Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Temmuz '09

 
Kategori
Güncel
 

Musul ve Kerkük Üzerine Yeni Senaryolar

Musul ve Kerkük Üzerine Yeni Senaryolar
 

Musul-Kerkük haritaları hep bir fantazi ve hayalden ibaretti bugüne kadar. Yoksa şimdi ....


Şimdi okumakta olduğunuz yazı kısmen daha önceden okuduğum ve bir yerlere not ettiğim birkaç yazıdan alıntılar içerecektir ama yıllar önce dile getirdiğim ve bir yazıda da yazdığım, özellikle Amerika’nın Irak’ı işgal ettiği süreçte, sıkça benzer şekilde dile getirilen bu konuyu, Irak’ın Kuzeyinde ki devletsel oluşumu göz önünde bulundurarak, çeşitli ortamlarda biz de masaya yatırmıştık.

Konu özetle şu !.. Brüksel merkezli bir düşünce kuruluşu olan Uluslararası Kriz Grubu’nun yayınladığı “Irak ve Kürtler” başlıklı raporunu bir Amerikan menşeli İngilizce-Türkçe bir haber portalında buldum ve okudum. Bu rapor özellikle 1990’daki Körfez Savaşı sonrası çokça dillendirilen “Musul-Kerkük’ün tekrar millileştirilmesi” konusuna atıfta bulunuyor.

Raporda, Irak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin, <ı>"komşularına ve Bağdat yönetimine karşı koruyucusu olan ABD'nin kaybedeceği beklentisiyle, tek gerçekçi alternatif olan Türkiye'ye yöneldiği" iddia ediliyor. Raporda ifadelerine yer verilen Barzani'nin özel kalem müdürünün, “<ı>Türkiye'nin, Kerkük'teki dev rezervler dahil, Irak'ın kuzeyindeki bölgenin petrol ve doğal gazına doğrudan erişim imkanı elde edeceğini ve dolaylı yollarla Kerkük'e sahip olacağını" ileri sürdüğü belirtiliyor.

Şimdi burada bir duralım. Herkesin bildiği üzere, bu tarz söylemleri bugüne kadar hep Türkiye’nin milliyetçi cephesinden duyduk ve “Musul ve Kerkük bizim Milli Misak sınırlarımız içindedir” diye öğretildi bize. Şimdi, böyle bir şeyin Irak’lı bir yetkili tarafından söylenmesi oldukça ilginç. Hani Musul ve Kerkük Kürt şehirleriydi. Ne oldu da şimdi böyle söylemler verilmeye başlandı. Bunda bir çapanoğlu var gibime geliyor. Ya, burada bir Kürt-Amerikan oyunu var, ya da Kürtler başka hesaplar içindedir. Bunu iyi irdelemek ve mercek altına yatırmak lazım.

Ama aklıma gelen ilk şeyi söyleyeyim. Amerika Irak’tan çekildikten sonra, Irak’ta güvenlik ve asayiş, çarkından çıkacak ve ortam karışacak gibime geliyor. Öyleki, orada nizam sağlanamazsa, bir kargaşa ortamı ve özellikle mezhepsel kavgalar ve çatışmalar çıkacaktır. Bildiğiniz üzere, şuan Irak’ta Kürt, Şii, Sünni, Arap ve Türk olmak üzere farklı mezhepler yaşamaktadır. Irak’ın ilk işgalinde bu ülkenin üç bölgeye ayrılacağı, Şiiler-Sünniler ve Kürtlerin bu ülkeyi 3 ayrı bölgede paylaşacağı dile getiriliyordu. Ama bu proje de Türklerin ismi hiç geçmiyordu. Türkler de seslerini çıkartmaya başlamışlardı ki, Barzani yönetimi, Musul-Kerkük ve özellikle bir Türk kenti olan Süleymaniye’nin Kürt şehirleri olduğunu söylemişti ve sonraki zamanlarda da burada bir Kürt demografisi yaratılmaya, zaman zaman da bombalı saldırılarla Türkler yok edilmeye çalışılmıştı.

