaretin, azmin timsali, dirayetli, maneviyatlı, güçlü bir yürek

Mareşalim, Gazim, Başkumandanım, Paşam

Cepheden cepheye koşarken oldun adım adım.

“Savaşı kazanmadan gelme oğul” diyen elleri öpülesi bir ana

O ana ki fırtınalar kopar yüreğinde

Dualar dudağındadır anaların anası Zübeyde’nin

Özlem yüreğini dağlasa da “Vatan sağ olsun “diye haykırır her ana gibi.

“Manastır’ın ortasında var bir havuz” diye mırıldanırdı dudakların

Dudaklarında hep o şarkı zaman zaman, memleket özlemini anlatan

Göremesen de bir daha doğduğun toprakları

Düşmanın geldikleri gibi gittikleri Çanakkale’dir

Dumlupınar’dır, Sivas’tır, Erzurum’dur, Samsun’dur

Amasya’dır… İstanbul’dur… Ankara’dır…Kastamonu’dur…

Yurdumun her köşesi Senin toprağındır, hediye ettiğin Türk Milletine.

Derin mavi gözlerine yerleşen aydın düşünceler

Batılı bir yaşam biçimiydi felsefen

Kadınların yüzü görülmeli, var olmalıydı cihanda

Devrimler… Yenilikler… Cumhuriyet…

Zeybek oynayarak kutladığın kutlu gün

Seksen beş yaşında Atam bugün.

Çankaya’da mütevazı bir köşktü nihayet yuvan

Piyano sesleri duyulurdu bazı akşamlar Fikriye’nin parmaklarından

Lakin İzmir’de bir kız vardı kalbini çalan

İzmir’in dağlarında çiçekler açtıran,

Başka bir aşkla çarpıyordu artık yüreğin

Kısa sürdü ama yuva heyecanın

Önce Fikriye gitti sonra Latife.

Bir tablo vardı yatağının hemen karşısında

Dört Mevsim’di adı.

Nasıl da benzerdi Rumeli topraklarına

Belli ki içinde bir özlemdi doğduğun o yerler…

Dolmabahçe’de yalnız geçen günler…

Bir savaştı hayatın, mücadele, mücadele, mücadele…

Kargalarlaydı önce savaşın… Sonra düşmanlarla… Ve hayatla…

Tek oyuncağın Savarona’ydı belki de çocuk…

Abdurrahim, Ülkü, Sabiha, Afet

Bizlerde senin, senin evlatlarınız

Sonsuz güvendiğin Türk Gençliğiyiz…

“Beni unutmayınız” yazmışsın da silmişsin ya dostlarının isteğiyle

Seni unutmak mümkün mü Mustafa’m.

Yüreğimizdeki en büyük kahramansın

Mustafa’mızsın… Kemal’imizsin… Atatürk’ümüzsün…

Bir ibadettir, inan, sana olan sevgimiz.

(29.10.2008)

MUSTAFA'YA EMEĞİ GEÇEN HERKESE SONSUZ TEŞEKKÜRLER...

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..