Musul sorunu (XX) ''Büyük Ortadoğu'nun öncesi''

Musul'un şartlar uygunlaşınca geri alınması, Atatürk'den İnönü'ye vasiyet edilmişti... İnönü'de bu vasiyeti, Bülent Ecevit'e son zamanlarında intikal ettirdi!... Musul bizim toprağımızdı ve şartlar elverdiğinde mutlaka geri alınmalıydı. Yıl 1970'lerin başıydı ve saat 12 Mart'a beş vardı... Yıllar, yıllar sonra, Ecevit'de , son günlerinde, zamanın cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'le yaptığı görüşmede, İnönü'nün bu vasiyetinden söz etmiş, şartların olgunlaştığını belirterek; '' ...Musul'u almazsak, onlar gelip alacak demişti... Seksen yıldan sonra, İsrail'den başka , büyük bir devleti Ortadoğu'da bırakmamaya kitlenmiş politikalarla beslenen, bu cehennem coğrafyada , varolan iç dinamiklerle bu mümkün müydü?... Yoksa 2002 yılı, Cumhuriyet için yeni bir döneme milat mı olacaktı...


Bölgede 1970'li yıllardan beri, II.Büyük Paylaşım Savaşı sonrası, global misyonu, Pax Britanica'dan devralan, Pax Americana'nın, bir ''Kürt Devleti'' kurma temayülü vardı... Ve bu süreç, biz bakarken, adım, adım ilerliyordu...


Günümüze, son yüzyıldır değişmeyen denge ve kurallarla gelen Batı siyasetini, bu bölge insanından istenenlerin ne olduğunu ve niçin istendiğini anlamayı sanırım tarih bize bir yönde gösteriyor!... Batı Emperyalizmi, Ermeniler'i kullandı attı, Araplar'ı kullandı attı, şimdi de sırası geleni kullanıyor!... Ancak biz, biraz da biçare, Doğu ve Güneydoğudaki büyük sorunumuzu çözecek dinamikleri bir türlü üretemeden, (bunun için gerekli ön koşul olan ekonomik genlik ve gerçek demokrasiye bir türlü(!) kavuşamadığımızdan ya da kavuşturulmadığımızdan...), bilmediğimiz , geleceğini idrak edemediğimiz bir menzile yürüyoruz!... I.Dünya Savaşı'nda Almanlar ve İngilizler'in, henüz Sovyet Devrimi başlamadan güç elde etmek istedikleri Kafkaslar'da, şimdi de ABD, Gürcistan üzerinden aynı pozisyonlara oynuyor!...Musul ve Irak'daki son değişimlerden, bölgedeki hiçbir İslam ve Hristiyan devlet memnun değil !...Rusya Ortadoğu'da gene Suriye ile yeni bir siyasi flörtün kapılarını aralıyor...Tarih tekerrür mü ediyor yoksa tarihte henüz kapanmamış bir defterin sayfaları zamanı gelince yeniden mi açılıyor?...Tampon;ekonomik sorunlu bir Ermenistan ve yanısıra , İsrail'in politikalarına karşı biçare, küçüklü büyüklü parçalara bilinçli bir şekilde ayrılmış ABD ve AB'nin denetiminde Arabistan yarımadası ve Ortadoğu'nun devletçiklerinin trajik durumu!... Ekonomik ve siyasi batağın içinde serpilip gelişmeye çalışan, dışardan yönlendirilmiş zor ve zorbalıktan kendini kurtaramayan, özgürce almak istediği her soluğun denetlendiği , Lozan'la bağlanmış Türkiye... Asla , demokratikleştirilmesine hem içerden hem de dışardan izin verilmemiş, laik ve üniter yapısının deforme edilmeye çalışıldığı Türkiye... Bilip ve görüp, acı duymamak mümkün mü?... Oysa , kaybettiği gerçek sınırları, kaybettiği halklarıyla, kendi iradesiyle birleşip, eski yaralarını sarıp, ileri demokrasiye daha ileri bir hukuk devletine daha ileri bir cumhuriyete geçebilme iç dinamiklerine sahip bir ülke, şimdi var olan kendi sınırlarını korumaya zorlanıyor!..Hayal, gerçek ve acı; üçü bir arada yaşatılıyor bu coğrafyanın çocuklarına...

Ama her şeye rağmen; ''Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim!... / Ve ipek bir halıya benzeyen toprak. Bu cehennem, bu cennet bizim!...''

Çünkü dünya'nın en büyük enerji kaynaklarından biri olan Aziz(!) Peter'in yağının %70'i , çünkü bu coğrafyadadır ve yaklaşık bu yüzyılın sonlarına kadar da (dünya kalırsa eğer ayakta...) stratejik önemini koruyacaktır. Ve sadece bu yüzden bu bölge halklarının mavi altın ''Su'' dışında, uzun yıllar çekeceği acılar vardır!.. Ve stratejik özellikli bir maden olan Toryum ve Bor da Anadolu coğrafyasındadır!...XXI.Yüzyılda da, hala (!), Hindistan'a, Orta Asya'ya ve Çin'e giden stratejik yollar da buradan geçmektedir...Büyük dünya siyaseti bu coğrafyada oluşmaktadır!... O ufacık Osetyada'ki siyasal değişim, Çin'de önemli siyasi bir tepki olarak, yansıma bulabilmektedir!...

Bu coğrafyada mutlu, genlikli, modern bir yaşama kavuşturulmuş, geleceğini bilen bir halk veya halklar var mı ya da hiç var edildi mi?... Her halk veya sözümona ulus, bu ''Dünya Barış Günü''nde biraz da bunu sorgulamalıdır!...