Barzani yönetimindeki Irak Kuzeyi’nin bağımsızlıklarını ilan ederek devletleştirilmek istenmesi yeni bir olay değil. Irak’taki Kürtlerin ve bugünkü Barzani’nin babasının da en büyük hayali bir Kürdistan devletinin kurulmadı idi. Öyleki, Irak’lı Kürtler, Eylül 1922 – Temmuz 1924 yıllarında Süleymaniye merkezli yarı bağımsız bir Kürdistan Krallığı devletini kurmaya teşebbüs etmişler ve Şeyh Mahmut Berzenci’yi de kral ilan etmişlerdi. Fakat Birleşik Krallık (İngiltere) 1924’te yaptığı saldırılarla burasını egomanya altına alınmış ve Kürdistan Krallığı kendilerine bağlanmıştır. Lozan Konferansı sırasında Türkiye, Musul'un iki temel gerekçe ile Türkiye'ye bırakılmasını istedi. Birincisi: 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi imzalandığı sırada Musul, Türk ordularının kontrolü altında ve milli hudutlar içinde bulunuyordu. İkincisi: Musul ve Süleymaniye bölgeleri tarihi açıdan olduğu kadar halkının büyük çoğunluğunu halen Türklerin teşkil etmesiydi.

Tekrar konumuza dönecek olursak, yılların kavgası olan ve Lozan görüşmelerinin en büyük pazarlık konusu olan ve masa başında kaybettiğimiz milli vilayetimiz olan Musul ile Kerkük ve Süleymaniye neden şimdi ters bir rüzgâr ile Türkiye’ye altın tepside sunuluyor. Bununla da kalınmıyor, Iraklı Kürtler (Kürt bölgesi) Türkiye ile birleşebileceğini, bunun Irak dahilinde kalmaktan daha iyi olduğunu söylüyor. Hem de resmi ağızlardan. Bu soruyu derinlemesine irdelemek lazım. Çünkü daha dün, devlet kurmak istediğini her fırsatta söyleyen Barzani yönetimi, Türkiye’ye tehditler savuruyordu, Türkiye’de kırmızı çizgilerden bahsediyor ve devlet ilanı savaş ilanıdır demiyor muydu? Şimdi ne oldu da, bir resmi ilhak’tan bahsediyorlar. Ya, kendileri üzerinde oynanan oyunlardan yeni haberdar oldular, akılları başlarına geldi, ya da bu işi en zararsız bir şekilde atlatmak ve bağımsızlıklarına kavuşmak istiyorlar. Ya da, Amerika’nın çekilmesi ile olası bir İsrail işgalinde, Türkiye’yi de bölgeye çekmek istiyorlar. Bunun için de Musul ve Kerkük’ü rüşvet olarak veriyorlar. Çünkü Türkiye bölge’de gerçekten çok güçlü bir ülkedir.

Bizim dışişleri nasıl bir çalışma içinde bilmiyorum ama yazının başında bahsettiğim, bu konuyu bir kaç yıllar önce dile getirmiştik meselesine gelince; benim şöyle bir tezim olmuştu. Irak’ın kuzeyinde bir Kürt devleti kaçınılmazdır. Olası bir Kürt Devleti’nin Irak’tan ayrışarak kurulması durumunda da, bu devletin var olması ve bölge de yitip gitmemesi için Türkiye’ye ihtiyacı vardır. Kürt Devleti’nin siyasi ve ekonomik açıdan dünyaya açılış kapısı Türkiye’dir. Bunun için de her iki taraf masaya otursun, bize versinler Musul ve Kerkük bölgesini (zaten misak-ı milli gereğince buraları hala bizim vilayetlerimizdir madem), bu uluslararası bir anlaşma ile de pekiştirilsin ve biz de onların devlet kurup bağımsızlıklarını ilan etmelerinde yardımcı olalım. Ha, bir de elbette ki, Türkiye’deki Kürtler ve Pkk konusu var ki, bu konuda da kışkırtıcı bir politika izlememeleri ve iş birliği içinde olunması gerekmektedir.

İşte aynen böyle düşünmüştüm ve dile getirmiştim. Şimdi görüyorum ki, meydana gelişmeler sanki bu doğrultudadır. Iraklı Kürtlerden gelen ‘Musul vilayetini yeniden canlandırma’ önerisi ciddiye alınmalı ve bir çalışma yapılmalıdır. Öyle kuru kuruya <ı>“Musul ve Kerkük bize Osmanlı’dan mirastır. Atatürk bile milli misak sınırları içinde göstermiştir, bize de vasiyet etmiştir” demekle olmaz. Bu yoksul avuntusudur.

Elimizi kuvvetlendiren çok sebebimiz var. Basiretsiz devlet yönetimi ve dış politikalarla bugüne kadar çok şey kaybedildi. Bu sefer rüzgar arkamızdan esiyor gibi. Orta Doğu’nun şekillenmesinde söz sahibi olmamızın zamanı geldi. Yoksa, atı alan Üsküdar’ı geçtikten sonra, dizlere vurmanın kimseye faydası olmaz..

../..

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..