Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ekim '09

 
Kategori
Anılar
 

Mustafanın başarısı...

Mustafanın başarısı...
 

yıl 1972


Doğu Anadolu ya tayin istediğimde herkes şaşırmıştı. Öyle ya...başkentin en güzel ilçesinden kalkıp doğuya gitmek çok akılcı görünmüyordu herkese.... başta annem babam çok üzüldüler. sadece ülkemin geri kalmış bölgesindeki insanlara hizmet götürmekti amacım... Özellikle kız çocuklarını eğitmek....Benim de çorbada birazcık tuzum olsaydı ne olurdu. Bilimin ışığını götürseydim. Kara bir tahta üzerinde bir tek nokta bile olsam... Küçücük bir ışık huzmesi....Yetecekti bana....Sonuçta tayinim çıktı. Bereket ki yatılı bölge okuluna çıktı da annem babam rahatladı."Tek başına bir kız çocuğu ne yapar oralarda...*" düşüncesinden kurtuldular. Okulumuzun lojmanları vardı ve herşey çok güzeldi.Uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra okuluma geldim. Göreve başladım. Diğer arkadaşlarım önceki sınıflarına devam ediyorlardı. Bana birinci sınıfları verdiler.

Henüz öğretmenlikte 3. yılımdı ve ilk kez birinci sınıfları okutacaktım. Bu korkularla sınıfa girdim. İlk ders öğrencilerle tanışacaktım. Sınıfta 42 öğrenci vardı.Fakat, kimse türkçe bilmiyordu.Sadece Mustafa. En ön sırayı kapmış, küçücük bir çocuktu. Anne ve babası Varto depreminde ölmüşlerdi. Devlet sahiplenmişti işte...Mustafa ilk günden bana tercümanlık etmeye başladı.Tahtaya her kalkışında önce pantolonunu yukarıya doğru çekiştirip sonra başlardı konuşmaya. Okulun verdiği ceket ve pantolon ona büyük geliyordu.Tenefüslerde de tüm öğrencilerin giysilerine çeki düzen veriyordum. kimisini kısaltıyordum., kimisini daraltıyordum.Önce Mustafa dan başlamıştım.... Çünkü o , aynı zamanda sınıfın en küçüğüydü.benim asistanımdı. Mustafasız hiçbirşey yapamıyordum. Önce , çizgi çizmeyi, kalem tutmayı öğrtmeye çalıştım. Mustafa , kendinden emin tahtaya kalkar, benim tarif ettiğim gibi defterin en baş çizgisinden başlayarak öbür başa dek nasıl çizeceklerini nasıl kalem tutacaklarını anlatırdı , kürtçe;"vare vare....(gel gel...) diye minicik elleriyle işaretler ederdi. kendimi zor tutardım ellerini öpmemek için...sonra fişlere geçtik. Hergün , hızla yeni şeyler öğreniyordu çocuklar...Birlikteydik sürekli... yemekhanede, yatakhanede.... onlar yatana dek birlikteydik.Bir aya kalmadı , tüm sınıf öğrendi Türkçeyi.... Cümle kurabiliyorlardı. Yarıyıla girmeden de tüm sınıf okumaya başladı.Her gece yatakhaneye gidip kontrol ederdim. kız öğrencileri ayrı, erkek öğrencileri ayrı ayrı.... Hepsi de çok sevimli, olağanüstü tatlı çocuklardı. bana yaşama sevinci veriyorlardı. Her gece bana;"siz bizim annemizsiniz de.... değil mi öğretmenim...? Babamızsınız da değil mi öğretmenim....? derlerdi. bu sözün sorumluluğu öyle büyüktü ki, ben henüz anne olmamıştım ama benim tam 42 tane çocuğum vardı.Kışın okulun suları kesildi. Öğrenciler bitlendi. Okulun yakınlarında Ilıca diye ılık su akan bir pınar vardı. Sık sık, Kız öğrencilerle Orada yemekhaneden aldığımız kazanlarda tüm sınıfın çamaşırlarını yıkayıp kaynatırdık...

Artık Mustafa nın asistanlık görevi de bitmişti. eskisi kadar sık tahtaya da kalkmıyordu çünkü herkes Türkçeyi öğrenmişti.

Sıra sınıf başkanı seçmeye geldi. Her sabah idareden sınıf defterini alıp gelecek, öğretmen gelene dek konuşanları yazacak, sınıfın düzenini koruyacak bir başkan seçme zamanı gelmişti.Ama istiyordum ki büyüklerin seçimi gibi olsun. Seçmeyi ve seçilmeyi de öğrensinler. Aynen, büyüklerin seçimlerini taklit etmeye karar verdik.seçim listeleri asıldı, adaylar belirlendi, propagandalar yapıldı.Karton kutulardan seçim sandıkları yaptık. Herşey tıpkı oyun gibiydi. Seçim günü geldi. T üm sınıf heyecanlıydı. seçimleri tamamladık. Hepimiz heyecanla sonucu bekliyorduk.Seçimi oy çokluğuyla Mustafa kazanmıştı. Sınıf Mustafa ya teşekkür ediyordu sanki... Öyle ya... Yeni bir dil öğrenmede Mustafa nın emeği az mıydı....?Mustafa her zamanki sevimliliği ile tahtaya çıktı, görevi devraldı ve sınıf başkanlığını yıl sonuna dek en güzel biçimde yürüttü....

 
Toplam blog
: 9
: 485
Kayıt tarihi
: 06.08.09
 
 

50 yaşımla birlikte sabrı öğrendim ilk başta, sınırlarımı... Affetmeyi, öfkemi denetlemeyi, yetinmey..