Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Aralık '07

 
Kategori
Siyaset
 

Musul sorunu ( IV )

Musul sorunu ( IV )
 

'' Paranın Efendileri... ''

Mayer Amschel Rothschild (1744-1812) , Frankfurt'ta yaşayan Musevi kökenli bir banker...Yaşam çizgisi onu dünyanın en güçlü ''borsa spekülatörü'' olmaya götürdü. ... Beş oğlu, Frankfurt, Londra, Paris, Viyana ve Napoli'de ; bankerlikten bankacılığa doğru evrilen bir sürecin ana belirliyecileri oldular!... Kolonyalizm'in ve sanayi devriminin yaşandığı tarihlerde, Rothschild'lar; son ikiyüz yıllık Britanya ve Avrupa tarihinde ''çok özel'' güce sahip oldular...

Waterloo Savaşı sonunda, yaptıkları spekülatif hareketle, Londra borsasını allak bullak ederek, (dünya borsalar tarihinin en önemli oyunlarından birini oynayarak)servetlerine servet kattılar.Avrupa Savaşları sürecinde, örneğin;savaşan her iki hükümete, savaş için finansman sağladıkları gibi, savaş sonrası çıkan mali krizler içinde yüksek faizle borç para verdiler!...İngiltere-İspanya savaşına yaptıkları çok özel katkılar, onları İngiliz Aristokrasi'si içersinde farklı bir yer ve parlementosunda da iskemle sahibi olma hakkı kazandırdı... 1840'da İngiltere'nin Çin'le yaptığı, ''Afyon Savaşı''nı finanse ederek, Hong Kong ve Shanghai'da önemli haklar elde ettiler.

Çin'in yer altı ve yer üstü zenginliklerinin sömürüsünde önemli pay sahibi oldular. HSBC Bank (Hong Kong and Shanghai Banking Corporation) bu dönemde kurulur...

Günümüzde, Modern Finans-Kapitalin, küresel ekonominin kurucuları olup, FED'de onların kontrolü altındadır. Dünya Elmas Piyasası'nın %90'ı, Dünya Altın piyasasın %40'ı onlardadır. Düşünün ki, Amerikalı ''para sihirbazı'' George Soros; dünya ekonomi ve siyaset arenasında onların bir tür taşeronluğunu yapmaktadır.... Kapalı Ekonomileri(!) KÜreselleşmeye hazır duruma getirmek için yol haritaları sunmak ve ''Dünya demokrasi'sine katkıda bulunmak'' onların işidir....

Sözümona, sivil toplum kuruluşlarını, örneğin Malezyadaki ''Temiz toplum-Açık toplum'' kampanyasından, Diyarbakır Barosu'nun , ''Herkes için Adalet Projesini'' desteklemek -de onların işi 'dir. Bu güç; Osmanlı Üretim Tarzı ve Asya Tipi Üretim Tarzı'na karşı, XVI.Yüzyılda Cenevizlilerin, XVII.-XVIII. Yüzyılda Hollandalılar'ın yürüttüğü Kolonyalizmin ve Gelişen Kapitalizmin, XIX. ve XX. Yüzyıl'larda ardılı olmuştur.Bu oyunu XXI. Yüzyıl'da da, daha üst bir aşamada, ''birazda onlara Tanrı'nın verdiği bir görev olarak telakki edip'' sürdürüyorlar!... Onlar;görünürdeki 4-5 Trilyon Dolar (!) sermayeleriyle , trilyonlarca doları, yani günümüzün Küresel Kapitalizm'ini ve onun yeryüzünde uygulamaya çalıştığı, stratejileri ve politikaları uygulayıp, kontrol ediyorlar... Dünyanın yeni bir ekonomik ve politik değişim sürecine girmesine kadar, onlar, para ve siyasetin efendileridir!...

Lord Rothschild, Osmanlı'ya Kırım Savaşı'nın finansmanı başta olmak üzere, 1854, 1856, 1858 yıllarında, teminat karşılığında, üç kez beş'er milyon İngiliz Altın lirası kredi açtıklarını belirtir. (Osmanlı kayıtları nedense(!) alınan paraları, bu beyanın altında göstermiştir...) Bu Osmanlı'nın 72 yıl sürecek mali esaretinin, ancak kalan yarısı 1954 yılında, Cumhuriyet Türkiyesi'nde bitirilecek ve yüzyıl sürecek borç silsilesinin başlangıcıdır!... Şimdi çok kısa olarak bu yüzyılın başlarına gidelim:

XIX. Yüzyıl'ın başında, ekonomik bunalımın büyümesi, II.Mahmut zamanında , Yeniçeriliğin tasfiyesi, tımarların feshi, orduda yeni yapılanmaya gitme, tarım alanlarının köylüye kiralanarak gelirleri arttırmaya çalışma gibi önlemler alınsa da, bundan yarardan ziyade zarar ortaya çıkmış, ülke genelinde tarım, maden, endüstri alanlarında üretimi arttırıcı ve denetleyici ciddi önlemler alınamadığı için ve her girilen savaşın sonunda toprak ve dolayısiyle merkeze gelen gelirlerin azalması söz konusu olduğu için , çözümsüzlük devam etmiş, vergi yükü her kesimi sıkıntı ve bunalıma sokmuştur...

II.Mahmut ve I.Selim dönemlerinde, çare olarak, paranın tağşişine gidilmiş, gümüşün değeriyle oynanarak, bu parayla , halktan devlete elindeki altın ve gümüş eşyanın satılması emri çıkartılmış; bu şekilde hazineye değerli maden girmiş, değeri %20 düşürülmüş gümüş sikkeler dolaşıma girmiştir... I. Selim'de aynı yöntemi izlemiş, hatta daha da ileri giderek, İslam tebasının altın, gümüş kullanımının haram olduğunu bildirip, bunların cihad harcamaları için gerekli olduğunu ilan etmiştir. Bu önlemler, maliyeyi beslemediği gibi, kalpazanlık ve enflasyonun artmasına neden olmuştur.Son bir yöntem olarak;(bu gün de kullandığımız) iç borçlanmaya gidilmiş, ( bunda, Yunan İsyanı , Rus Savaşı maliyetleri ve bu savaşın tazminatlarıda etkili olmuş...), Kaime çıkartılarak iç piyasada kullanıma sokulmuştur...İç borç ödemesinde kullanılabilen, tahvil-kağıt para arası bir konumda olan bu değerli(!) kağıtlar, devletin prestijini düşürdüğü gibi, ticari yaşamı da karıştırıp, ona ek bir yük oluşturmuş ve enflasyonu da körüklemiştir.Daha sonra, belirli bir rakam karşılığında, tasarruf sahiplerinin ellerindeki fonları hazineye çekmek amacıyla, Esham kavaimi çıkarılmışsa da, %12 kar getiren bu kağıtların ilkel basımı ve piyasada bolluğu , kağıdı itibarsızlaştırmış, aynı zamanda da mali bütçeye ek bir yük getirmiş , bütçe açığı her yıl hızla büyümüştür.... Üretimi arttıramıyan, gelirlerini mevcut kısır döngüde bir türlü çoğaltamıyan Osmanlı Mali Politikası, dış borçlanmaya teslim olmuştur... İngiliz ve Fransız politikası hem bu süreci bağlaşıklıklarıyla olumsuz yönde tetiklemiş, hem de bu fırsatları birer ganimet gibi kullanıp, ekonomik ve siyasi tavizleri de dostluk, yardım, koruma ve destek ilişkileri çerçevesinde Osmanlı'dan parça parça , koparıp almışlardır...

Bu taviz silsilesi de, kapitalizmin ve kötü kalitesiz batı mallarının Osmanlı pazarına girmesine neden olmuş, gümrükler azalmış, yetersiz iç üretim daha da azalmıştır... Piyasayı mala boğan(!) yabancı tüccar, yerli tüccarın da gücünü azaltmıştır.Bu kapitalizm, elindeki fonları, bu mallara hayranlık duyan Osmanlı'nın tüketmesi için, ''tüketici kredisi olarak''vermiştir!...Geleneksel malların tüketiminden uzaklaşma, Mısır Vilayeti'ni görmüş yaşamış paşa ve ailelerinin israfa varan tüketim alışkanlıklarına (Kavalalı M.Ali Paşa'nın, Mısırdaki kahvaltı sofrasında, kuş sütü dahil, üçyüz çeşit kahvaltılık olduğu söylenir!...) sarayında iştiraki, alınan tüm borçların büyük bir kısmının, çoğunlukla, silahlanma ve istisnai durumlar dışında bu şekilde israf edildiğini gösterir... Galatalı Musevi ve Ermeni bankerler ve sarraflar da, Osmanlı Maliyesine;, iç borçlanma, yurt dışı aracılık ve ''Mali Taşeronluk'' işlevleriyle, katkı sunmuşlardır...1854-1874 Yılları arasında, alınan toplam borç miktarı 127 milyon lira olup bu borç miktarı Düyun-u Umumiye 'ye giderken, 239 milyon liraya çıkmıştır!...

Kırım Savaşı sürecine gelinene kadar, İmparatorluğun, dış borç alma isteksizliğinde; Osmanlı'nın gururu ve gelenekleri kadar, Şeyhülislamın''Dış Borç Mekruhtur'' fetvası da yatar!..Gerçi, Arnavutluk, Filistin, Mezopotamya'da daha önce çıkan isyanlarda da , mali sıkıntılar yaşanmış, küçük sayılabilecek borç talepleri;Fars, Tunus, Cezayir gibi İslam memleketlerinden istenmesine rağmen alınamamış(!); Fransa ve Ispanya'dan bazı borç talepleri varsa da, (ki Şeyhülislam, fetvasını''Mecburiyet karşısında alınan borç, mekruh değildir'' şeklinde değiştirse de...) bu talepler olumlu bir şekilde sonuçlanamamıştır.. Bu gelişmeler, ''Pax Romana'dan başlayıp, Pax Ottomana'da biten bir sürecin, sonuna varıldığını, '' Osmanlı'ya son bir şekilde dostlarınca(!) hatırlatılması olmuştur...
Akdenizde, Hint Ticaret (Baharat) Yolları'nda hakimiyetin kaybedilmesi , İran'la olan sınırın savaşlar sonucu kapanması, Avusturya bozgunuyla, fetihlerin sona ermesi ve doğu-batı ticaret yolarında ki kontrol ve de olası gelirlerin kaybı da, yaklaşılan sonun önemli diğer nedenleridir...

Batı emperyalizm'i, XIX. Yüzyıl'ın ortalarında elde ettiği büyük kazançlardan oluşan müthiş sermaye birikimine, yeni pazarlar aramaktaydı.Osmanlı ülkesi;başta Balkanlar ve Anadolu olmak üzere geniş bir pazardı...Bu yüzden dış borcuda ekonomik bir sömürü aracı olarak kullandıkları gibi, İmparatorluğun, yer altı ve yerüstü zenginliklerini de orta vade de kullanmak için çaba sarfettiler. Bir yandan Balkanlar'da, hassas bir denge içinde paylarını arttırma ya, Ortadoğu'da etkin olmaya, Volga(İdil) ve Ortaasya Türkleri üzerinde hakimiyet sağlamaya çalıştılar... Ulusal Birliğini kurmaya çalışan Almanlar'ın sanayileşmelerini engellemek isterlerken aynı zamanda birbirlerini de kolladılar... İngiltere, Akdenizde, sömürgelerine giden Baharat Yolu'nda, Fransız'lar Kuzey Afrika'da ve Akdeniz'de, Avusturya'lılar Balkanlar'da ve Ruslar, gene Balkanlar'da, Kafkasya'da ve Hindistan Yolu üzerindeki Türk Bölgeleri'nde etkin olmak gibi, İngiliz ve Fransızlarla, ortak bir hedefe sahipti... Bu süreçin sonunda , İmparatorluk, bir anlamda iflasını isteyip, Moratoryum'a giderken, ''93 Harbi'' , 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı'da başlatıldı...

(devam edecek)

Fotograf: İşgalci İngiliz Askerleri

 
Toplam blog
: 392
: 4592
Kayıt tarihi
: 12.03.07
 
 

İstanbul doğumluyum. Sağlıklı beslenme, yüzme, doğada yürüyüş ve çevre özel ilgi alanlarım. Şiiri ve..